Ankara ile Şam arasında son yıllarda estirilen ılımlı hava iki ülke arasında yeni arayışları da beraberinde getirdi.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın Türkiye ziyareti de bu ayaklardan biri.
Baba Esad'ın ölümünden birkaç sene evvel başlattığı ikili sıcak süreç, oğul Esad ile hız kazanmış görünüyor.
Suriye ve Türkiye'nin iyi komşuluk ilişkilerinde ortamı geren ve ülkelerin birbirine şüpheyle yaklaşmasına neden olan temel sorunlar vardı. Bunlar: PKK sorunu -Fırat'ın paylaşımı sorunu ve Hatay sorunu idi.
Suriye, kurulduğundan beri Hatay'ın coğrafi açıdan kendinden koparılmasını bir türlü hazmedemedi. Fiziki haritasında Hatay'ı da görmek isteyen Suriyeliler'in bu takıntısını yabancı güçler de kaşıyarak Ankara ile ipleri koparma noktasına taşıdılar.
Diğer sorun Fırat nehri oldu. Ve olmaya da devam ediyor. Bu sorun şu an için kapanmış görünse de Arap ülkelerinin en küçük taciziyle yeniden alevlenebilir. Suriye yönetimi "Uluslararası su'' olarak gördüğü Fırat'tan kendi payına daha çok su düşeceği hesabıyla Türkiye'nin kuzey havza olarak bu suyu kıstığını söylüyor.
Özal döneminde akarsu sorununu gidermek için belli debi ve metreküpte anlaşma sağlandı. Lakin zaman zaman huzursuzluk yeniden başgösteriyor.
Bir diğer sorun ise terör örgütü PKK'nın varlığı.
Türkiye güneydoğusundaki her eylemden sonra, haklı olarak, Suriye'yle karşı karşıya geldi.
İlk iki maddede sözü edilen Hatay ve Fırat sorununun türevi olarak piyasaya sunulan PKK sorunu son yıllarda bazı iyiniyet gösterileriyle ve PKK'nın çökertilmesiyle dağılmış görünüyor.
Terör gruplarının kendi topraklarında konuşlandığını bildiği halde kontrole yanaşmayan Suriye'nin attığı adımlar son yıllarda iyi bir yolda ilerlemekte.
Türkiye'nin en uzun sınıra sahip komşusu Suriye ile ikili ilişkileri ne dereceye kadar ve hangi boyutta gelişecek? Bu çok önemli.
Ancak şu bir gerçek ki; Türkiye ve Suriye yönetimleri kendi içsel politikalarının beklentileri doğrultusunda değil, tamamen dış olayların kendilerini getirdiği çizgi ekseninde bir ilişkide olacaklar.
Uluslararası alanda gelişen Irak'ın işgal süreci ve devamında bölgede yaşanmakta olan gerilimler ile özellikle İsrail'in bölgede uyguladıği şiddet politikası bu müzakereleri başlatan neden oldu.
Bölgede İran ve Suriye olmak üzere komşu ülkelerin Irak ve Filistin gibi konularda biraraya gelerek müzakerelerde bulunmalarını normal karşılamak gerek.
Atılan adımların tarihi açıdan bir ilk olmasının verdiği heyecandan ziyade, tartışılması gereken asıl gündem "Bu ilk adımı zorunlu kılan hangi önemli gelişmeler" olduğu.
Ortada mevcut ve ciddi sorunu idrak edebilmek doğru bir yaklaşım tarzı olacaktır.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Türkiye'ye yaptığı ziyareti magazinvari değerlendirmek düşülen en büyük yanlış olacaktır.
Ne Esad'ın selvi boyu, ne eşinin türbansız olması...
Bölge eskisinden daha huzursuz, daha patlamaya hazır ve daha barışa hasret.
Suriye'yi ve Suriye'nin kaygılarını da iyi irdelemek lazım.
Oğul Bush'tan Oğul Esad boşa rahatsız değil.
Bölgede yeni yapılanmalar için çalışanlar ve çalışmalar olduğu sürece, yeni adımların atılması da kaçınılmaz olacak/olmalı.
