Malum süreci biliyorsunuz. Barış, kardeşlik, huzur gelecekmiş! Neredeydi ki gelecek?
Bir tarafta terör örgüt ve uzantılarına gülücük saçanlar diğer tarafta, kadim milletimizi ve devletimizi suçlayan, tehdit eden emperyalistlerin uşakları.
Sayın Bahçeli'ye sormak istiyorum: Murat Karayılan'ın şu sözlerini nasıl hazmetti?
"Şimdi düşman 'PKK zayıfladı' diyor; PKK sadece gerilla değil ki! PKK artık halktır, o kadar kadrosu var, milyonlardır. PKK şu an en güçlü dönemini yaşıyor...
Şu an bizler, yeni çağın teknolojisini okuyabiliyoruz, yapay zekayı savaş hizmetine sokabiliyoruz.
Kürt gençleri, Apocu gençler, Apocu ruh sadece fedailikte değil yaratıcılıkta da bir düzeye ulaşmış durumda. Yeni dönemin teknolojisini geliştirebiliyor. Bu da hakikattir…
Bizler yeni dönemde, yeni döneme uygun 21. yüzyıl gerilla savaşını geliştirebiliriz. Rehber Apo çizgisine ve perspektiflerine bağlıyız. Rehber Apo çizgisini yürüteceğiz. İnanıyorum ki bu kongre bunun kararını alacaktır.
Fakat Türk devleti bütün bunlara rağmen yola gelmezse, şiddette ısrar ederse, o zaman anladıkları dilden gerekli cevabı vermesini de biliriz. Herkes bunu bilsin."
Nasılda kandırıldık? Nasılda uyutulduk?
Lozan Antlaşması'nın 100'üncü yılı dolayısıyla Diaspora Kürtleri Konfederasyonu, İsviçre'nin Lozan kentinde bir konferans düzenledi.
Geçen ay Kamışlı'daki toplantıda katılanların neredeyse tamamı Lozan'daydı. Lozan'a HDP adıyla katılanlar Kamışı'ya, DEM adı ile katılmıştı. Kamışlı'daki toplantıya mesaj gönderen Mesut Barzani, Lozan'da mesaj göndermişti.
Bakın ne diyor Mesut Barzani!
"Unutmayalım ki, Lozan'ın kötü sonuçlarıyla yüzleşmek ve hataları düzeltmek sadece Kürt halkının değil, bölge devletlerinin ve uluslararası denklemlerde söz sahibi olan ülkelerin de omuzlarındadır…
Lozan Anlaşması'nın Kürdistan halkının kaderi üzerindeki etkisi ve sonuçları sayılamayacak kadar felaket, ham mahrumiyeti, ötekileştirme ve inkarla doludur.
Bu anlaşmanın asıl mağduru Kürdistan halkı olmuştur, çünkü binlerce yıldır köklerini bu topraklarda ve coğrafyada salmış bir halkın temel hak ve iradesi dikkate alınmamıştır.
Lozan Anlaşması, Kürtlerin hafızasında her zaman zulüm, mahrumiyet ve karanlık bir dönemin başlangıcı anlamına gelmektedir.
Lozan Antlaşması'ndan üç yıl önce Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması, Kürtlerin her millet için meşru ve mutlak hakkı olan bağımsızlık hakkından yararlanmalarına izin vermiş, ancak Lozan Antlaşmasında Kürtlere kısıtlamalar konularak umudu söndürülmüştür…"
2 gün süren bu toplantıda devletimize, milletimize ve tarihimize ne kadar iftira varsa sıraladılar, ne kadar hakaret varsa yaptılar. Sonuç bildirgesini ise hep beraber imzaladılar.
Siz söyleyin; bugünkü fesih bildirgesi ile yukarıdaki söylemler arasında ne fark var?
Lozan 101. Yılı
Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Lozan Antlaşması'nın 101 yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, Lozan Antlaşması ile Kürdistan'ın 4 parçaya bölündüğü belirterek;
"Lozan Antlaşması'nda emperyalist güçler ile sömürgeci devletler halkımızın temsil edilmediği bir ortamda Kürdistan'ı aralarında bölüp dörde parçaladı. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması, halkımız için karanlığın, baskı, soykırım ve asimilasyonun adıdır.
Halkımızın iradesinin yok sayılarak Kürt halkına kölelik statüsünü dayatan Lozan Antlaşması'nı ve onun sonuçlarını reddediyor, bu antlaşmayı imzalayıp uygulayanları şiddetle kınıyoruz' demiştiler.
