Demokrasi kan kaybediyor
Bağımsız Türkiye Partisi Sözcüsü Av. Lütfullah Önder başkanlığındaki BTP heyeti, Ankara Barosu Başkanı Av. R. Erinç Sağkan’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette çoklu baro düzenlemesine karşı olduklarını ifade eden Önder, çoklu baro düzenlemesinin Türkiye’nin demokratik kazanımlarını kaybetmesi anlamına geldiğini söyledi
08.07.2020 10:00:00
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Sözcüsü ve Teşkilat Başkanı Av. Lütfullah Önder, MYK üyelerinden Av. Mustafa Pak, İzzet Yaşar, Ankara İl Başkanı Murat Özilhan, İl Başkan Yardımcısı Adem Turhan ve Av. Hasan Kuloğlu, Ankara Barosu Başkanı Av. R. Erinç Sağkan'ı makamında ziyaret etti. Çoklu Baro gündemine istinaden gerçekleştirilen ziyarette Av. Lütfullah Önder, çoklu baro sistemine karşı olduklarını ifade ederek başladığı konuşmasında, şöyle konuştu: "Bu konu sadece avukatları ve baroları ilgilendiren bir konu değil. Çünkü aslında Türkiye'de çok uzun zamandan beri yargı çok ciddi kan kaybediyor. 2010 referandumu öncesi açıktan Sayın Cumhurbaşkanımız Ak Parti genel başkanı olarak o dönemde mitingler organize ediyordu. O mitinglerde 'yargı ayağımı bağlıyor atacağım adımlara engel oluyor, ayağımdaki bu prangaları atın' diyerek bir referandum kampanyası yaptı. 2010 referandumu geçti. O dönemde biz Bağımsız Türkiye Partisi olarak çok ciddi bir uğraş verdik. Merhum Genel Başkanımız Haydar Baş Bey şu veciz bir ifadeleri kullanmıştı; 'eğer bu anayasa değişikliği kabul edilirse Türkiye artık demokratik krallığa geçer.' Aslında sayfalarca anlatamayacağımız bir şeyi bu "demokratik krallık" cümlesiyle anlatmıştı. 'Yüzyıllar içerisinde büyük bedeller sonucu demokratik kazanımlar elde edildi. Bugün biz kendi demokratik kazanımlarımızdan vazgeçemeyiz yasama yürütme ve yargı tek elde toplanır' demişti."
Aykırı seslerin çıkması istenmiyor
"Mevcut seksen baronun karşı çıktığı, baroları özellikle ilgilendiren bir yasa metni olarak Külliyeden Meclis'e geliyorsa ve bireysel olarak hiç kimse bunu çıkıp savunacak gerekçe dahi bulamazken hiçbir yerine dokunmadan komisyondan geçiyorsa demek ki TBMM'de de benzer bir tablo ile karşılaşılacak" ifadelerini kullanan BTP Sözcüsü Lütfullah Önder, "Bu neyi gösteriyor? Aslında TBMM var, ama kuvvetler ayrılığı denen, Meclisin tamamen kendi iradesiyle yasa yapması yasama faaliyeti yok. Yürütmenin başında olan insan yasamaya da hükmediyor demek. 2010 değişikliği ve daha sonra HSYK'nın yapısındaki değişiklerle yüksek yargıdaki hâkim ve savcılara büyük oranda bir baskı oluşmaya başlandı. Bunu yaşıyoruz bugün. HSYK üyelerinin büyük bölümünü Cumhurbaşkanı direkt ya da dolaylı olarak atıyor. Misal Ankara Barosu seçimlerinde burada nasıl çalışmalar yapıldığını, buraları ölçüp denemeler yapıldığını ve başarılamadığını gördük. Bu sefer de baroları parçalayıp, bölüp içinden kendi seslerinin duyurulmasını sağlayacak bir altyapı oluşturacak. Artık Türkiye'de yasama yürütme yargı büyük oranda tek elde toplandı. Aykırı ses çıkaracak sivil toplum örgütü ve medya kalmasını istemiyorlar. Türkiye nereye gidiyor bu hakikaten kabul edilebilecek bir şey değil" dedi.
Demokratik kazanımlar kaybedilecek
Çoklu baro düzenlemesinin Türkiye'nin demokratik kazanımlarını kaybetmesi anlamına geldiğini ve bu bağlamda bütün vatandaşları çok yakından ilgilendiren bir durum olduğunu söyleyen Önder, şunları kaydetti: "Bu anlamda baroların verdiği mücadele hakikaten takdire şayandır. Bu mücadele bir hukuk mücadelesidir. Türkiye'de kan kaybeden adaletin artık daha çok kan kaybetmemesi için verilen bir müdahaledir. Burada her birimize her vatandaşımıza büyük görevler düştüğünü görüyorum. Şu aşamada Meclisteki muhalefet partilerinin muhalefet etmesinin yetmediğini görüyoruz. İşte dışarıda bir kamuoyu oluşması konusunda barolar çok önemli fonksiyon icra ediyor. Meslektaşlarımıza da bir görev düşüyor bu yasallaşırsa hiç bir meslektaşımızın barosunu terk etmemesi, yasallaşmış ama toplumda karşılığı olmayan uygulanmayan bir yasaya dönüşmesini sağlamamız gerekiyor."
'Hukuk devletinden uzaklaşılıyor'
BTP heyetine ziyaretlerinden ve verdikleri destekten ötürü teşekkür eden Ankara Barosu Başkanı Av. Erinç Sağkan ise, "Çoklu baro sistemi ile hukuk devletinden hızla uzaklaştığımızı görüyoruz. Seksen baronun sekseninin de karşı olduğu, hukuk örgütlerinin siyasetçilerin karşı olduğu, avukatlık mesleğine hiçbir katkısı olmayacak fakat toplumda kazanılmış birçok değerin kaybedileceği bir sistem dayatılmaya çalışılıyor. Demokratik sınırlar içerisinde gösterdiğimiz tepki karşısında baro başkanlarının 28 saat boyunca yağmur altında bekletilmeleri ve yolların kapatılması Türkiye'ye yakışan bir görüntü değil. Özellikle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte yargının fonksiyonunun yani fren ve denetleme mekanizması olarak çok daha arttığını görüyoruz. Yürütme aynı zamanda cumhurbaşkanının eline geçiyor. Yasama zaten karar ve kararnameleri ile büyük ölçüde eline geçiyor. Tek kalan buradaki gücü frenleyecek, bunu denetleyecek makam yargı olması gerekiyor. Yargı da çok güçlü olması gerekiyor" dedi.