Fransız Liberation Gazetesi önceki günkü yorumunda AB Anayasası için Mayıs ayı sonunda yapılacak referandumda hayır çıkması halinde siyasette deprem olacağı yorumunda bulundu.
Bunun en önemli gerekçesi ise Chirac'ın prim kaybetmesi ve Sarkozy'nin gelişen bir trend göstermesi ile Fransız siyasetinin radikal eğilimlere kayabileceği öngörüleri.
Fransa'da son yıllarda yaşanan siyasal yalpalanmalardan da anlaşılacağı üzere Fransız halkının kafası gerek Avrupa Birliği ve Türkiye üyeliği gerekse Avrupa'da ekonomik ve sosyal alanda diğer ülkelerle paralel geliştirilen ilişkilerin boyutu konusunda net değil.
Almanlar ile sürdürülmekte olan global siyaset ve mevcut siyasilerin yürüttüğü bölgesel siyaset sürekli olarak sorgulanmakta.
Fransızlar ne Türkiye korkusunu ve Türk insanının kafalarındaki imajına atlatabilmiş durumdalar ne de içiçe yaşadıkları 4 milyona yakın Müslüman kitle ve diplomatik kademelere kadar sızan Yahudi kurum ve kuruluşları ile ilgili endişelerini giderebildiler.
Müslümanlar'a yapılan baskılar, Yahudilere karşı düzenlenen saldırı ve nefretler bu endişelerin birer patlaması
Fransa'da Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği konusunda düzenlenen anketlerde Türkiye'nin büyük oranda Birlik içerisinde istenmemesi de ayrı bir sonuç.
Fransa'da Cumhurbaşkanı Jeacque Chirac Türkiye ile kendi halkı arasında sıkışıp kalırken Sarkozy liderliğinde gelişen yeni cephe ve Eski Cumhurbaşkanlarından d'Estaing'in tesirindeki diplomatik çevre Fransa'nın iki yüzünü gösteriyor.
Ülkedeki seçimlerde Milliyetçi kanadın artış göstermesi ayrı bir sorunsal olarak ortada. Güç bela siyaset dışına itilen Le Pen'den sonra yeni Le Pen'lerin siyaset sahnesinde balonlarını şişirmemelerine şaşırmamak gerek.
Siyaset sahnesinden sokaklara taşan radikal düşünceler önümüzdeki on yıllık hatta daha kısa süre olarak tahmin edecek olur isek önümüzdeki beş yıllık sürede Fransa'nın Avrupa'da ipleri koparmayacak olmasının garantisini hiçkimse veremez.
İngiltere'nin Avrupa Birliği'ni içine tam olarak sindirememiş olması ve Almanya'nın birliğin motoru olmasına rağmen ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşması Fransa'dan sonra İngiliz ve Almanlar'ın da radikal trende gireceği ve birlikten daha ayrık politikalar sergileyebileceklerinin öngörüleri.
Türkiye için "günden güne Milliyetçi bir çizgiye kayıyor"diyenlerin bu ülkelerdeki sosyal ve siyasal gelişmeleri gözardı etmeksizin iyi tahlil etmeleri onları belli bir görüşe sevkedecektir.
Türkiye Avrupa Birliği'ne girmeye çabalarken Birlik'in motor güçleri bu Birlik'ten ayrı bir politika çizgisinde yürümenin yollarını aramaktalar.
Avrupa'ya yol haritası çizenlerin bu çizgide ne derece samimi durduklarını yakın planda tahlil edeceğiz.
Kendi çizgisini tam olarak saptayamayan ülkelerin çizdikleri imaja da yakınen şahit olacağız.
Türk halkının alın çizgilerini Avrupa'nın kalın çizgilerine monte etmeye çalışan siyasi iradelerin içerisinde debelendiği son tabloya bakarak, Türkiye'nin sözkonusu çizgisinin ne derece anlamlı olup olmadığını da sizler yorumlayın artık...
Bunun en önemli gerekçesi ise Chirac'ın prim kaybetmesi ve Sarkozy'nin gelişen bir trend göstermesi ile Fransız siyasetinin radikal eğilimlere kayabileceği öngörüleri.
Fransa'da son yıllarda yaşanan siyasal yalpalanmalardan da anlaşılacağı üzere Fransız halkının kafası gerek Avrupa Birliği ve Türkiye üyeliği gerekse Avrupa'da ekonomik ve sosyal alanda diğer ülkelerle paralel geliştirilen ilişkilerin boyutu konusunda net değil.
Almanlar ile sürdürülmekte olan global siyaset ve mevcut siyasilerin yürüttüğü bölgesel siyaset sürekli olarak sorgulanmakta.
Fransızlar ne Türkiye korkusunu ve Türk insanının kafalarındaki imajına atlatabilmiş durumdalar ne de içiçe yaşadıkları 4 milyona yakın Müslüman kitle ve diplomatik kademelere kadar sızan Yahudi kurum ve kuruluşları ile ilgili endişelerini giderebildiler.
Müslümanlar'a yapılan baskılar, Yahudilere karşı düzenlenen saldırı ve nefretler bu endişelerin birer patlaması
Fransa'da Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği konusunda düzenlenen anketlerde Türkiye'nin büyük oranda Birlik içerisinde istenmemesi de ayrı bir sonuç.
Fransa'da Cumhurbaşkanı Jeacque Chirac Türkiye ile kendi halkı arasında sıkışıp kalırken Sarkozy liderliğinde gelişen yeni cephe ve Eski Cumhurbaşkanlarından d'Estaing'in tesirindeki diplomatik çevre Fransa'nın iki yüzünü gösteriyor.
Ülkedeki seçimlerde Milliyetçi kanadın artış göstermesi ayrı bir sorunsal olarak ortada. Güç bela siyaset dışına itilen Le Pen'den sonra yeni Le Pen'lerin siyaset sahnesinde balonlarını şişirmemelerine şaşırmamak gerek.
Siyaset sahnesinden sokaklara taşan radikal düşünceler önümüzdeki on yıllık hatta daha kısa süre olarak tahmin edecek olur isek önümüzdeki beş yıllık sürede Fransa'nın Avrupa'da ipleri koparmayacak olmasının garantisini hiçkimse veremez.
İngiltere'nin Avrupa Birliği'ni içine tam olarak sindirememiş olması ve Almanya'nın birliğin motoru olmasına rağmen ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşması Fransa'dan sonra İngiliz ve Almanlar'ın da radikal trende gireceği ve birlikten daha ayrık politikalar sergileyebileceklerinin öngörüleri.
Türkiye için "günden güne Milliyetçi bir çizgiye kayıyor"diyenlerin bu ülkelerdeki sosyal ve siyasal gelişmeleri gözardı etmeksizin iyi tahlil etmeleri onları belli bir görüşe sevkedecektir.
Türkiye Avrupa Birliği'ne girmeye çabalarken Birlik'in motor güçleri bu Birlik'ten ayrı bir politika çizgisinde yürümenin yollarını aramaktalar.
Avrupa'ya yol haritası çizenlerin bu çizgide ne derece samimi durduklarını yakın planda tahlil edeceğiz.
Kendi çizgisini tam olarak saptayamayan ülkelerin çizdikleri imaja da yakınen şahit olacağız.
Türk halkının alın çizgilerini Avrupa'nın kalın çizgilerine monte etmeye çalışan siyasi iradelerin içerisinde debelendiği son tabloya bakarak, Türkiye'nin sözkonusu çizgisinin ne derece anlamlı olup olmadığını da sizler yorumlayın artık...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005