(dünden devam…)
O zaman bizler Gümüşhane'de lise öğrencisiyiz. Yaklaşık 30 yıl önceydi. Gümüşhane Kültür Merkezinde salonu dolduran topluluğa verdiği o müthiş konferansın canlı tanıkları hala hayattadır. Gittiği illerde karanlıklar aydınlanıyor insanlar yarınlara umutla bakıyorlardı.
Yol arkadaşları; Baki Bektaş, Ali Gedik ve Celal Mısır hocalarımızı da bu amaç doğrultusunda çalışma yapmaları için Anadolu'ya gönderir kültürel çalışmaları yapmalarını ister. Talebi karşılık bulur ve kadim Anadolu Coğrafyasında kültürel seferberlik başlatır.
Birlik ve kardeşlik mayası Anadolu insanının çorak gönlüne çalınır.
Maya tutmuştur…
Konferans verdiği illerdeki salonlar onu dinlemeye gelen vatandaşlarla dolup taşar. Kafası karışık olan Anadolu insanı, hocamızın anlattıkları ile kendi değerleriyle inançlarıyla tekrar buluşur. Vatandaşlar tarafından karşılık bulan bu konferanslar her kesimde takdir toplar. Uzun süre devam eder bu faaliyetine.
Arkadaşlarıyla birlikte yaptığı, Yunus Emre'nin, Hacı Bektaş Veli'nin vatan sathında yaptığı aynı işti. Sadece zaman farklıydı. Sağ-sol yapay ayrışımına tâbi tutulan vatandaşın ve savrulan toplumun bir eğitimiydi aynı zamanda yaptıkları.
Ancak bu işin sadece eğitim ile olmayacağını, ekonomik olarak da bu ülkeye bir şeyler katmalıydı. Yol arkadaşlarıyla Almanya'ya bir ziyaret gerçekleştirir. Özellikle çelik sanayide iyi bir durumda bulunan Almanya'nın sanayi tesislerini yakından inceleme fırsatı bulur. Ufku açılır.
Gördüğü fabrikaların zor olmadığını, memleketinde de böyle tesisler kurabileceğini dolayısıyla üretim yapabileceğini düşünerek döner ülkesine. Yol arkadaşlarıyla birlikte soyadını taşıyan "Baş Anonim Şirketi" ile "Dar Bölge Yaygın Kalkınma Modeli" ile kırılması güç bir rekora imza atarlar.
Tam 56 gün içinde kurdukları fabrikada ilk ürün elde edilir. Bu "Guinness rekorlar kitabına" girecek nitelikte bir başarı öyküsüdür aslında.
Açılan fabrika ile yüzlerce insana iş ve aş imkânı sağlanır. Üç yıl Avrupa'ya Akçaabat'tın Sarıtaş Mahallesinden ürün ihraç edildi.
Öyle bir yere fabrika kurmuşlar ki yolu yüksek eğimli dik bir araziden geçilerek ancak ulaşılabiliyor. Tüm bu olumsuzluklar engel olamadı yapılmasına. Eğer içinizde millet memleket ve ait olduğunuz topluma sevdanız varsa yapabilirsiniz bunu.
Kültürel faaliyetler
İlerleyen zamanlarda Türk toplumu üzerinde oynanan sinsi oyunları gördükçe canı sıkılır üzülür. Arkadaşlarına kültürel hizmetlerin genişletilmesi gerektiği vurgular. Özellikle toplumun temel yapısını oluşturan aile yapısı üzerinde oynanan oyunları gördükten sonra başta televizyon dergi, gazete sahalarında millete hizmet etmeye karar verirler. Önce İcmal ve Öğüt sonra da Mesaj dergileri yayın hayatına atılır.
Akçaabat'ta ilk televizyon amatörce zor şartlar altında Sarıtaş mahallesinin yüksek tepesinde kurulan bir verici ile yayına başlar.
Zaman içerisinde uyduya çıkarak tüm Türkiye'ye sorumlu yayıncılığın güzel örneklerini vermeye başlar. Milli ve manevi değerlerimize doruk noktada hizmet etme misyonundan bir milim dahi taviz ver(il)mez.
Yıllar geçse de hala bu sorumlu yayın çizgisi devam ediyor. Aynı dönemde yayına başlayan birçok televizyon kanalının kırmızı çizgilerinin nasıl mora dönüştüğü, ilkelerinden taviz vererek insanları aldattıklarını gördükçe bugün Meltem Medya grubunun değeri daha çok anlaşılıyor. Ardından Yeni Mesaj Gazetesi yayın hayatına başlar.
Ana gayenin para kazanmak olmadığı bu aziz millete faydalı olmak küresel güçlerin milletin ortak değerleriyle oynamasına imkan vermemektir gaye.
İnsanımıza sahip çıkmak onun değerlerini baştacı etmektir amaç.
Hep böyle oldu. Televizyonlarda dergi ve gazetelerde ana düşünce birlik ve beraberlik oldu.
