Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (sav) buyurmuştur ki: "Cennet'e ilk giren bir cemâat vardır ki, onların yüzleri, ayın on dördüncü gecesindeki nurlu sûretine benzer"
Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den rivâyete göre Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuştur:"Cennet'e ilk giren bir cemâat vardır ki, onların yüzleri, ayın on dördüncü gecesindeki nurlu sûretine benzer. Onlar ağızlarından, burunlarından ve bedeninin sâir yerlerinden bir şey çıkarmazlar. Onların Cennet'teki kapları ve tarakları altın ve gümüştendir. Buhurdanlıklarının udları, Ûd-i Hindîdir. Onların teri misktir.Ehl-i Cennet'in arasında ne ihtilâf vardır, ne de düşmanlık. Gönülleri sanki bir gönül. Onlar sabah, akşam Allah'ı tesbîh ederek zevk-yâb olurlar".Ebû Sa'îd Hudrî radiya'llahu anh'den rivâyete göre, Resûla'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:"Allah Tebâreke ve Teâlâ ehl-i Cennet'e:- Ey ehl-i Cennet! Diye hitâb eder. Onlar da:- Ey Rabbimiz! Ferman buyurunuz, emrinizi îfâya her zaman hazırız ve ubûdiyyette dâimiz, derler. Cenâb-ı Hak:- Nasıl, şu hâlinizden râzı mısınız? Buyurur.- Rabbimiz! Nasıl râzı olmayalım. Sen bize hiç bir kimseye vermediğin bunca ni'metleri ihsan buyurdun.- Size ben bunlardan daha şerefli bir ni'met vereceğim.- Rabbımız, bu ni'metlerden daha kıymetli nasıl bir ni'met olabilir ki?.- Sizden râzı ve hoşnut olmaklığımın şerefi size lâyık kılındı. Artık bundan böyle ebedî size darılmıyacağım".
Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den rivâyete göre Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuştur:"Cennet'e ilk giren bir cemâat vardır ki, onların yüzleri, ayın on dördüncü gecesindeki nurlu sûretine benzer. Onlar ağızlarından, burunlarından ve bedeninin sâir yerlerinden bir şey çıkarmazlar. Onların Cennet'teki kapları ve tarakları altın ve gümüştendir. Buhurdanlıklarının udları, Ûd-i Hindîdir. Onların teri misktir.Ehl-i Cennet'in arasında ne ihtilâf vardır, ne de düşmanlık. Gönülleri sanki bir gönül. Onlar sabah, akşam Allah'ı tesbîh ederek zevk-yâb olurlar".Ebû Sa'îd Hudrî radiya'llahu anh'den rivâyete göre, Resûla'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:"Allah Tebâreke ve Teâlâ ehl-i Cennet'e:- Ey ehl-i Cennet! Diye hitâb eder. Onlar da:- Ey Rabbimiz! Ferman buyurunuz, emrinizi îfâya her zaman hazırız ve ubûdiyyette dâimiz, derler. Cenâb-ı Hak:- Nasıl, şu hâlinizden râzı mısınız? Buyurur.- Rabbimiz! Nasıl râzı olmayalım. Sen bize hiç bir kimseye vermediğin bunca ni'metleri ihsan buyurdun.- Size ben bunlardan daha şerefli bir ni'met vereceğim.- Rabbımız, bu ni'metlerden daha kıymetli nasıl bir ni'met olabilir ki?.- Sizden râzı ve hoşnut olmaklığımın şerefi size lâyık kılındı. Artık bundan böyle ebedî size darılmıyacağım".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.