BM'ye başvuru
Bu toplantı ve açıklamaların ardından harekete geçen Diaspora Kürtleri Konfederasyonun avukatları, Lozan Antlaşması'nda göz ardı edilen Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkının Türkiye Cumhurbaşkanlığı tarafından tanınmasını talep ettiklerini, cevap alamamaları üzerine Ankara İdare Mahkemesi'nde dava açtıklarını, mahkemenin reddi ile iç hukuk yollarını tüketip, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi'ne taşıdıklarını, ifade ettiler.
Avukatlar: 'Başvurumuzda, Lozan Antlaşması'nda Türk heyetinin Kürtlerin Türklerle aynı haklara sahip olacağı ve Türkiye'yi birlikte yönetecekleri vaadinde bulunmasına rağmen, Cumhuriyetin kurulmasından sonra bu vaatlerin yerine getirilmediğini belirttik. Kürtlerin karar alma süreçlerinde yer almadığını ve kolektif haklarının tanınmadığını, ayrıca asimilasyon ve imha politikalarıyla karşı karşıya kaldıklarını iddia ettik" ifadelerini kullandı.
Birleşmiş Milletler, Diaspora Kürtleri Konfederasyonun (Diakurd) Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının uygulanmadığı gerekçesiyle Lozan Antlaşması hakkında yaptığı başvuru kabul edildi. Eylül 2024.
22 Ekim Devlet Bahçeli
BM'nin Lozan hakkındaki başvuruyu kabul etmesinin üstünden bir ay geçmeden Devlet Bahçeli, BM'ye müracaat edenleri haklı çıkaracak, BM'nin kararını şekillendirecek, Lozan ve Kamışlı'daki ihanet toplantılarını meşrulaştıracak o çağrıyı yapıyordu:
"Şayet terörist başının tecriti kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilan etsin.
Umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.
Ne Kandil, ne Edirne; adres İmralı'dan DEM'e uzansın, terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız."
Peki, çıktı mı?
Yok, çıkmazda! Çünkü bu ülkede Kürt sorunu yoktur, terör sorunu ve emperyalistlerin kanlı emellerini yerine getiren terör örgütü vardır.
Erdoğan-Bahçeli işbirliği ile terör sorunu önce Kürt sorunu haline getirildi. Şimdi ise uluslararası bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Siz söyleyin! MHP-AKP-CHP kime hizmet ediyor?
Bir tarafta terör örgüt ve uzantılarına gülücük saçanlar diğer tarafta, kadim milletimizi ve devletimizi suçlayan, tehdit eden emperyalistlerin uşakları.
Sayın Bahçeli'ye sormak istiyorum: Murat Karayılan'ın şu sözlerini nasıl hazmetti?
"Şimdi düşman 'PKK zayıfladı' diyor; PKK sadece gerilla değil ki! PKK artık halktır, o kadar kadrosu var, milyonlardır. PKK şu an en güçlü dönemini yaşıyor...
Şu an bizler, yeni çağın teknolojisini okuyabiliyoruz, yapay zekayı savaş hizmetine sokabiliyoruz.
Kürt gençleri, Apocu gençler, Apocu ruh sadece fedailikte değil yaratıcılıkta da bir düzeye ulaşmış durumda. Yeni dönemin teknolojisini geliştirebiliyor. Bu da hakikattir…
Bizler yeni dönemde, yeni döneme uygun 21. yüzyıl gerilla savaşını geliştirebiliriz. Rehber Apo çizgisine ve perspektiflerine bağlıyız. Rehber Apo çizgisini yürüteceğiz. İnanıyorum ki bu kongre bunun kararını alacaktır.
Fakat Türk devleti bütün bunlara rağmen yola gelmezse, şiddette ısrar ederse, o zaman anladıkları dilden gerekli cevabı vermesini de biliriz. Herkes bunu bilsin."
Nasılda kandırıldık? Nasılda uyutulduk?
Lozan Antlaşması'nın 100'üncü yılı dolayısıyla Diaspora Kürtleri Konfederasyonu, İsviçre'nin Lozan kentinde bir konferans düzenledi.
Geçen ay Kamışlı'daki toplantıda katılanların neredeyse tamamı Lozan'daydı. Lozan'a HDP adıyla katılanlar Kamışı'ya, DEM adı ile katılmıştı. Kamışlı'daki toplantıya mesaj gönderen Mesut Barzani, Lozan'da mesaj göndermişti.
Bakın ne diyor Mesut Barzani!
