Ecevit'in, ABD ziyareti değerlendirilmeye devam ediliyor. İlk zamanların havası kalmadı. Başbakan on üzerinden on diyorsa da, iş somuta indirgendirildiğinde durum hiç de öyle değil. Şimdi gelin ne kazanılıp-kazanılamadığını tahlil edelim.
ABD, 11 Eylül'den sonra Türkiye'yi sakıncalı ülkeler listesine almış, turistler geri çekilmişti. Şimdi bu kararı kaldıracakmış. Bekleyip işin ne kadar realize olduğunu göreceğiz. Bu arada böyle kadim bir dostun bize karşı bu kararı niçin aldığını da sormaya gerek yok. Zira ABD, pragmatik felsefeye bağlı bir ülkedir. O kadar ki, Adana-İncirlik'te çalışan Türkler bile bir zaman üsse alınmamıştı. Fakat herşeye rağmen bu kararın kaldırılması bir kazanç olmuştur.
Şubat sonunda ekonomik komisyonun toplanması prensip olarak kararlaştırıldı. Var olduğu halde işlemeyen bu komisyonun işletilme prensibi de bir kazanım sayılır.
Fakat bundan sonrası gerçekten harabat.
Altı milyon dolar civarında olan askerî borçların silinmesi teklifi alakâ görmedi. Halbuki bu konuda ciddi ümitler besleniyordu.
Serbest ticaret anlaşması yapılamadı.
Kotalar artırılmadı.
Tercihli ticaret anlaşması sağlanamadı.
Şimdi bir karşılaştırma yapılırsa, görülecektir ki, Türkiye'nin ziyareti bir nezaket ziyaretinden öte bir sonuç sağlamamıştır.
Dünkü makalemde de değindiğim gibi, 1991 Ocağından beri tam on bir yıl geçti. Herbir yıl için Irak'tan elde edebileceğimiz 8 bin dolar, yaklaşık toplam 80 milyar dolar zararımız olmuştur. Bu zarar hiçbir şekilde gündeme getirilmemektedir.
Yeni bir Irak müdahalesi için Türkiye'ye sorulacağı ifade ediliyor. Sadece bilgi vermekten ibaret olacak bu iş, ülkemizin dertlerine dert katacaktır.
Özellikle Irak'ın toprak bütünlüğünün bozulması, Irak'ın kuzeyinde tescil edilecek bir Kürt devletinin varlığı, ülkemiz için tam bir çıban başı olacaktır.
Görüşmelerde bu konuları altı yeterince çizilememiş, uyuyan yılan misali es geçilmiştir.
Ülkemizde başlayan Kürtçe öğretim başvuruları bir hesaba göre yapılmaktadır.
Bu gidişle, Güneydoğu'da yakın bir gelecekte referandum istenirse buna şaşmayacağız. Zira gidiş orayadır.
Avrupa Birliğine Diyarbakır'dan girmek isteyen Yılmaz'ın da kulaklarını çınlatmak isteriz.
Parlamentomuzda yapılan yasaların, ABD güdümündeki IMF ve Dünya Bankası tarafından yönlendirilmesi, bağımsızlık ve egemenlik anlayışına terstir.
Sn. Sezer'e gönderme yapılarak, bankalara destek veren kanunu imzaya zorlamak da son derece yanlış bir iştir.
Verilecek kredilerin şantaj aracı yapılması ise son derece onur kırıcı bir iştir.
Sözü daha fazla uzatmadan gelir-gider hanesine bakılınca sonuç odur ki, Türkiye, ABD ve Batı nezdinde bir yabancıdır. Sadece faydalanmak için elde tutulmak istenmektedir.
Bir de milli benliğe dönüş ve bölge ülkeleri ile birlik ve dayanışmanın önü kesilmek istenmektedir.
Ne ölecek ve ne de olacak. Bitkisel hayat yaşayan bir Türkiye istenmektedir.
