Biz dahil, basının her kesimi son birkaç aydır gelişen olayların adını koyduk; The End Cemaat. Daha doğrusu AKP, cemaat birliği The End oldu.
Tabi bu teşhisi bizim dillendirmemiz, birilerine normal gelir. Çünkü siz, bu ikilinin maddi ve manevi anlayış ve yapılanmalarına zaten karşısınız, tasvip etmiyorsunuz, diyebilir. Doğrudur, aynen öyle.
Ama malum medya ve bu medyadaki köşe başına oturmuş isimlerin teşhisi de bu yönde. Mesela Ali Bayramoğlu. Mesela Fehmi Koru. Mesela Emre Uslu. Mesela Nihal Hanım…
Fehmi Koru demişken Banu Avar’ın anlattığı bir hatırası aklıma geldi; Banu Hanım diyordu ki; “… Avusturya ABC, Amerikan PBS ve BBC’den Nick Gowing gibi kuruluş ve isimler ısrarla Türkiye’den 3 isimle görüşme talebinde bulunmuşlardı. Konu Refah Partisi idi. Erbakan partinin başındaydı ama kimse onunla görüşmek istemiyor hepsi Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Fehmi Koru’dan randevu alınmasını istiyordu… Aldım, görüşmeler yapıldı…”
Konuya dönersek; Birileri cemaat adına AKP’yi hem ikna hem gözdağı verme gayretindeler. Artık hangisi “Ya tutarsa” diye hesaplıyorlar. Hatta hedef saptırma yöntemleri bile legalleşiyor. (Gerçi hep legaldi zaten) Ama sonuç Erdoğan’ın; dediğim dedik, yaptığım tayin, söylediğim kanun, kinim kin… duvarından geri sekiyor. Artık hikâyeler ve teorilerde ilgi görmüyor.
Mesela, Emre Uslu şöyle diyordu; “Medya kampanyasıyla olay önce cemaatin sonra da İstanbul’daki KCK operasyonlarını yapan polisin ve savcının üstüne yıkıldı. KCK operasyonu yapan polisler tasfiye edildi. TCK 250, 251 değiştirilecek. AKP tabanı da itiraz etmiyor artık buna. 28 Şubat Aralık’ta duyurulacak tepkiler nedeniyle geri çekilen 2. Açılım Paketi diye sunulan Ergenekon ve KCK’yı kurtarma paketi tıkır tıkır işliyor. Tereyağından kıl çeker gibi bir operasyon.”(Taraf 18 Şubat 2012)
Nihal Bengisu gazetesinde “Kamikaze ve Harakiri” başlığını attı. Haber Türk kanalında katıldığı programda ise “MİT, cemaat mensubiyeti olan bürokratları, hatta medya mensuplarını dinlememiştir, olmaz öyle şey” de, diyemiyorsunuz bir lahzada. MİT “milli” Saiklerle (sebeplerle) hareket etmediğini düşündüğü her şeyi dinlemeye alıp takip eder, bu refleksle hareket etmesi muhtemel bir kurumdur… Bu sorunun ‘tencere dibin kara’ yarışına dönüşmeyecek şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Zira içeride baskı ve dayatmaya maruz kalan, ulusalcı Saiklerle dışarı kusulmaya çalışılan unsurun kaçınılmaz olarak dış partner edinme arayışı içine girdiğini bir anlayacak varsa, o da AK Parti’dir.” (19.02.2012, Haber Türk)
Yine Haber Türk kanalı. Ali Bayramoğlu ekranda. “İktidar bundan böyle kendi alanına müdahaleye hiçbir şekilde izin vermeyecek. Bunun karşılığı tasfiyedir. Bu ikisinin ittifakı bozuldu…
…Türkiye’de değişim sürecinde özel yetkili mahkemeler çerçevesinde 3 dizi politik nitelikli dava var: Ergenekon, Balyoz ve KCK. Bu operasyonları yürüten emniyet birimleri hemen hemen 6–7 yıldır aynı kadrolar. Yetki kullanımında ve operasyonların çapının belirlenmesinde bir yargı ve emniyet mekanizmasını görmek lazım…
…AKP ile o camia aynı istikamette yürüyen ama ayrı güçler. Ortak bir hedefte buluştular. AKP’nin askerle mücadele ederken, yargıyı, üniversiteleri karşısına almışken el atabileceği tek alet kutusu emniyet ve emniyet içindeki kendisini korumak, askerle mücadeleye girmek için yapılanmış camiaydı. Bu ikisinin ittifakı bozuldu…
…İktidar bundan böyle kendi alanına müdahale edecek hiçbir girişime izin vermeyecektir. Böyle bir müdahale imkânı olmaması için gerekli önlemleri alacaktır. Bunun karşılığı tasfiyedir. Önce çeşitli polisler alındı. Üst düzey müdürler alındı. Muhtemelen devamı da gelecektir. Kendisine karşı kalkışan gruplarla hükümetin çalışması mümkün değildir. Kavga gürültüsü verilmek istenmiyor. Ama burada inisiyatif hükümettedir ve hükümet alan temizliği yapmaktadır ve bir ittifak sona ermiştir.” ( 22 Şubat 2012 Çarşamba)
Kanal yine Haber Türk. Bu sefer konuk Fehmi Koru. Fehmi Bey, bitti, diyemiyor ama cemaatle ittifak “derin dondurucuda” diyor.