"Unutmayalım ki, Lozan'ın kötü sonuçlarıyla yüzleşmek ve hataları düzeltmek sadece Kürt halkının değil, bölge devletlerinin ve uluslararası denklemlerde söz sahibi olan ülkelerin de omuzlarındadır…
Lozan Anlaşması'nın Kürdistan halkının kaderi üzerindeki etkisi ve sonuçları sayılamayacak kadar felaket, ham mahrumiyeti, ötekileştirme ve inkarla doludur.
Bu anlaşmanın asıl mağduru Kürdistan halkı olmuştur, çünkü binlerce yıldır köklerini bu topraklarda ve coğrafyada salmış bir halkın temel hak ve iradesi dikkate alınmamıştır.
Lozan Anlaşması, Kürtlerin hafızasında her zaman zulüm, mahrumiyet ve karanlık bir dönemin başlangıcı anlamına gelmektedir.
Lozan Antlaşması'ndan üç yıl önce Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması, Kürtlerin her millet için meşru ve mutlak hakkı olan bağımsızlık hakkından yararlanmalarına izin vermiş, ancak Lozan Antlaşmasında Kürtlere kısıtlamalar konularak umudu söndürülmüştür…"
2 gün süren bu toplantıda devletimize, milletimize ve tarihimize ne kadar iftira varsa sıraladılar, ne kadar hakaret varsa yaptılar. Sonuç bildirgesini ise hep beraber imzaladılar.
Siz söyleyin; bugünkü fesih bildirgesi ile yukarıdaki söylemler arasında ne fark var?
Lozan 101. Yılı
Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Lozan Antlaşması'nın 101 yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, Lozan Antlaşması ile Kürdistan'ın 4 parçaya bölündüğü belirterek;
"Lozan Antlaşması'nda emperyalist güçler ile sömürgeci devletler halkımızın temsil edilmediği bir ortamda Kürdistan'ı aralarında bölüp dörde parçaladı. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması, halkımız için karanlığın, baskı, soykırım ve asimilasyonun adıdır.
Halkımızın iradesinin yok sayılarak Kürt halkına kölelik statüsünü dayatan Lozan Antlaşması'nı ve onun sonuçlarını reddediyor, bu antlaşmayı imzalayıp uygulayanları şiddetle kınıyoruz' demiştiler.
BM'ye başvuru
Bu toplantı ve açıklamaların ardından harekete geçen Diaspora Kürtleri Konfederasyonun avukatları, Lozan Antlaşması'nda göz ardı edilen Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkının Türkiye Cumhurbaşkanlığı tarafından tanınmasını talep ettiklerini, cevap alamamaları üzerine Ankara İdare Mahkemesi'nde dava açtıklarını, mahkemenin reddi ile iç hukuk yollarını tüketip, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi'ne taşıdıklarını, ifade ettiler.
Avukatlar: 'Başvurumuzda, Lozan Antlaşması'nda Türk heyetinin Kürtlerin Türklerle aynı haklara sahip olacağı ve Türkiye'yi birlikte yönetecekleri vaadinde bulunmasına rağmen, Cumhuriyetin kurulmasından sonra bu vaatlerin yerine getirilmediğini belirttik. Kürtlerin karar alma süreçlerinde yer almadığını ve kolektif haklarının tanınmadığını, ayrıca asimilasyon ve imha politikalarıyla karşı karşıya kaldıklarını iddia ettik" ifadelerini kullandı.
Birleşmiş Milletler, Diaspora Kürtleri Konfederasyonun (Diakurd) Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının uygulanmadığı gerekçesiyle Lozan Antlaşması hakkında yaptığı başvuru kabul edildi. Eylül 2024.
22 Ekim Devlet Bahçeli
BM'nin Lozan hakkındaki başvuruyu kabul etmesinin üstünden bir ay geçmeden Devlet Bahçeli, BM'ye müracaat edenleri haklı çıkaracak, BM'nin kararını şekillendirecek, Lozan ve Kamışlı'daki ihanet toplantılarını meşrulaştıracak o çağrıyı yapıyordu:
"Şayet terörist başının tecriti kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilan etsin.
Umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.
Ne Kandil, ne Edirne; adres İmralı'dan DEM'e uzansın, terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız."
Peki, çıktı mı?
Yok, çıkmazda! Çünkü bu ülkede Kürt sorunu yoktur, terör sorunu ve emperyalistlerin kanlı emellerini yerine getiren terör örgütü vardır.
Erdoğan-Bahçeli işbirliği ile terör sorunu önce Kürt sorunu haline getirildi. Şimdi ise uluslararası bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Siz söyleyin! MHP-AKP-CHP kime hizmet ediyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025