Kaygılar ortak olunca işbirliği kaçınılmaz olur.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın Türkiye ziyareti de bu ayaklardan biri.
Baba Esad'ın ölümünden birkaç sene evvel başlattığı ikili sıcak süreç, oğul Esad ile hız kazanmış görünüyor.
Suriye ve Türkiye'nin iyi komşuluk ilişkilerinde ortamı geren ve ülkelerin birbirine şüpheyle yaklaşmasına neden olan temel sorunlar vardı. Bunlar: PKK sorunu -Fırat'ın paylaşımı sorunu ve Hatay sorunu idi.
Suriye, kurulduğundan beri Hatay'ın coğrafi açıdan kendinden koparılmasını bir türlü hazmedemedi. Fiziki haritasında Hatay'ı da görmek isteyen Suriyeliler'in bu takıntısını yabancı güçler de kaşıyarak Ankara ile ipleri koparma noktasına taşıdılar.
Diğer sorun Fırat nehri oldu. Ve olmaya da devam ediyor. Bu sorun şu an için kapanmış görünse de Arap ülkelerinin en küçük taciziyle yeniden alevlenebilir. Suriye yönetimi "Uluslararası su'' olarak gördüğü Fırat'tan kendi payına daha çok su düşeceği hesabıyla Türkiye'nin kuzey havza olarak bu suyu kıstığını söylüyor.
Özal döneminde akarsu sorununu gidermek için belli debi ve metreküpte anlaşma sağlandı. Lakin zaman zaman huzursuzluk yeniden başgösteriyor.
Bir diğer sorun ise terör örgütü PKK'nın varlığı.
Türkiye güneydoğusundaki her eylemden sonra, haklı olarak, Suriye'yle karşı karşıya geldi.
İlk iki maddede sözü edilen Hatay ve Fırat sorununun türevi olarak piyasaya sunulan PKK sorunu son yıllarda bazı iyiniyet gösterileriyle ve PKK'nın çökertilmesiyle dağılmış görünüyor.
Terör gruplarının kendi topraklarında konuşlandığını bildiği halde kontrole yanaşmayan Suriye'nin attığı adımlar son yıllarda iyi bir yolda ilerlemekte.
Türkiye'nin en uzun sınıra sahip komşusu Suriye ile ikili ilişkileri ne dereceye kadar ve hangi boyutta gelişecek? Bu çok önemli.
Ancak şu bir gerçek ki; Türkiye ve Suriye yönetimleri kendi içsel politikalarının beklentileri doğrultusunda değil, tamamen dış olayların kendilerini getirdiği çizgi ekseninde bir ilişkide olacaklar.
Uluslararası alanda gelişen Irak'ın işgal süreci ve devamında bölgede yaşanmakta olan gerilimler ile özellikle İsrail'in bölgede uyguladıği şiddet politikası bu müzakereleri başlatan neden oldu.
Bölgede İran ve Suriye olmak üzere komşu ülkelerin Irak ve Filistin gibi konularda biraraya gelerek müzakerelerde bulunmalarını normal karşılamak gerek.
Atılan adımların tarihi açıdan bir ilk olmasının verdiği heyecandan ziyade, tartışılması gereken asıl gündem "Bu ilk adımı zorunlu kılan hangi önemli gelişmeler" olduğu.
Ortada mevcut ve ciddi sorunu idrak edebilmek doğru bir yaklaşım tarzı olacaktır.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Türkiye'ye yaptığı ziyareti magazinvari değerlendirmek düşülen en büyük yanlış olacaktır.
Ne Esad'ın selvi boyu, ne eşinin türbansız olması...
Bölge eskisinden daha huzursuz, daha patlamaya hazır ve daha barışa hasret.
Suriye'yi ve Suriye'nin kaygılarını da iyi irdelemek lazım.
Oğul Bush'tan Oğul Esad boşa rahatsız değil.
Bölgede yeni yapılanmalar için çalışanlar ve çalışmalar olduğu sürece, yeni adımların atılması da kaçınılmaz olacak/olmalı.
Kaygılar ortak olunca işbirliği kaçınılmaz olur.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005