Dervişoğlu'ndan Bahçeli'ye 'pişmiş aş' tepkisi
Dervişoğlu, "Teröristbaşını Meclis'e çağıran zatı biliyorsunuz. Suriye'deki konferansa incinmiş 'Pişmiş aşa su katmayın' diyor. Hala hayal aleminde. İlk gün söyledim, yeniden hatırlatayım. Bunların pişirdiği aşın malzemesi zehirdir. Su katsalar ne katmasalar ne. Pişmiş aş dediğin, bu millete dayatılan baldıran zehridir. Bugün incinmişsin. Bekle, sandık geldiğinde çok daha fazla incineceksin" dedi.
Anadolu Ajansı





İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Cehaletten, fakirlikten, sıkıntılardan kurtulmanın yolu tektir. Anadolu'ya yeniden yerleşmektir yol. Anadolu'yu yeniden imar etmek zorundayız. Çünkü Türk milleti ancak Anadolu yükselirse yükselebilir." dedi.
Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında, İstanbul'da yaşanan depremleri anımsatarak, çok hayati görülen dış politika konuları, siyasi krizler, hatta en derin ekonomik darboğazın bile deprem gündeminin gerisine düştüğünü söyledi.
"Mesele ne kadar İstanbul ise bir o kadar Türkiye'dir." diyen Dervişoğlu, 23 yıldır Türkiye'yi yöneten iktidarın İstanbul'u depreme hazırlayamadığını ileri sürdü.
Hükümetin her konuda olduğu gibi deprem konusunda da hiçbir vizyonunun bulunmadığını iddia eden Dervişoğlu, "6 Şubat depreminin üzerinden iki yıldan fazla zaman geçti ama yaraları halen sarılamadı, eksikler hala giderilemedi. Son yaşadığımızdan anlıyoruz ki en temel, en acil, en basit ve en hayati olan iletişim altyapısında dahi en ufak bir geliştirme yapılmamıştır. Ucuz atlattığımız bu depremde bile milletçe doyuramadığımız telefon operatörleri çuvallamıştır." ifadelerini kullandı.
"İstanbul'da afet toplanma alanları yoktur"
Hükümete "6 Şubat'ta vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntıdan ders çıkarıp gerekli önlemleri neden almadınız'" sorusunu yönelten Dervişoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Geçen hafta yaşadığımız depremde bir hakikat daha yüzümüze tokat gibi çarpılmıştır. 16 milyonluk İstanbul'da afet toplanma alanları yoktur. Toplanma alanları olmadığı için can havliyle Gezi Parkı'nda toplanmak isteyen vatandaşlarımıza da izin verilmemiştir. 1999 depremi sonrası belirlenen 470 toplanma alanından bugün sadece 77 tanesi kullanılabiliyor. Gerisi ise hepimizce malum olduğu üzere gasbedilmiş, şehrin soluk borusuna AVM'ler, lüks rezidanslar ve gökdelenler dikilmiştir. 25 yıldır internetten, telefondan, emlaktan, arabalardan ve daha birçok kalemden deprem vergisi toplanıyor, ÖTV toplanıyor. 23 yılda bu iktidar topladı. Neredeyse 40 milyar dolar para ediyor. Binalar çürük, internet çekmiyor, millet afette toplanacak alan bile bulamıyor.
Depreme hazırlık bahanesiyle topladığınız parayı başka yerlere harcayıp, vatandaşımızı ölüme terk ettiniz. Milletin hayatına harcamadınız ama iktidarınızı korumak için seçimle alamadığınız İstanbul'u hileyle alabilmek için bir ayda 50 milyar doları yaktınız. Şimdi yeniden Kanal İstanbul'un peşine düşmüşler. Suyun, altından daha değerli hale geldiği çağımızda, İstanbul'un son sulak alanlarına, su kaynaklarına saldırıyorlar. Kılıfı da hazırlamışlar. Neymiş vatandaşa toplu konut yapacaklarmış. Konutu Türk vatandaşına yapıyorsanız da reklamı niye Arap ülkelerinin televizyonlarında yayınlatıyorsunuz'"
Dervişoğlu, vatandaşların en erken bir yıl sonraya ultrason randevusu alabildiğini, parti genel başkanları, gençler, belediye başkanları ve gazetecilerin adliye koridorlarında yargılandığını, işçi, memur ve emeklilerin her gününün kabusa döndüğünü savundu.