1990-2000'li yıllar
Türk/Kürt tartışmalarının olduğu zamanlarda "Bir kolumu kesseniz Türk diğerini kesseniz Kürt kanı akar" derken hepimizin kardeş olduğunun altını çiziyordu. Konuşmalarında Malatyalı bir dostundan "Kardeşim Kürt Ahmet" diye bahsederek bir ölçü koydu ortaya. Ayrımızın gayrımızın olmadığını anlattı durdu hep. Vatandaşlık maaşı ile yöre insanının karnını doyurarak gençlerin dağa çıkmasının engellenebileceğini anlattı durdu.
Türkiye'nin olması gereken tam bağımsız ülküsü ve idealini, Bağımsız Türkiye Partisini 2001 yılında kurarak bayraklaştırdı.
İlminin zekatı etmeyen, ekonomi üzerine iki satır yazısı bulunmayan ilim hırsızları projelerini çalsalar da hep "Gelsinler bu ülkeyi birlikte düze çıkaralım. Bu gemide beraber yaşıyoruz. Bu vatan hepimizin. Ancak benden kopya çekerek bu işi yapamazlar. Ben bu işi dünyada bilen tek insanım" cümlelerini unutamayız.
Ama maalesef millet elindeki hazinenin kıymetini bilmedi/bilemedi.
Eserleri…
Hocamız yazmış olduğu 50'den fazla eserle aynı şekilde mükemmel bir miras bıraktı sevenlerine…
Devrim niteliğindeki ilmi çalışmalarına insanlık şahit oldu. Özellikle ülkemizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatının anlatıldığı "Hoş Geldin Atatürk" eseri yepyeni bir çağ açtı. Bu eserle adeta ezberler bozuldu. Türk Milleti gerçek Atasını öğrendi.
Kaleme aldığı Ehl-i Beyt Külliyatı da aynı derece kıymetli. Hiç unutmam Eskişehir Alevi Dernekleri Derneği başkanı merhum İrfan Çetinkaya ile bir sohbette bana şunları söyledi: "Haydar hocamız Sünni bir alim olarak bizim kültüre çok büyük hizmet etti. Tarihte bu ilktir. Alevi bir ilim adamı yazsa kendi dünya görüşlerini yazdı diyeceklerdi. Ancak Haydar Hocamızın bu eserleri yazması çok anlamlı."
Ya Milli Ekonomi Modeli'ne ne demeli…
Kapitalizmi çöpe atan bu model başlı başına bir devrimdir. Uzağa gitmeye gerek yok komşumuz Rusya bu modeli uygulayan canlı örnektir.
27 Şubat 2013 tarihinde Rus Meclisi Duma'ya davet edilmesi her Türk evladı için gurur verici bir hadisedir. Tam 6 saat süren toplantıda tezini Rus milletvekillerine anlatması tarihi bir olaydır.
Ama maalesef ülkemiz bu gerçeği de görmedi. Çok üzüldü bu duruma.
"Rus bizi parlamentosuna davet ediyor. Konuşturuyor. Türkiye'de selam verecek adam bulamıyoruz" cümleleri arşivlerdedir.
Ömrü mücadele ile geçen hocamız, ülkemizin üniter yapısına zarar verecek tüm kesimlerle hep mücadele etti. İkaz etti, nasihat etti.
Ferasetiyle tehlikeleri hep önceden haber verdi. Dinlemeyenler bedelini ağır ödedi.
Özellikle Fetö konusunda 20 yıl önceden yapmış olduğu uyarıları onu takip eden herkes biliyor.
Yukarıdan gerek televizyon röportajlarından dinlediğim ve gerekse eserlerinden okuduğum yaşamından kısa kesitler aktarmaya çalıştığım muhterem hocamızın 73 yıllık yaşamı hepimize örnektir.
Yaşamı boyunca hep "Bizim asıl davamız iyi insan yetiştirmektir" diyerek yetiştirdiği binlerce öğrencisi, ardında bıraktığı paha biçilmez mirasıyla sevenlerinin gönüllerinde sonsuza dek müstesna bir yerde daima yaşayacaktır.
Ruhun şad mekanın makamın cennet olsun hocam.
Seni hiç unutmayacağız Akçaabatlı Çarıkçı Rasim'in Torunu…
- Bir anketin düşündürdükleri / 26.03.2024
- Ramazanın getirdiği bir demet güzellikler / 12.03.2024
- 106. yıl sonra Eskişehir’de… / 27.02.2024
- Emekliler kervanının yeni üyesi / 20.02.2024
- Perşembe akşamı izlenimlerim! / 13.02.2024
- Yerel seçimler üzerine / 07.02.2024
- Bu bizim insanlık namına görevimiz! / 30.01.2024
- Bir nefes sıhhat / 23.01.2024
- Üç cilt çıkan kitaplarımın öyküsü / 16.01.2024