Aklımızda sorular var, soracağız!
"At izi, iti izine karıştı!" diyen diyene ama ortada ne sürek var, ne at, ne de it!
Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın, "Ne Uğruna?" başlıklı 18 Ekim tarihli makalesinden bir paragrafı birkaç kişiye daha okutmak, okuyanlara hatırlatmak, en başta da bilgisiz ilgililerimizi ve ilgisiz bilgililerimizi ayıktırmak için aynen kopyalayıp yapıştıracağım:
"Resûlullah (s.a.v), 'Herc artmadıkça kıyamet kopmayacaktır' buyurmuştur. Yanındakiler, 'Herc nedir, ya Resûlallah (s.a.v)' diye sordular.
'Öldürmek! Öldürmek! Öldürmek!' buyurmuşlardır.
Hz. Sevban (r.a) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: 'Size çullanmak üzere yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya üşüşen yiyiciler gibi birbirlerini çağıracağı zaman yakındır.'
Orada bulunanlardan biri; 'O gün sayıca azlığımızdan mı?' diye sordu.
'Hayır!' buyurdular. 'Bilakis o gün siz çoksunuz lakin siz bir selin getirip yığdığı, hiçbir ağırlığı olmayan 'çer-çöp'ler durumunda olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!'
'Zaaf da nedir ey Allah'ın Resulü?' dendiğinde, Hz. Peygamber, 'Dünya sevgisi ve ölüm korkusu' buyurmuştur. (Ebu Davud, Melahim, 5)."
Bu Hadis'ten sonra Gönül Adam Haydar Hoca'nın, can alıcı, üç kelimelik soruları; "Bu halde değil miyiz?"
Efendiler!
Zalim, kanlı bir zamandayız!
Dört-beş yerden kilitli çelik kapıların ardında veya binlerce koruma ile güvenliği sağlanan, üstünde helikopterlerin tur attığı Kaç-AK Saray'da, muhtarlara esip gürlemek kolay!
Ayrıca herkes biliyor ki bilmemek ayıp değil ama öğrenmemek ayıptır ve öğrenmenin en kolay yolu da bir bilene sormaktır!
Bilenin bildiğini aktarması da bilgisinin zekâtıdır!
Bu Yeniden Osmanlıcı Yeni Türkiyecilere, bir Osmanlı darb-ı meselini de hatırlatmak farz oldu. Osmanlılar da; "Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar!" diye müthiş bir söz var. Yeniden Osmanlıcılar, bunu bilmek zorundalar!
Yoksa Rahmetli Demirel'in; "Hamaset devreye girdiğinde akıl tatile çıkar!" sözü bire bir gerçekleşmiş olur!
Dün söylediğini bugün, demin söylediğini şimdi inkârı, ilm-i siyasetten sayan zihniyetlilerin hamasetine de kolay kolay kimse inanmaz!
Devlet yönetmek elbette bakkaliye işletmeye benzemez!
Büyük devletlere nota vermek, elbette Diyarbakır meydanlarında bölücü Şivan Perver'le itlaf edilen bir PKK'lı için söylenen Kürtçe ağıt; "Megri megri" düeti yapmaya benzemez!
Sadece öldürmekle, görevlendirilen Mehmetçiğimiz ve Güvenlik Güçlerimizi üçer-beşer-onar Şehit olmasıyla bu işler olmadı, olmuyor, olmayacak!
Güneydoğu Anadolu'daki vatandaşlarımızı PKK'nın baskısından kurtarmadan, ahalinin tamamını Devlet erkinin yanına güvenle çekmeden kıtal da bitmez, bu kanlı kırışma da!
Adama sormazlar mı; "Niye Açılım yaptınız?"
Sormazlar mı; "Madem bu sert uygulamalara on yıl sonra yeniden başlayacaktınız, o zaman neden Valilere, Mülki amirlere; 'Karışmayın' talimatı vererek, PKK'lıların kaleşnikoflarla karakolların önünden geçişlerini neden seyrettirdiniz?"
