Ekonomiden sorumlu bakan Kemal Derviş göreve gelir gelmez medyatik bir-iki atraksiyon dışında hep finans sektörü ile hemhal oldu.
Global sermayenin ülkemize uzanan hortumu haline dönüşen ve milli servetimizi hortumlayıp bir kısmını beceriksiz siyasileri finanse etmede bir büyük kısmını da dış finans devlerini doyurmada tüketen bankalarla ilgilendi.
Sözümona bankalarla siyasetçilerin bağını koparmak için bir dizi düzenleme yaptı. Finans kesimi ile siyasetçilerimizin göbek bağı kesildi kesilmesine ama bu sefer de IMF-DB aracılığı ile düvel-i muazzama siyasetçilerinin yani G-8'lerin kucağına düşürüldü.
Şirketler iflas ettikten, işçiler değil işadamları işsiz kaldıktan sonra Derviş, adeta başsağlığı ziyaretleri kabilinden sanayi ve ticaret odalarını ziyarete başladı.
Sektör temsilcilerinin krizden çıkma önerilerini yasak savma kabilinden dinleyen Derviş, bildiğini okumaya devam ediyor.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin sektör kurulları toplantısında işadamlarına bir dizi pembe tablo ve vaadde bulunan Derviş, bir doğru tespitte bulunuyor:
"Türkiye 2000 yılında açık pozisyona girdi".
Doğru tespit. 2000 yılı programında öngörülen kur çıpası tutmayınca cari açıkla birlikte enflasyon da patlamıştı.
Sadece kamu açıkları değil, bankalar da açık pozisyondaydı. Yurt içinden ve dışından dövizle borçlanıp Türk Lirasına dönüp hazineyi kamu bankalarını hortumluyorlardı. Derviş'in cömert politikaları zayıf bankaları batırırken şişman bankaları besledi. Son döviz tahvili arzları ile döviz pozisyonlarını nispeten kapattılar. 2 milyar dolarlık açık pozisyonları kaldı.
Şirketler de açık pozisyonda. Özellikle TÜSİAD içinde ayrı bir klik haline gelen büyük medya, enerji, telekomünikasyon devleri 17 milyar dolarlık döviz yükümlülüklerini kapatabilmek için dolarların yastıkaltından çıkmasını bekliyor. Aç kurtlar gibi...
Sadece bu ay içinde 8 milyar dolarlık ödemeleri var. Demek ki devasa görünümlü şirketler, dışardan aldıkları borç sayesinde azmanlaşmışlar...
Dalgalı kurla bu borçlar TL cinsinden 2'ye katlanmış durumda. Yani şirketlerimiz üretimle, iç tasarrufla değil, ithalat ve borç sayesinde büyüyor. Böylece onlar büyürken Türkiye küçülüyor.
Türk insanı fakirleşiyor.
Normal vatandaş da açık pozisyonda... Dövizle borçlanıyor, TL ile çalışıp ödeyecek. Bu da imkansız gibi bir şey. Ya intihar, ya patlama.
Dervişin zikri bu. Tespit doğru.
Dervişin zikri neyse fikri de odur derler. Ancak bu Derviş farklı derviş, zikri başka fikri başka. Öyle olmasaydı millet olarak 200 milyarı aşan döviz borcumuz varken dövizi dalgalanmaya niye bıraktı?
Döviz dalgalandıkça açık pozisyonumuz büyüyor. Yoksa Derviş'in fikri, ülkeyi bu sayede batırıp Doğu Almanya gibi para karşılığı Batı'ya teslim etmek mi?
Bakalım Derviş mi bizi AB'ye taşıyacak Derviş'e özenen Ampul'cüler mi AB'yi Türkiye'ye taşıyacak?
Ne fark eder. İkisi de mandacılğa, ikisi de teslimiyete çıkıyor sonuçta...
Ha sen onların kollarına atılmışsın, ha onlar seni kollarına almış.
Global sermayenin ülkemize uzanan hortumu haline dönüşen ve milli servetimizi hortumlayıp bir kısmını beceriksiz siyasileri finanse etmede bir büyük kısmını da dış finans devlerini doyurmada tüketen bankalarla ilgilendi.
Sözümona bankalarla siyasetçilerin bağını koparmak için bir dizi düzenleme yaptı. Finans kesimi ile siyasetçilerimizin göbek bağı kesildi kesilmesine ama bu sefer de IMF-DB aracılığı ile düvel-i muazzama siyasetçilerinin yani G-8'lerin kucağına düşürüldü.
Şirketler iflas ettikten, işçiler değil işadamları işsiz kaldıktan sonra Derviş, adeta başsağlığı ziyaretleri kabilinden sanayi ve ticaret odalarını ziyarete başladı.
Sektör temsilcilerinin krizden çıkma önerilerini yasak savma kabilinden dinleyen Derviş, bildiğini okumaya devam ediyor.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin sektör kurulları toplantısında işadamlarına bir dizi pembe tablo ve vaadde bulunan Derviş, bir doğru tespitte bulunuyor:
"Türkiye 2000 yılında açık pozisyona girdi".
Doğru tespit. 2000 yılı programında öngörülen kur çıpası tutmayınca cari açıkla birlikte enflasyon da patlamıştı.
Sadece kamu açıkları değil, bankalar da açık pozisyondaydı. Yurt içinden ve dışından dövizle borçlanıp Türk Lirasına dönüp hazineyi kamu bankalarını hortumluyorlardı. Derviş'in cömert politikaları zayıf bankaları batırırken şişman bankaları besledi. Son döviz tahvili arzları ile döviz pozisyonlarını nispeten kapattılar. 2 milyar dolarlık açık pozisyonları kaldı.
Şirketler de açık pozisyonda. Özellikle TÜSİAD içinde ayrı bir klik haline gelen büyük medya, enerji, telekomünikasyon devleri 17 milyar dolarlık döviz yükümlülüklerini kapatabilmek için dolarların yastıkaltından çıkmasını bekliyor. Aç kurtlar gibi...
Sadece bu ay içinde 8 milyar dolarlık ödemeleri var. Demek ki devasa görünümlü şirketler, dışardan aldıkları borç sayesinde azmanlaşmışlar...
Dalgalı kurla bu borçlar TL cinsinden 2'ye katlanmış durumda. Yani şirketlerimiz üretimle, iç tasarrufla değil, ithalat ve borç sayesinde büyüyor. Böylece onlar büyürken Türkiye küçülüyor.
Türk insanı fakirleşiyor.
Normal vatandaş da açık pozisyonda... Dövizle borçlanıyor, TL ile çalışıp ödeyecek. Bu da imkansız gibi bir şey. Ya intihar, ya patlama.
Dervişin zikri bu. Tespit doğru.
Dervişin zikri neyse fikri de odur derler. Ancak bu Derviş farklı derviş, zikri başka fikri başka. Öyle olmasaydı millet olarak 200 milyarı aşan döviz borcumuz varken dövizi dalgalanmaya niye bıraktı?
Döviz dalgalandıkça açık pozisyonumuz büyüyor. Yoksa Derviş'in fikri, ülkeyi bu sayede batırıp Doğu Almanya gibi para karşılığı Batı'ya teslim etmek mi?
Bakalım Derviş mi bizi AB'ye taşıyacak Derviş'e özenen Ampul'cüler mi AB'yi Türkiye'ye taşıyacak?
Ne fark eder. İkisi de mandacılğa, ikisi de teslimiyete çıkıyor sonuçta...
Ha sen onların kollarına atılmışsın, ha onlar seni kollarına almış.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014