Hiç kimsede huzurun kalmadığını iddia eden Dervişoğlu, sadece emeği ile geçinen vatandaşların değil, yüzde 60'ın üzerine çıkan kredi maliyetleri nedeniyle sermaye sahiplerinin de artık isyan ettiğini ileri sürdü.
"Anadolu'yu yeniden imar etmek zorundayız"
Türkiye'nin muazzam bir çifte standart, eşitsizlik ve adaletsizliğin pençesinde olduğunu iddia eden Dervişoğlu, şunları kaydetti:
"Tabela üniversiteleri işsizliği engelleyemiyor, eğitim seviyesini de yükseltemiyor. Bu cehaletten, fakirlikten, sıkıntılardan kurtulmanın yolu tektir. Anadolu'ya yeniden yerleşmektir yol. Anadolu'yu yeniden imar etmek zorundayız. Çünkü Türk milleti ancak Anadolu yükselirse yükselebilir. Ona sahip olursa ve ona alın teri akıtırsa, yeniden hür ve müreffeh olabilir."
Bugün Anadolu'da ne İstanbul'u ne de diğer büyükşehirleri besleyecek insan gücünün kaldığına işaret eden Dervişoğlu, toplam nüfusun yüzde 93'ünün il ve ilçe merkezlerinde, yüzde 7'sinin ise köy ve kırsal alanlarda yaşadığını anlattı.
Dervişoğlu, bunun üretimin durması anlamına geldiğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye, tarımdaki üretimiyle, kendi kendine yeten bir ülke olmaktan çıkmıştır. Bu, vatanın terk edilmesi demektir. Verimli ovaları eken yoktur. İktidar, çiftçiyi, köylüyü doğduğuna pişman ettikçe tarlalar boşalmıştır. Köy okullarını kapattıkça, devlet eğitimden elini çektikçe köylerde çocuk kalmamıştır. Hasta garantili şehir hastaneleri rantı için sağlık ocakları, devlet hastaneleri kapatıldıkça, önleyici sağlık hizmetleri bir kenara atıldıkça, taşrada insanımız yaşayamaz hale gelmiştir. İş bu haldeyken, nüfus hareketliliğinin, sanayi ve hizmet üretiminin yüzde 30'undan fazlasına ev sahipliği yapan İstanbul'un yıkımını hiçbir millet, hiçbir devlet kaldıramaz. Fatura sadece yüz milyarlarca dolar olmayacaktır. Geçmişten geleceğe uzanan bir yıkım riskiyle karşı karşıyayız. Nasıl ki geçmişte İstanbul'un düşmesi, imparatorluğun sonunu getirdiyse, iktidarın, İstanbul merkezli rant ve finans odaklı büyüme projesinin sonu da bundan çok daha hazin neticeler doğurabilir."
Dervişoğlu, üretim ve yatırımın bölgelere eşit yayılması durumunda yaşanacak felaketlerin ülke ekonomisine etkisinin daha sınırlı olacağını belirtti. Bunun, İstanbul üzerinden yürütülecek tartışmanın özü olması gerektiğine dikkati çeken Dervişoğlu, "Kentsel dönüşüm diye dillere pelesenk edilen şey, İstanbul'u ve kent merkezlerini daha da kalabalıklaştırmak ve nefes alınmaz hale getirmek olmamalıdır. Bu yüzyılda farklı bir bakış geliştirmek zorundayız. Aynı yaklaşımla, bölgelerarası eşitsizliğin doğru anlaşılması gerekmektedir. Türkiye, adeta bir şehre bağımlı bir ekonomiyle hiçbir yere gidemez, önündeki riskleri atlatamaz." diye konuştu.
Suriye'de düzenlenen konferans
Suriye'nin Kamışlı kentinde ENKS ve terör örgütü PYD'nin organizasyonuyla düzenlenen Birlik ve Ortak Tutum Konferansı'na yönelik tartışmalara değinen Dervişoğlu, şunları aktardı:
"Teröristbaşını Meclis'e çağıran zatı biliyorsunuz. Suriye'deki konferansa incinmiş 'Pişmiş aşa su katmayın' diyor. Hala hayal aleminde. İlk gün söyledim, yeniden hatırlatayım. Bunların pişirdiği aşın malzemesi zehirdir. Su katsalar ne katmasalar ne. Pişmiş aş dediğin, bu millete dayatılan baldıran zehridir. Bugün incinmişsin. Bekle, sandık geldiğinde çok daha fazla incineceksin."