Çözümsüzlük ektik borç ve icra biçiyoruz

Türkiye bugün maalesef, "Bir ekonomide neler olmaması lazım?"  sorusunun pratik bir örneği olarak görülüyor. Devletiyle, şirketleriyle, haneleriyle ve de bireyleriyle tepeden tırnağa borç batağında bulunan bir ülkeyiz.

Bu yılın ilk 5 ayında 724 bin 831 vatandaşımız daha tüketici kredisi ve kredi kartı borcunu (ya da ikisini birden) ödeyemediği için bankalar tarafından kara listeye alındı ve icra takibi başlatıldı. 

Son 5 yıl içerisinde icraya verilen ve borcu hala devam eden vatandaşımızın sayısı da Mayıs sonu itibarıyla 3 milyon 498 bin 486 kişiye yükseldi.

 Dikkat ederseniz bu yılın son 5 ayda icraya düşen sayısı, son 5 yılın ortalamasından oldukça fazla… İcraya düşenler ciddi bir oranda artış kaydediyor.

Zamanında ödenmediği için takibe alınan "batık" krediler 12 Temmuz 2019 itibarıyla 117,2 milyar TL…

Tüketicilerin bankalara toplam kredi borcu 524,7 milyar TL; bunun 414,3 milyar TL'si tüketici kredilerinden, 110,3 milyar TL'si ise kredi kartlarından…

Vatandaşların takibe alınan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu 12 Temmuz itibarıyla 20,9 milyar TL…

Bankalara ibraz edildiğinde karşılıksız çıkan çek sayısı Ocak-Haziran 2019 döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre, adet bazında yüzde 63,4 arttı ve 320 bin 506 adede ulaştı. 

Meblağ bazında ise yüzde 64,3 oranında artarak 15,6 milyar TL'ye yükseldi.

Artış oranlarını görüyor musunuz, resmen çekler patlamış!

Gelelim icra ve iflas dosyası rakamlarına…

Ulusal Yargı Ağı (UYAP) verilerine göre İcra ve İflas dairelerine 1 Ocak-22 Temmuz 2019 tarihleri arasında toplam 5 milyon 487 bin 546 adet yeni icra ve iflas dosyası geldi.

Bu dönemde gelen icra ve iflas dosyası, geçen yıla göre yüzde 15 oranında arttı. 

Toplam icra dosyası sayısı ise Türkiye'deki toplam hane sayısını da geçerek 20 milyonu aştı.

Peki, vatandaş neden borç batağında? 

Çünkü ülkemizde büyük bir gelir-gider dengesizliği var, elde edilen gelir asla giderleri karşılayamıyor.

Milyonlarca ailenin geliri olan asgari ücret hanelerin aylık mutfak masrafını dahi karşılayamayacak düzeyde… Günde 8 saat, haftada 6 gün çalışıyorsun ama ailenin karnını dahi doyuramıyorsun. 

Türk-İş'in Temmuz ayı açlık ve yoksulluk araştırmasına göre 4 kişilik bir işçi ailesinin açlık sınırı 2 bin 75 TL, yoksulluk sınırı ise 6 bin 760 TL…

Peki, bu işçi ailesinin eline geçen asgari ücret ne kadar? 2 bin 21 TL.

Asgari yaşam şartı olan yoksulluk sınırının 3'te 1'i kadar, açlık sınırının ise altında…

Milyonlarca aile, elde ettiği gelirle karnını dahi doyuramıyorsa, bu aile kirasını, faturalarını nasıl ödeyecek, kılık kıyafet nasıl alacak, eğitim, sağlık, ulaşım, iletişim masraflarını nasıl karşılayacak? 

Böyle bir aile borçlanmayacak da ne yapacak? 

Peki, aldığı krediyi ödeme günü gelince ödeyebilecek mi? Zaten bunları geliriyle alabilseydi borçlanmayacaktı, dolayısıyla ailelerin bu borçları ödeme şansları hiç yok.

Türk-İş'in araştırmasında bir ailenin yapması gereken toplam harcama tutarının son 6 ayda aylık 437 TL, son 1 yılda ise aylık 1176 TL arttığı ifade ediliyor.

Gider bu kadar artarken, gelir bu kadar arttı mı? Elbette ki hayır…

Ailelerin zaten açlık sınırı altında olan gelirleriyle elde ettikleri satın alma gücü her geçen yıl hatta ay erimektedir. Birleşik Metal İşçileri Sendikası Araştırma Merkezi'nin (BİSAM), TÜİK'in rakamlarından istifade ederek bir çalışma ortaya koydu.

Asgari ücretlinin Haziran itibarıyla 1 yıllık alım gücü meyvede yüzde 12, ekmek ve tahıllarda yüzde 7,7, ette yüzde 5,5, süt ve yumurtada yüzde 4,6, katı ve sıvı yağlarda yüzde 5,8, balıkta yüzde 6,7 düştü. 

Asgari ücretin, dolar, altın ve mazota göre de ne kadar eridiğini siz hesaplayın.

Asgari ücretlinin 2018 yılı Haziran ayında alabildiği kadar meyve alabilmesi için asgari ücretin Haziran 2019'da 2 bin 830 lira, aynı miktar ekmek alabilmesi için asgari ücretin 2 bin 708 lira, aynı miktar et alabilmesi için asgari ücretin 2 bin 645 lira olması gerekiyor. 

Yoksulluk altının çok altında bir maaşa talim eden memurların da tablosu farklı değil…

Emeklilerin hali zaten ortada…

Gelir düzeylerinin böyle olduğu Türkiye'de borç batağı kaçınılmazdır.

Ama maalesef bu karanlık tablo Türk milleti olarak bizim tercihimizdir.

İçimizde, "Hangi bataklığın içinde olursanız olun, sizi kurtaracağım" diyen model sahibi, çözüm sahibi bir Lider, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş var ama yıllardır görmezden geldik, kulağımızı tıkadık.

O, sizin bu yaşadığınız bütün problemleri "6 ayda çözerim" diyordu, çözümlerini sıralayarak, bilimsel kaynaklarını da göstererek…

O'nun modelini uygulayan Çin, Rusya bugün dünya lideri konumunda…

İşte millet olarak bu yaşadıklarımız duyarsızlığımızın bir sonucudur.

Elimizle neyi ektiysek, bugün onu biçiyoruz.

Çözümsüzlük ektik, borç biçiyoruz, icra, iflas, boşanma, intihar, hırsızlık, gasp, cinayet biçiyoruz. Artık daha fazla zaman kaybetmeden ayıkmalıyız.