Ülkemiz içeride ve dışarıda çok karanlık günler geçiriyor.
Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi gereğince Kıbrıs ve Ege elimizden çıkma sürecine girmiştir.
Güneydoğu bölgesi, çeşitli bahanelerle ülkemizden koparılmak istenmektedir.
Sözde Ermeni Soykırım tasarılarıyla Doğu Anadolu ülkemizden koparılmak istenmektedir.
Ekümenik Fener-Rum Devleti kurma hayali ile İstanbul sur içi devletimizin hakimiyetinden çıkarılmak istenmektedir.
Uzun yıllardan beri ülkemizde tezgahlanan oyunlara bakıldığı zaman görülecektir ki, yapılan hiçbir hareket ve icraat tesadüfi değildir. Bilerek veya bilmeyerek yapılan icraatlerle, milli olma vasfımızdan uzaklaşılmış neticede ülkemiz karanlık bir ortamın içine sürüklenmiştir.
Üstüne üstlük egemenliğimizin Avrupa Birliğine girmekle beraber Batı'ya devri ile tam bağımsızlığımızın elden gitmesi söz konusudur.
Ulusal bağımsızlığımız teslim edildiğinde toprak bütünlüğümüze yönelik tehditler hedefine daha kolay ulaşacaktır.
Oysa egemenliğin kayıtsız ve şartsız milletin olması, Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin temel ilkelerinden bir tanesidir.
Hangi sebeple olursa olsun egemenliğimizin bırakın devri; bu konunun gündem bile edilmesi, ateşle oynamak gibidir.
Bu konuda Atatürk'ün "Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklalden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık olamaz" sözü bir tokat gibi yetkilileri ikaz etmektedir.
Uşak olan millet ise, herşeyini teslim etmeye hazır demektir. İşte o zaman Avrupa mahkemeleri tarafından verilmiş olan tazminat cezalarının ödenmesi ve topraklarımızı kaybetme günleri gelecektir.
İşte böyle bir zaman diliminde bu aziz millet Atatürk'ün liderliğinde gerçekleştirdiği Kuvayı Milliye hareketini yeniden ortaya koymaya başlamıştır.
İstanbul Çağlayan meydanında "Soykırım İddialarını Red ve Ulusal Bağımsızlık" mitinginde toplanan mahşeri kalabalık, 1938 yılından beri ülkemizde oynanan oyunlara karşı millet olarak DUR demenin vakti geldiğini ilan etmiştir.
İlki Prof. Dr. Haydar Baş hocamız tarafından Trabzon'da yakılan yeniden Kuvayı Milliye meşalesi, Çağlayan'da ışıl ışıl parlamaya başlamıştır.
Çağlayan meydanı, bütün bu tehlikelere karşı yıllardan beri mücadele veren milletine, devletine, bayrağına, sancağına sevdalı; milletimizin de kendisine sevdalı olduğu Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın milletiyle hasbıhal etmesine, kucaklaşmasına vesile olmuştur.
Çağlayan, Kuvayı Milliye ruhunun yeniden dirilmesinde bir adım olmuştur.
Çağlayan milletin devletiyle tek bilek tek yürek olduğu gün olmuştur.
Çağlayan meydanındaki yüz binler Prof. Dr. Haydar Baş ile birlikte "Bu vatan bizimdir; bizim kalacak" andı içmiştir.
Duyurulur.
Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi gereğince Kıbrıs ve Ege elimizden çıkma sürecine girmiştir.
Güneydoğu bölgesi, çeşitli bahanelerle ülkemizden koparılmak istenmektedir.
Sözde Ermeni Soykırım tasarılarıyla Doğu Anadolu ülkemizden koparılmak istenmektedir.
Ekümenik Fener-Rum Devleti kurma hayali ile İstanbul sur içi devletimizin hakimiyetinden çıkarılmak istenmektedir.
Uzun yıllardan beri ülkemizde tezgahlanan oyunlara bakıldığı zaman görülecektir ki, yapılan hiçbir hareket ve icraat tesadüfi değildir. Bilerek veya bilmeyerek yapılan icraatlerle, milli olma vasfımızdan uzaklaşılmış neticede ülkemiz karanlık bir ortamın içine sürüklenmiştir.
Üstüne üstlük egemenliğimizin Avrupa Birliğine girmekle beraber Batı'ya devri ile tam bağımsızlığımızın elden gitmesi söz konusudur.
Ulusal bağımsızlığımız teslim edildiğinde toprak bütünlüğümüze yönelik tehditler hedefine daha kolay ulaşacaktır.
Oysa egemenliğin kayıtsız ve şartsız milletin olması, Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin temel ilkelerinden bir tanesidir.
Hangi sebeple olursa olsun egemenliğimizin bırakın devri; bu konunun gündem bile edilmesi, ateşle oynamak gibidir.
Bu konuda Atatürk'ün "Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklalden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık olamaz" sözü bir tokat gibi yetkilileri ikaz etmektedir.
Uşak olan millet ise, herşeyini teslim etmeye hazır demektir. İşte o zaman Avrupa mahkemeleri tarafından verilmiş olan tazminat cezalarının ödenmesi ve topraklarımızı kaybetme günleri gelecektir.
İşte böyle bir zaman diliminde bu aziz millet Atatürk'ün liderliğinde gerçekleştirdiği Kuvayı Milliye hareketini yeniden ortaya koymaya başlamıştır.
İstanbul Çağlayan meydanında "Soykırım İddialarını Red ve Ulusal Bağımsızlık" mitinginde toplanan mahşeri kalabalık, 1938 yılından beri ülkemizde oynanan oyunlara karşı millet olarak DUR demenin vakti geldiğini ilan etmiştir.
İlki Prof. Dr. Haydar Baş hocamız tarafından Trabzon'da yakılan yeniden Kuvayı Milliye meşalesi, Çağlayan'da ışıl ışıl parlamaya başlamıştır.
Çağlayan meydanı, bütün bu tehlikelere karşı yıllardan beri mücadele veren milletine, devletine, bayrağına, sancağına sevdalı; milletimizin de kendisine sevdalı olduğu Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın milletiyle hasbıhal etmesine, kucaklaşmasına vesile olmuştur.
Çağlayan, Kuvayı Milliye ruhunun yeniden dirilmesinde bir adım olmuştur.
Çağlayan milletin devletiyle tek bilek tek yürek olduğu gün olmuştur.
Çağlayan meydanındaki yüz binler Prof. Dr. Haydar Baş ile birlikte "Bu vatan bizimdir; bizim kalacak" andı içmiştir.
Duyurulur.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024
- Deprem öldürmez, ihmal öldürür! / 09.02.2024
- Gelir adaletsizliği derinleşiyor / 01.02.2024
- Gazze’de vahşet neden devam ediyor? / 26.01.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024
- Deprem öldürmez, ihmal öldürür! / 09.02.2024
- Gelir adaletsizliği derinleşiyor / 01.02.2024
- Gazze’de vahşet neden devam ediyor? / 26.01.2024