Sormazlar mı; "Osmanlılardan beri Devletin yanında olan, birlikten yana olan Korucuları, neden yıllarda PKK karşısında sahipsiz bıraktınız?"
Cevabını soran herkesin bildiği ama yetkililerin cevaplamamak için duymazdan geldikleri benzer sorular çok, sormaktan usandık!
Elbette her mesleğin, mektebi, pîri, ustası vardır ama Devlet Adamlığının olmaz! Tahsilini tamamladıktan sonra devlette istihdam edilen kişiler içerisinde gerektiğinde inisiyatif kullanabilen cesur ve yüksek ahlaklı kişilerden çıkar devlet adamı.
Yoksa; "Devletin başına Devlet geçecek!" sloganlarıyla, Ecevit Hükumetinde Başbakan Yardımcılığı uğruna nelerden vazgeçtiği, kimleri ihraç ettiği akıllarda olan ve artık geliş ayak seslerini duyduğumuz "Başkanlık" sisteminde, Erdoğan'ın Başkan Yardımcılığı'nı garantilemek için sergilenen kurnazlıkla da olmaz devlet adamlığı! Böylesine apaçık kurnazlık yapanlara destek vererek de; ne vatanperverlik olur, ne de milliyetperverlik!...
Hey Yeniden Osmanlıcılar!
Hey Alnı Secdeli Yeni Türkiyeciler!
Bir hatırlatma da biz yapalım: Abdullah b. Amr'ın Hz. Peygamber (s.a.a.) ve O'nun hadislerinden aldığı feyz ve ilhamla kendisine sorulan sorulara birer inci danesi değerinde cevaplar verdiği kayıtlardadır. "Mesela o, bu sohbetlerinin birinde zaman zaman Muhammed ümmetinin yapacağı büyük harblerden bahsederken Hz. Peygamber(s.a.a.)'in; 'Asıl büyük harbler üç tanedir. Bunların ikisi geçti. Geriye kalan bir tanesi ise Cizre'de Türklerle yapılacak olan harplerdir' buyurduğunu nakleder." (Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı, Hz. Peygamber'in Hadislerinde Türkler, s. 132 / el-Fiten, s.416).
***
Aylardır aklımda olan ama fırsat bulamadığım bir konu daha var!
Seçilmiş meşrû ama uygulamaları gayrı meşrû Cumhurbaşkanı'nın; "Bir gün babama sordum; 'Biz Laz mıyız, Türk müyüz?' dedim. Babam dedi ki 'Oğlum büyük dedem Mollaymış, ona sordum 'Dede biz Laz mıyız, Türk müyüz?' Büyük dedem de babama şu cevabı vermiş; 'Torunum, yarın öleceğuk, Allah bize 'Men Rabbüke, Ve men Nebiyyüke, Ve ma dinüke? sorularını soracak. Ve ma kavmüke diye bir soru sormayacak. Sana sordukları zaman Elhamdülillah Müslümanım de geç' demiş" diye meşhur nutukları var ya, ona da -gecikmiş de olsa- cevap vermek istiyorum.
Kur'ân-ı Kerîm'de; "O'nun delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır" (Rûm-22) buyuran Allah, kimi hangi milletten ve hangi lisanla yarattığını bilmiyor mu ki (hâşâ) o soruyu sorsun?
Ama her milletten, her lisandan, akıl verdiği bütün kullarına; iman edip etmediğini, etmemişse neden etmediğini elbette soracak!
Benim aklımın almadığı Allah hükümleri ve Peygamber hadislerini işlerine geldiği gibi yorumlayanların, bunun hesabını vereceklerini bile bile sergiledikleri korkunç cesarettir!
Onları da ancak yıllar önce Fetullah Gülen'e söylediğim; "Can sizin, Cehennem Allah'ın!" şeklindeki Erzurum sözüyle uyarabilirim, inşaallah ayıkırlar! "OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
"At izi, iti izine karıştı!" diyen diyene ama ortada ne sürek var, ne at, ne de it!
Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın, "Ne Uğruna?" başlıklı 18 Ekim tarihli makalesinden bir paragrafı birkaç kişiye daha okutmak, okuyanlara hatırlatmak, en başta da bilgisiz ilgililerimizi ve ilgisiz bilgililerimizi ayıktırmak için aynen kopyalayıp yapıştıracağım:
"Resûlullah (s.a.v), 'Herc artmadıkça kıyamet kopmayacaktır' buyurmuştur. Yanındakiler, 'Herc nedir, ya Resûlallah (s.a.v)' diye sordular.
'Öldürmek! Öldürmek! Öldürmek!' buyurmuşlardır.
Hz. Sevban (r.a) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: 'Size çullanmak üzere yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya üşüşen yiyiciler gibi birbirlerini çağıracağı zaman yakındır.'
Orada bulunanlardan biri; 'O gün sayıca azlığımızdan mı?' diye sordu.
'Hayır!' buyurdular. 'Bilakis o gün siz çoksunuz lakin siz bir selin getirip yığdığı, hiçbir ağırlığı olmayan 'çer-çöp'ler durumunda olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!'
'Zaaf da nedir ey Allah'ın Resulü?' dendiğinde, Hz. Peygamber, 'Dünya sevgisi ve ölüm korkusu' buyurmuştur. (Ebu Davud, Melahim, 5)."
Bu Hadis'ten sonra Gönül Adam Haydar Hoca'nın, can alıcı, üç kelimelik soruları; "Bu halde değil miyiz?"
Efendiler!
Zalim, kanlı bir zamandayız!
Dört-beş yerden kilitli çelik kapıların ardında veya binlerce koruma ile güvenliği sağlanan, üstünde helikopterlerin tur attığı Kaç-AK Saray'da, muhtarlara esip gürlemek kolay!
Ayrıca herkes biliyor ki bilmemek ayıp değil ama öğrenmemek ayıptır ve öğrenmenin en kolay yolu da bir bilene sormaktır!
Bilenin bildiğini aktarması da bilgisinin zekâtıdır!
Bu Yeniden Osmanlıcı Yeni Türkiyecilere, bir Osmanlı darb-ı meselini de hatırlatmak farz oldu. Osmanlılar da; "Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar!" diye müthiş bir söz var. Yeniden Osmanlıcılar, bunu bilmek zorundalar!
Yoksa Rahmetli Demirel'in; "Hamaset devreye girdiğinde akıl tatile çıkar!" sözü bire bir gerçekleşmiş olur!
Dün söylediğini bugün, demin söylediğini şimdi inkârı, ilm-i siyasetten sayan zihniyetlilerin hamasetine de kolay kolay kimse inanmaz!
Devlet yönetmek elbette bakkaliye işletmeye benzemez!
Büyük devletlere nota vermek, elbette Diyarbakır meydanlarında bölücü Şivan Perver'le itlaf edilen bir PKK'lı için söylenen Kürtçe ağıt; "Megri megri" düeti yapmaya benzemez!
Sadece öldürmekle, görevlendirilen Mehmetçiğimiz ve Güvenlik Güçlerimizi üçer-beşer-onar Şehit olmasıyla bu işler olmadı, olmuyor, olmayacak!
Güneydoğu Anadolu'daki vatandaşlarımızı PKK'nın baskısından kurtarmadan, ahalinin tamamını Devlet erkinin yanına güvenle çekmeden kıtal da bitmez, bu kanlı kırışma da!
Adama sormazlar mı; "Niye Açılım yaptınız?"
Sormazlar mı; "Madem bu sert uygulamalara on yıl sonra yeniden başlayacaktınız, o zaman neden Valilere, Mülki amirlere; 'Karışmayın' talimatı vererek, PKK'lıların kaleşnikoflarla karakolların önünden geçişlerini neden seyrettirdiniz?"
