Dertlerimiz dağ gibi.
Ağrılarımız dayanılacak gibi değil.
Şikayetlerimiz deme demet.
Sancılarımızdan kıvrım kıvrım kıvranıyoruz.
Dahiliyeden reçetelerimiz, hariciyeden reçetelerimiz, cildiyeden, ortopediden, kulak burun boğazdan reçetelerimiz var ama biz akşam-sabah aç bazen de tok karnımıza bu reçeteleri okuyup duruyoruz.
Artık ilaçların ismini ezbere sayabiliyoruz ama ağrılarımızda azalma yok, dertlerimizde çözülme yok ve sancılarımız artarak devam ediyor.
Reçete okuyarak şifa bulan hiçbir hasta tanımadığımız, görmediğimiz ve duymadığımız halde hala iyileşiriz umuduyla reçeteleri okumaya devam ediyoruz.
Dünya alem biliyor ki reçetede yazılan iğne ise vurulmadan, hap ise yutmadan, şurup ise içmeden, yani ilacın acı ya da tatlı tadını tatmadan, hissetmeden iyileşmeyi beklemek boşuna beklemektir ve abesle iştigaldir.
Kaç asırdan beri kaç milyar Müslüman sadece reçete okuyarak dertlere deva, sancılara şifa bekler durumdalar.
Mesela, Nur suresi 55. Ayet bir reçetedir, vaad edilen şifaya kavuşmak için yapılması gerekenler sayılmaktadır:
"Allah içinizden iman edip makbul ve güzel işler işleyenlere kesin olarak vaad buyurur ki: Daha önce müminleri dünyada hakim kıldığı gibi kendilerini de hakim kılacak, kendileri için beğenip seçtiği İslâm dinini tatbik etme gücü verecek ve yaşadıkları korkulu dönemin arkasından, kendilerini tam bir güvene erdirecektir. Çünkü onlar, yalnız Bana ibadet edip hiçbir şeyi Bana şerik yapmazlar. Artık bundan sonra kim küfrana saparsa, işte onlar yoldan çıkıp Allah'a karşı gelmiş olurlar."
Sahih iman ve salih amel şartına bağlanan müjdelere erişebilmek için herhalde bu şartları yerine getirmek lazım, yoksa sadece bu Ayeti durmadan okumak, koşulan şartlarla ilgilenmeden sadece okumak vaad edilen hakimiyete, İslam'ı yaşama gücüne, korkunun güvenle yer değiştirmesine yetmeyecektir.
Mesela Nahl suresinin 112. Ayeti asla yaklaşılmaması ve mutlaka uzak durulması gereken hastalık kaynaklarını işaretleyen bir reçete:
"Allah şöyle bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar, Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara yaptıklarından dolayı açlık sıkıntısını ve korkuyu tattırdı."
Bu ve benzeri reçetelerde yazılan ilaçları ne zaman kullanamya başlayacağız?
Ağrılarımız dayanılacak gibi değil.
Şikayetlerimiz deme demet.
Sancılarımızdan kıvrım kıvrım kıvranıyoruz.
Dahiliyeden reçetelerimiz, hariciyeden reçetelerimiz, cildiyeden, ortopediden, kulak burun boğazdan reçetelerimiz var ama biz akşam-sabah aç bazen de tok karnımıza bu reçeteleri okuyup duruyoruz.
Artık ilaçların ismini ezbere sayabiliyoruz ama ağrılarımızda azalma yok, dertlerimizde çözülme yok ve sancılarımız artarak devam ediyor.
Reçete okuyarak şifa bulan hiçbir hasta tanımadığımız, görmediğimiz ve duymadığımız halde hala iyileşiriz umuduyla reçeteleri okumaya devam ediyoruz.
Dünya alem biliyor ki reçetede yazılan iğne ise vurulmadan, hap ise yutmadan, şurup ise içmeden, yani ilacın acı ya da tatlı tadını tatmadan, hissetmeden iyileşmeyi beklemek boşuna beklemektir ve abesle iştigaldir.
Kaç asırdan beri kaç milyar Müslüman sadece reçete okuyarak dertlere deva, sancılara şifa bekler durumdalar.
Mesela, Nur suresi 55. Ayet bir reçetedir, vaad edilen şifaya kavuşmak için yapılması gerekenler sayılmaktadır:
"Allah içinizden iman edip makbul ve güzel işler işleyenlere kesin olarak vaad buyurur ki: Daha önce müminleri dünyada hakim kıldığı gibi kendilerini de hakim kılacak, kendileri için beğenip seçtiği İslâm dinini tatbik etme gücü verecek ve yaşadıkları korkulu dönemin arkasından, kendilerini tam bir güvene erdirecektir. Çünkü onlar, yalnız Bana ibadet edip hiçbir şeyi Bana şerik yapmazlar. Artık bundan sonra kim küfrana saparsa, işte onlar yoldan çıkıp Allah'a karşı gelmiş olurlar."
Sahih iman ve salih amel şartına bağlanan müjdelere erişebilmek için herhalde bu şartları yerine getirmek lazım, yoksa sadece bu Ayeti durmadan okumak, koşulan şartlarla ilgilenmeden sadece okumak vaad edilen hakimiyete, İslam'ı yaşama gücüne, korkunun güvenle yer değiştirmesine yetmeyecektir.
Mesela Nahl suresinin 112. Ayeti asla yaklaşılmaması ve mutlaka uzak durulması gereken hastalık kaynaklarını işaretleyen bir reçete:
"Allah şöyle bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar, Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara yaptıklarından dolayı açlık sıkıntısını ve korkuyu tattırdı."
Bu ve benzeri reçetelerde yazılan ilaçları ne zaman kullanamya başlayacağız?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024