İnsanın ve tabiî milletin en önemli değeri, şahsiyeti, şerefi, varlık nedeni hürriyetidir. Hürriyetini kendi elleriyle gâvura teslim eden milletler, millet olmaktan çıkmış; illet bir kalabalığa dönüşmüştür. Türk milleti, tarih boyunca özgürlüğü Allah'a kul olmakta, şahsiyeti de hiçbir kişi, odak, ideoloji, felsefe, devlet ve millete esir ve köle olmamakta bulmuştur. Hürriyet şairimiz Namık Kemal bir beytinde şöyle diyor: "Kimsenin lütfuna olma tâlib / Bedeli cevher-i hürriyyetdir." (Kimsenin lütfuna, yardımına, bedavadan verilen parasına puluna talip olma. Karşılığında hürriyet cevherini vermek zorunda kalırsın.) Tanzimat'tan bu yana Türk milleti olarak biz maalesef, kendimize, Allah'ımıza, kültür ve medeniyet birikimimize, imanımıza, azmimize, yerli millî ve İslamî değerler sistemimize olan güven ve itimadımızı kaybettik. İçine düştüğümüz cahillik, gerilik, tembellik, ayrılık, ümitsizlik, düzensizlik gibi bataklıklardan kurtulmak için hep Haçlı Batının lütfuna, iyiliğine, yardımına talip olduk. Hep onlardan bilim, medeniyet, kültür, rejim, sistem ve borç dilendik. Kendimizi onların yardımına, lütfuna mahkum hissettik. Onlara dilencilik yaptık, onları kurtarıcımız olarak gördük. Karşılığında da hürriyet cevherimizi kaybettik. Hürriyetimizi yani kendi vatanımızda, kendi devletimizde, kendi milletimizde özgürce siyaset belirleme hürriyet cevherimizi, yer altı ve yer üstü bütün zengin kaynaklarımızı kendimiz işleyip kendi milletimizin istifadesine sunma hürriyet cevherimizi, Türk-İslam kültür ve medeniyetimizi özgürce yaşama ve geliştirme hürriyeti cevherimizi kaybettik. Hâlâ bu hastalıktan kurtulmuş değiliz. Hâlâ devlet millet işlerimizin düzelmesini Amerika'dan, Avrupa'dan bekliyoruz. Hâlâ onların lutfuna dilencilik ediyoruz. Hâlâ onlardan borç ve yatırım dileniyoruz. "Borç alan emir alır" fehvasınca onlar da bu zaafımızı sürekli istismar ediyorlar ve biz onların lutfuna talip oldukça onlar da bizim hürriyetimize talip oluyorlar. Her gün beş vakit namazda her rekâtta "Allahım! Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz." (Fatiha, 5) diyen müslümanların namazdan sonra siyasetlerinde, ekonomilerinde, bilim, kültür, medeniyet ve diğer alanlarda hürriyetlerini kaybetme pahasına gâvurun lütfuna talip olmaları, onlardan yardım dilemeleri tam bir zillet halidir. Hâlâ Avrupa Birliğini kurtarıcı olarak gören, onların emri yani esareti altına girmeyi özgürlük ve demokrasi olarak lanse eden ve üstelik İslamcı geçinenler şu ayeti bir daha düşünsünler: "Siz zalimlere meyil etmeyin ki, vücudunuza ateş yapışmasın. Halbuki Allah'tan gayri sizin dostunuz yoktur. Binaenaleyh, zalimlere meyil ettikten sonra hiç kimse tarafından yardım olunmazsınız." (Hud Suresi: 113)
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015