"Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına,Ey ufuklar diyorum yolculuk var yârına!" Şarkısını mırıldanarak oturdum çalışma masamın başına! Bağımsız Türkiye Partisi'nin Afyon-Sandıklı'da toplanan Geleneksel Gençlik Kampı'na sağlık nedenlerimle katılamadım ama ekranlarımızdan içercesine ân be ân izledim. Katılanların cümlesine selâm olsun. Coşkuyla gülümsediğim, "Niye orada değilim?" diye hüzünlendiğim ânlar çok oldu.Neticede kapanış konuşmalarında Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın; "Ben 150 kişi düşünüyordum ama 1.500 kişi oldu" şeklinde açıklanan, II. Kuvay-ı Milliye 'nin 81 vilayet temsilcileri, Afyon-Sandıklı'da kucaklaştılar.Damlalar, Deryâlarıyla buluştular!Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada paylaşılan bir videoya günlerce gülmüştüm. Boynuzsuz bir koç ile İspanya boğalarını andıran upuzun boynuzlu kocaman bir ineğin toslaşma anının videosuydu.Koç, ufacık kellesiyle saldırganın kocaman alnına vurduğu tos ile ineği çökertiyor! İlk anda ineğin öfke ile saldırısında korkmuş üzülmüş ve koçun ineği çökertmesi ile de kahkaha atmıştım...Maalesef günümüzde îman gücü ile kendisine yapılan saldırılara koç gibi mukabele eden yiğit bir siyasi grup ve iriliğine güvenerek inekçe saldıran bir veya birkaç başka siyasi gruplar var!Koça küçük görüp saldıran ve imanlı koç başıyla tokuştuğu anda çökenleri gördükçe bu sefer gülemiyor ama müthiş bir huzurla Allah'a hamd ediyorum.Üç gün, iki gecelik Afyon-Sandıklı Gençlik Kampı'nın kapanış konuşmasını yaparken de Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın Müslüman-Türk cesâmeti üzerindeydi.Dünya ve Asya Türk-İslam tarihini özetleyerek, çarpıcı örneklerle vurgulayıp günümüze dönüyor ve "Dünkü İngiliz oyunu, bugün ikna edilerek bize oynatılıyor" diye uyarıyordu.Müthiş bir belâgatla Türkiye Cumhuriyeti ve Muhteşem Türk Atatürk'ten bahsederken de; "Eğer Allah'ın, Peygamber (s.a.a.) Efendimiz'in, On iki İmam'ın eli O'nun üzerinde olmasaydı Vallahi de, Billahi de bu ülke kurulamazdı. Peygamber (s.a.a.) Efendimiz'in elinin üzerinde olduğu bir insana 'dinsiz' dediler, dinsizler!" diyerek kükrüyordu.Her cümlesi ayrı bir ders, her ânı ayrı bir coşku olan kapanış konuşmalarında Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ; Milli Ekonomi Modeli'nden ve Rusya başta olmak kaydıyla modeli uygulayan devletlerden bahsederken tek kelime ile büyüyor, devleşiyordu.BRICS Ülkeleri ve Rusya'nın MEM ile ilgili kendilerine müracaatlarını, o konudaki çalışmalarını ve Rusya'ya önerilerini ise; "Moskova denilinde akla İnsan Hakları ve Demokrasi gelmelidir. Bunu yapabilir misiniz?" diye ödev şeklinde verdiğini anlatıyordu! Ekran karşısında bildiğim konuları birinci ağızdan dinleyerek iftihar ediyordum ben de.Kendilerine çok yakışan vakur ve babacan üslubuyla; "Ama biz Putin'i, Hindistan'ı, Çin'i ikna ederken Kıble'ye dönen hacı-hoca efendileri ikna edemedik! Çünkü onlar haram lokmadan yemişlerdi, nasipsizlerdi" dediklerinde üzülmeli mi, sevinmeli miyim bilemedim! Ânlık med-cezirler yaşadım!Yıllardır; "Dinde birlik sağlanmadan millî birlik sağlanamaz!" dediğini biliyorum. Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi kapsamında; ülkemizde de Şii-Sünni çatışmasının programlandığını ama Haydar Hoca'nın canhıraş direnciyle engellendiğini de biliyorum.Dinler tarihi ile milletler tarihini müthiş bir belâgatla harmanlayarak özetleyen Haydar Hoca; "Mâide Sûresi 67. ayetle Risâlet Döneminin kapatılıp Velâyet Döneminin başlatıldığı ilan edilmiştir" diyordu. "Peygamber (s.a.a.)'in beyanıyla herkesin seçtiği insan imam değil (olmaz)! O demokrasi olur! İslâm, demokratik bir sistem değildir. Allah'ın ve Resûlü (s.a.a.)'nün nasp ettiği bir sistemdir" dediklerinde ekran karşısında; 'Allahüekber' diye Tekbîr getiriyordum.Ömrümün 45 yılını aktif olarak geçirdiğim bir camiaya arkamı dönerek yaptığım doğruyu bir daha görerek hamd ediyordum.Yıllardır, fıtratî özelliğim Müslüman-Türk karakterimle; "Asla demokrat değilim! Şu'cu, bu'cu da değilim! Fıtratî özelliğim ve aklımın ettiği îmanımla Türk Milletçiliği'm başımdan artar" diyerek dolaşıyorum. "İslâm, Allah'ın ve Resulü'ün (s.a.a.) nasp ettiği bir sistemdir" hükmünü, Baştürk'ün ağzından duyunca, kendimi ve aklımı sevdim sessiz-sedasız! Ve herşeye rağmen hâlâ sevmeğe devam ettiğim bütün dost ve ömürdaşlarımı, bu Türk'çe sesi duymaya, dinlemeğe davet ediyorum.Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt inancıyla yaşayan bir ailenin çocuğuyum ama aklımla biat edip, gönlümle sevdiğim Haydar Hoca'nın; "Ben sünniyim ama İmam-ı Âzam gibi, İmam Şafiî gibi, İmam Hanbel gibi, İmam Malikgibi sünniyim! Onların her biri Allah, Resûlü ve Ehl-i Beyt yolunda şehit veya gazi oldular" uyarısını tekrar duyunca sesli olarak; "La ilahe illallah Muhammed'en Resulullah Ali'yyen Veliyullah" diye Kelime-i Şehâdetimi getirdim.Allah ömrünüze bereket versin Haydar Hocam..Allah, Resulü (s.a.a), Ehl-i Beyt ve On iki İmam'ın elleri üzerinizde olsun.Allah Size; İlâhi takdirle Dört mezhep İmamı'nın, İmam Cafer-i Sâdık'ta birleştirildiğinin ilanı/tebliği/duyurulması gibi bir semâvî görev nasip etmiştir. Bendenizi, Sizinle buluşturan, kaynaştıran Allahım'a sonsuz şükürler olsun.Hocam! Genel başkanım! Beğim! Ağabeyim! Bir Türk Milletçisi olarak, Mustafa Aslan olarak Türk'çe haykırırım ki; Sizi çok seviyorum. Hemi Vallahi, hemi Billahi..."OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017