Hükümetin "Terörsüz Türkiye" adını verdiği süreçte, terör örgütü PKK kendini gerçek manada feshetmediği halde, silah bırakma eylemi ise göstermelik bir sembolik törenle geçiştirildiği halde hukuki ve siyasi adımlar hızlandırıldı.
Süreci başlatan MHP lideri Devlet Bahçeli, "Cumhurbaşkanı'nın iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevi olsun" diyerek el yükseltirken, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan "Neden Cumhurbaşkanı da Kürt olmasın? Biz yönetmeye adayız" diyerek bu pası alıp gole çeviriyor.
Bu el yükseltmelerle, millet bütünlüğü hedef alınıyor, etnik kimlikler ve mezhepsel ayrımcılıklar ön plana çıkartılıyor, ülkemiz üzerinde bölme ve işgal senaryoları olanların iştahları kabartılıyor.
Bakırhan, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın ile yaptığı görüşme konusunda da oldukça gizemli bir cevap veriyor: "Milli İstihbarat ile yaptığımız görüşme gizlidir. Onun için neler görüştüğümüzü söylemeyeceğim ama iyi geçti, olumlu geçti. Durumu değerlendirdik, bizi bilgilendirdiler. Bu kadar iletebilirim."
Görüşülenleri hükümet biliyor, DEM Parti biliyor, dolayısıyla İmralı ve Kandil biliyor, elbette ABD biliyor ama sadece Türk milleti bilmiyor!
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Sözcüsü Avukat Lütfullah Önder, Bahçeli'nin önerisine sosyal medya hesabından şu ifadelerle tepki gösterdi:
"Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Kürt, biri Alevi olsun önerisi; temsiliyet değil, cemaatçi bir sistemin habercisidir. Bu anlayış, Lübnan'daki mezhepsel kota sistemini andırıyor: Cumhurbaşkanı Maruni, Başbakan Sünni, Meclis Başkanı Şii…
Devlet kadroları mezheplere göre paylaşılıyor; sonuç: ulusal kimlik zayıflıyor, cemaatçilik güçleniyor. Yeni anayasa ve millet sistemi tartışmaları bu tehlikeli yapının sinyallerini veriyor.
Türkiye'nin ihtiyacı etnik ya da mezhebi temsiliyet değil; eşit yurttaşlık temelinde güçlü bir ulus-devlettir. Zaten buna sahibiz. Ancak tek adam rejimiyle devletin omurgası sarsıldı, şimdi ise millet operasyon masasına yatırılıyor."
Görüldüğü gibi, terörsüz Türkiye süreci, teröristlere özgürlük ve siyaset hakkı tanırken, üniter yapımız ve millet bütünlüğümüz tehlike altına giriyor.
İmralı heyetinde bulunan DEM Partili Mithat Sancar, "Öcalan'ın çalışma koşullarının iyileştirilmesini bekliyoruz" dedi. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda "Bunlar basit istekler olarak tarihe geçecek. Daha neler göreceğiz neler" ifadelerini kullandı.
22 Ekim'de "ön koşulsuz" olarak başlatılan süreç, o günden bugüne talepler listesiyle doldu taştı. Teröristbaşına umut hakkı ve özgürlük, infaz yasasında değişiklikle hapishanelerdeki PKK'lı teröristlerin serbest bırakılması, Kandil'dekilerin Türkiye'ye dönüşleri, teröristlere demokratik siyaset hakkı, anayasada değişiklik, üniter yapı ve Türklük tanımı, etnik imtiyazlar, adem-i merkeziyetçilik, demokratik konfederalizm, bu kapsamda öz yönetim, öz savunma, ana dilde eğitim ve daha niceleri… Ön koşulsuz böyleyse, bir de "ön koşullu" olsaydı ne yapardık acaba?
Tehdit etmeyi de ihmal etmiyorlar. Eğer süreç ilerlemezse bundan sonra bir silah bırakma töreni olmaz diyorlar.
Bütün bu taleplerin karşılanabilmesi için de Meclis bünyesinde bir komisyon kurulmasını talep ettiler, o da kurulmak üzere. Komisyon için Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, Meclis'te bulunan partilere çağrıda bulundu. Ardından parti temsilcileriyle bir araya gelerek bilgilendirdi. Şimdiler de ise süreç konusunda ikna etmek için MİT Başkanı İbrahim Kalın partilerle görüşüyor.
Şu ana kadar, Meclis içinde komisyon önerisine net bir şekilde "hayır" diyen sadece İYİ Parti oldu. İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, partisinin komisyon çalışmalarına üye vermeyeceğini ve katılmayacağını iletti.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ise, Kalın ile yaptığı görüşmeden sonra, "Duruşumuzu muhafaza ediyoruz. PKK'nın ideallerinin hukuki ve anayasal zemin bulmaması için mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz" dedi.
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, Meclis'te kurulacak komisyona katılmama kararı alan İYİ Parti'yi tebrik etti. CHP'ye de uyarılarda bulunan Özdağ, "DEM'in şantajına boyun eğmeyin, müzakereye katılmayın" ifadelerini kullandı.
Ana muhalefet partisi CHP'nin, İmralı'nın talepleriyle oluşturulan bu komisyona normal şartlar altında dahil olmaması lazım. Çünkü BTP lideri Hüseyin Baş'ın ifade ettiği gibi, "Meclis bünyesinde oluşturulan bu komisyonla sürecin sorumluluğu milletin sırtına yıkılmak isteniyor."
CHP'nin komisyona katılıp katılmayacağı konusunda CHP lideri Özgür Özel şunları söyledi: "Komisyon fikri bize ait, bu komisyon Kürt sorununu demokratikleşme çerçevesinde çözmelidir. Biz kimsenin emir eri değiliz. Bunun için en yüksek katkıyı vermeye hazırız. Biz bu komisyonun yol haritasını Eylül-Ekim geldiğinde ne göreceğiz bunları bilmemiz lazım. Bu konuda Numan Kurtulmuş'un olumlu yaklaşımları var. Kimse de şunu düşünmesin CHP her şartta komisyona girecek diye bir şey yok."
Özel'in bu açıklamalarından anlaşılıyor ki, CHP komisyona girecek.
Özel'in ifadesiyle Cumhur İttifakı DEM Parti ile yurt uzlaşısı yapıyor, doğru, ama CHP de yerel seçimlerde kent uzlaşısı yaptı. Hükümetin, DEM Parti'ye yeni anayasa ve yeniden cumhurbaşkanlığı için ihtiyacı var, CHP'nin de eğer iktidar olmaya niyeti varsa bunun için en azından yerel yönetimler de kazanmak için ihtiyacı var.
Olaya ülkenin ve milletin geleceği için değil de, bu dar çerçeveden baktıkları için maalesef komisyon da kurulacak, taviz adımları da atılacak. Elbette sonuç hiç de millet yararına olmayacak.
- CHP, komisyona katılmalı mı? / 24.07.2025
- Açılım, yeni anayasa derken, firmalarımızı kaybediyoruz / 23.07.2025
- İmtiyaz imtiyazı doğurur, imtiyaz bölünmeyi getirir / 22.07.2025
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025