Eğer derin dondurucuya konulan insan ise sonuç mezarlıktır. Sebze, meyve ise aslını kaybetmiştir. Menfaat ise ısındıkça birilerini yakmaya, kurban etmeye gebedir.
Şu gerçekte unutulmamalıdır ki; Türkiye konumu, kültür ve medeniyeti itibari ile her zaman haçlı dünyasının beyninde “düşman” olarak yer almıştır ve kıyamete kadarda öyle kalacaktır.
Türkiye BOP’tan, dinler arası diyalogdan, NATO’dan hülasa top yekûn AB ve ABD hayranlığından kurtulmadıkça, iktidarlar değişse de, cemaatler değişse de hedef değişmez.
Düşünün bir kere; F. Gülen ne diyordu; “Şefaat yetkim olsa Ecevit için kullanırım” Allah, Allah! Biri dinci! Biri solcu!
Ne diyelim; Bir gün senin de “The End” in olacak.
Tabi bu teşhisi bizim dillendirmemiz, birilerine normal gelir. Çünkü siz, bu ikilinin maddi ve manevi anlayış ve yapılanmalarına zaten karşısınız, tasvip etmiyorsunuz, diyebilir. Doğrudur, aynen öyle.
Ama malum medya ve bu medyadaki köşe başına oturmuş isimlerin teşhisi de bu yönde. Mesela Ali Bayramoğlu. Mesela Fehmi Koru. Mesela Emre Uslu. Mesela Nihal Hanım…
Fehmi Koru demişken Banu Avar’ın anlattığı bir hatırası aklıma geldi; Banu Hanım diyordu ki; “… Avusturya ABC, Amerikan PBS ve BBC’den Nick Gowing gibi kuruluş ve isimler ısrarla Türkiye’den 3 isimle görüşme talebinde bulunmuşlardı. Konu Refah Partisi idi. Erbakan partinin başındaydı ama kimse onunla görüşmek istemiyor hepsi Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Fehmi Koru’dan randevu alınmasını istiyordu… Aldım, görüşmeler yapıldı…”
Konuya dönersek; Birileri cemaat adına AKP’yi hem ikna hem gözdağı verme gayretindeler. Artık hangisi “Ya tutarsa” diye hesaplıyorlar. Hatta hedef saptırma yöntemleri bile legalleşiyor. (Gerçi hep legaldi zaten) Ama sonuç Erdoğan’ın; dediğim dedik, yaptığım tayin, söylediğim kanun, kinim kin… duvarından geri sekiyor. Artık hikâyeler ve teorilerde ilgi görmüyor.