Sormazlar mı; "Osmanlılardan beri Devletin yanında olan, birlikten yana olan Korucuları, neden yıllarda PKK karşısında sahipsiz bıraktınız?"
Cevabını soran herkesin bildiği ama yetkililerin cevaplamamak için duymazdan geldikleri benzer sorular çok, sormaktan usandık!
Elbette her mesleğin, mektebi, pîri, ustası vardır ama Devlet Adamlığının olmaz! Tahsilini tamamladıktan sonra devlette istihdam edilen kişiler içerisinde gerektiğinde inisiyatif kullanabilen cesur ve yüksek ahlaklı kişilerden çıkar devlet adamı.
Yoksa; "Devletin başına Devlet geçecek!" sloganlarıyla, Ecevit Hükumetinde Başbakan Yardımcılığı uğruna nelerden vazgeçtiği, kimleri ihraç ettiği akıllarda olan ve artık geliş ayak seslerini duyduğumuz "Başkanlık" sisteminde, Erdoğan'ın Başkan Yardımcılığı'nı garantilemek için sergilenen kurnazlıkla da olmaz devlet adamlığı! Böylesine apaçık kurnazlık yapanlara destek vererek de; ne vatanperverlik olur, ne de milliyetperverlik!...
Hey Yeniden Osmanlıcılar!
Hey Alnı Secdeli Yeni Türkiyeciler!
Bir hatırlatma da biz yapalım: Abdullah b. Amr'ın Hz. Peygamber (s.a.a.) ve O'nun hadislerinden aldığı feyz ve ilhamla kendisine sorulan sorulara birer inci danesi değerinde cevaplar verdiği kayıtlardadır. "Mesela o, bu sohbetlerinin birinde zaman zaman Muhammed ümmetinin yapacağı büyük harblerden bahsederken Hz. Peygamber(s.a.a.)'in; 'Asıl büyük harbler üç tanedir. Bunların ikisi geçti. Geriye kalan bir tanesi ise Cizre'de Türklerle yapılacak olan harplerdir' buyurduğunu nakleder." (Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı, Hz. Peygamber'in Hadislerinde Türkler, s. 132 / el-Fiten, s.416).
***
Aylardır aklımda olan ama fırsat bulamadığım bir konu daha var!
Seçilmiş meşrû ama uygulamaları gayrı meşrû Cumhurbaşkanı'nın; "Bir gün babama sordum; 'Biz Laz mıyız, Türk müyüz?' dedim. Babam dedi ki 'Oğlum büyük dedem Mollaymış, ona sordum 'Dede biz Laz mıyız, Türk müyüz?' Büyük dedem de babama şu cevabı vermiş; 'Torunum, yarın öleceğuk, Allah bize 'Men Rabbüke, Ve men Nebiyyüke, Ve ma dinüke? sorularını soracak. Ve ma kavmüke diye bir soru sormayacak. Sana sordukları zaman Elhamdülillah Müslümanım de geç' demiş" diye meşhur nutukları var ya, ona da -gecikmiş de olsa- cevap vermek istiyorum.
Kur'ân-ı Kerîm'de; "O'nun delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır" (Rûm-22) buyuran Allah, kimi hangi milletten ve hangi lisanla yarattığını bilmiyor mu ki (hâşâ) o soruyu sorsun?
Ama her milletten, her lisandan, akıl verdiği bütün kullarına; iman edip etmediğini, etmemişse neden etmediğini elbette soracak!
Benim aklımın almadığı Allah hükümleri ve Peygamber hadislerini işlerine geldiği gibi yorumlayanların, bunun hesabını vereceklerini bile bile sergiledikleri korkunç cesarettir!
Onları da ancak yıllar önce Fetullah Gülen'e söylediğim; "Can sizin, Cehennem Allah'ın!" şeklindeki Erzurum sözüyle uyarabilirim, inşaallah ayıkırlar! "OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017