Siz bu şartlarda kurulacak diyalogları, ziyaretleri ve gerçekleşirse anlaşmaları istediğiniz gibi niteleyebilirsiniz. İster zafer deyin, ister fetih deyin. Artık iş idrakınıza kalıyor.
ABD, 11 Eylül'den sonra Türkiye'yi sakıncalı ülkeler listesine almış, turistler geri çekilmişti. Şimdi bu kararı kaldıracakmış. Bekleyip işin ne kadar realize olduğunu göreceğiz. Bu arada böyle kadim bir dostun bize karşı bu kararı niçin aldığını da sormaya gerek yok. Zira ABD, pragmatik felsefeye bağlı bir ülkedir. O kadar ki, Adana-İncirlik'te çalışan Türkler bile bir zaman üsse alınmamıştı. Fakat herşeye rağmen bu kararın kaldırılması bir kazanç olmuştur.
Şubat sonunda ekonomik komisyonun toplanması prensip olarak kararlaştırıldı. Var olduğu halde işlemeyen bu komisyonun işletilme prensibi de bir kazanım sayılır.
Fakat bundan sonrası gerçekten harabat.
Altı milyon dolar civarında olan askerî borçların silinmesi teklifi alakâ görmedi. Halbuki bu konuda ciddi ümitler besleniyordu.
Serbest ticaret anlaşması yapılamadı.
Kotalar artırılmadı.
Tercihli ticaret anlaşması sağlanamadı.
Şimdi bir karşılaştırma yapılırsa, görülecektir ki, Türkiye'nin ziyareti bir nezaket ziyaretinden öte bir sonuç sağlamamıştır.
Dünkü makalemde de değindiğim gibi, 1991 Ocağından beri tam on bir yıl geçti. Herbir yıl için Irak'tan elde edebileceğimiz 8 bin dolar, yaklaşık toplam 80 milyar dolar zararımız olmuştur. Bu zarar hiçbir şekilde gündeme getirilmemektedir.
Yeni bir Irak müdahalesi için Türkiye'ye sorulacağı ifade ediliyor. Sadece bilgi vermekten ibaret olacak bu iş, ülkemizin dertlerine dert katacaktır.
Özellikle Irak'ın toprak bütünlüğünün bozulması, Irak'ın kuzeyinde tescil edilecek bir Kürt devletinin varlığı, ülkemiz için tam bir çıban başı olacaktır.
Görüşmelerde bu konuları altı yeterince çizilememiş, uyuyan yılan misali es geçilmiştir.
Ülkemizde başlayan Kürtçe öğretim başvuruları bir hesaba göre yapılmaktadır.
Bu gidişle, Güneydoğu'da yakın bir gelecekte referandum istenirse buna şaşmayacağız. Zira gidiş orayadır.
Avrupa Birliğine Diyarbakır'dan girmek isteyen Yılmaz'ın da kulaklarını çınlatmak isteriz.
Parlamentomuzda yapılan yasaların, ABD güdümündeki IMF ve Dünya Bankası tarafından yönlendirilmesi, bağımsızlık ve egemenlik anlayışına terstir.
Sn. Sezer'e gönderme yapılarak, bankalara destek veren kanunu imzaya zorlamak da son derece yanlış bir iştir.
Verilecek kredilerin şantaj aracı yapılması ise son derece onur kırıcı bir iştir.
Sözü daha fazla uzatmadan gelir-gider hanesine bakılınca sonuç odur ki, Türkiye, ABD ve Batı nezdinde bir yabancıdır. Sadece faydalanmak için elde tutulmak istenmektedir.
Bir de milli benliğe dönüş ve bölge ülkeleri ile birlik ve dayanışmanın önü kesilmek istenmektedir.
Ne ölecek ve ne de olacak. Bitkisel hayat yaşayan bir Türkiye istenmektedir.
Siz bu şartlarda kurulacak diyalogları, ziyaretleri ve gerçekleşirse anlaşmaları istediğiniz gibi niteleyebilirsiniz. İster zafer deyin, ister fetih deyin. Artık iş idrakınıza kalıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002