Mesela, Emre Uslu şöyle diyordu; “Medya kampanyasıyla olay önce cemaatin sonra da İstanbul’daki KCK operasyonlarını yapan polisin ve savcının üstüne yıkıldı. KCK operasyonu yapan polisler tasfiye edildi. TCK 250, 251 değiştirilecek. AKP tabanı da itiraz etmiyor artık buna. 28 Şubat Aralık’ta duyurulacak tepkiler nedeniyle geri çekilen 2. Açılım Paketi diye sunulan Ergenekon ve KCK’yı kurtarma paketi tıkır tıkır işliyor. Tereyağından kıl çeker gibi bir operasyon.”(Taraf 18 Şubat 2012)
Nihal Bengisu gazetesinde “Kamikaze ve Harakiri” başlığını attı. Haber Türk kanalında katıldığı programda ise “MİT, cemaat mensubiyeti olan bürokratları, hatta medya mensuplarını dinlememiştir, olmaz öyle şey” de, diyemiyorsunuz bir lahzada. MİT “milli” Saiklerle (sebeplerle) hareket etmediğini düşündüğü her şeyi dinlemeye alıp takip eder, bu refleksle hareket etmesi muhtemel bir kurumdur… Bu sorunun ‘tencere dibin kara’ yarışına dönüşmeyecek şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Zira içeride baskı ve dayatmaya maruz kalan, ulusalcı Saiklerle dışarı kusulmaya çalışılan unsurun kaçınılmaz olarak dış partner edinme arayışı içine girdiğini bir anlayacak varsa, o da AK Parti’dir.” (19.02.2012, Haber Türk)
Yine Haber Türk kanalı. Ali Bayramoğlu ekranda. “İktidar bundan böyle kendi alanına müdahaleye hiçbir şekilde izin vermeyecek. Bunun karşılığı tasfiyedir. Bu ikisinin ittifakı bozuldu…
…Türkiye’de değişim sürecinde özel yetkili mahkemeler çerçevesinde 3 dizi politik nitelikli dava var: Ergenekon, Balyoz ve KCK. Bu operasyonları yürüten emniyet birimleri hemen hemen 6–7 yıldır aynı kadrolar. Yetki kullanımında ve operasyonların çapının belirlenmesinde bir yargı ve emniyet mekanizmasını görmek lazım…
…AKP ile o camia aynı istikamette yürüyen ama ayrı güçler. Ortak bir hedefte buluştular. AKP’nin askerle mücadele ederken, yargıyı, üniversiteleri karşısına almışken el atabileceği tek alet kutusu emniyet ve emniyet içindeki kendisini korumak, askerle mücadeleye girmek için yapılanmış camiaydı. Bu ikisinin ittifakı bozuldu…
…İktidar bundan böyle kendi alanına müdahale edecek hiçbir girişime izin vermeyecektir. Böyle bir müdahale imkânı olmaması için gerekli önlemleri alacaktır. Bunun karşılığı tasfiyedir. Önce çeşitli polisler alındı. Üst düzey müdürler alındı. Muhtemelen devamı da gelecektir. Kendisine karşı kalkışan gruplarla hükümetin çalışması mümkün değildir. Kavga gürültüsü verilmek istenmiyor. Ama burada inisiyatif hükümettedir ve hükümet alan temizliği yapmaktadır ve bir ittifak sona ermiştir.” ( 22 Şubat 2012 Çarşamba)
Kanal yine Haber Türk. Bu sefer konuk Fehmi Koru. Fehmi Bey, bitti, diyemiyor ama cemaatle ittifak “derin dondurucuda” diyor.
Eğer derin dondurucuya konulan insan ise sonuç mezarlıktır. Sebze, meyve ise aslını kaybetmiştir. Menfaat ise ısındıkça birilerini yakmaya, kurban etmeye gebedir.
Şu gerçekte unutulmamalıdır ki; Türkiye konumu, kültür ve medeniyeti itibari ile her zaman haçlı dünyasının beyninde “düşman” olarak yer almıştır ve kıyamete kadarda öyle kalacaktır.
Türkiye BOP’tan, dinler arası diyalogdan, NATO’dan hülasa top yekûn AB ve ABD hayranlığından kurtulmadıkça, iktidarlar değişse de, cemaatler değişse de hedef değişmez.
Düşünün bir kere; F. Gülen ne diyordu; “Şefaat yetkim olsa Ecevit için kullanırım” Allah, Allah! Biri dinci! Biri solcu!
Ne diyelim; Bir gün senin de “The End” in olacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Asıl kurban: Nefsin kurbanıdır / 05.06.2025
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025