Susayım, sessizce uzaktan seyredeyim diyordum!
Ben bir yerden, bir başka Türk başka bir yerden; solcu bir yerden, sağcı bir yerden, Ülkücü bir yerden, Devrimci bir yerden, Alperenler bir yerden çeksinler, çekiştirelim ve milletin başına demokratik yolla belâ ve kaos ettiğimiz AKP'den Türk Milleti ve Devletini kurtaralım diye düşünüyordum!
İki kişiden birinin, Allah ile aldatılarak alınan oylarıyla kendilerini "güç yetmez" vehm eden, zanneden BOP Eş Başkanı ve avânesine, hep birlikte haddini bildirelim diye düşünüyordum!
Susayım, sabırla bekleyeyim diyordum! Bırakmadılar! Bize susmak yasakmış, harâmmış!
Sözümü söylemeden önce, duyarlı Türk Milliyetçilerinin, Solcuların; farz olan Cihâd'ı tercîh eden ehl-i takvâ Müslümanların, Ülkücülerin, Devrimcilerin, Alperenlerin; -Allah rızası için- bir bedenden uzuv koparırcasına Balkanlar'ın koparılışına yoğunlaşmalarını rica edeceğim!
O süreçte öne çıkan Millî Kahramanlara, meselâ; Teşkilât-ı Mahsûsa'yı düşünen ve kuran Enver Paşa'ya, Süleyman Askeri Beğ'e, Kuşçubaşı Eşref Beğ'e, kalpağında 'Vatan Fedâisi' yazan Resneli Niyâzi Beğ'e, binlerce kanlı katili emrine alarak hizaya sokan ve akıl almaz işler başaran Yakup Cemil'e, Manastırlı Hüsrev Sami'ye, Çerkes Reşit Kuşçubaşı'ya, Çakır Efe'ye, Tatar Hasan'a, Silahçı Hüseyin'e, Karagümrüklü Etem Nuri'ye, İbrahim Kafkasyalı'ya ve benzer destan kahramanlarına yoğunlaşmalarını rica edeceğim!
Çünkü biz, onların emeklerini bilmezsek yarın bizi de bilmeyecekler!
Bütün duyarlı millet evlâtlarının; Enver Paşa, Süleyman Askerî Beğ ve Eşref Sencer Kuşçubaşı ile diğer kahramanların; günümüz kahramanları ile benzerliklerini ve farklılıklarını tesbîte çalışmalarını, özellikle istirhâm edeceğim!
Ufacık bir araştırma ile görülecektir ki; -rahmet ve minnetle yâd ettiğim- o devrin milliyetçileri, vatanperverlere canlarıyla ortaklık etmişken; milliyetçilikte devrin vatanseverlerince yalnız bırakılmışlardır!
İttihâd ve Terâkki düşüncesi de bu yüzden ortaya çıkmıştır! Millî akıl sahipleri önce ittihâdı yani birleşmeyi, sonra terâkkiyi yani ilerlemeyi düşünmek zorunda kalarak zaman yitirmişlerdir ama yüz yıldır izleri yok edilmeğe çalışılan İttihâd ve Terâkki rûhunu miras bırakmışlardır!
Allah aşkına dikkat! Vatanseverler, Milliyetperverler, Allah aşkına dikkat!
Yine aynı kısır iç çekişmeyi tekrarlatmak istiyorlar!
Defalarca yazdık söyledik! Her milliyetçi vatanseverdir ama her vatanseverden milliyetçilik beklenmemelidir! Vatanın bütünlüğü konusunda ittihâd sağlandıktan, üzerinde yaşayan milletin bağımsızlığı temin edildikten sonra terâkkiyi düşünelim!
Aksi halde; Türk Milletine de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne de yazık ederiz!
Son günlerde; öküzün altında buzağı aramayı ilm-i siyâsetten sayan kurnazlara -güya- muhalefet ediyoruz diye, boğa altında buzağı aramaya niyetlenenler peydâ oldu!
Sanal ağda benim de katkı verdiğim, profillerimizin önüne, "TC" ibâresi koyarak gösterdiğimiz millî tepkiden sonra, başta Sağlık Bakanı olmak kaydıyla Hükümet geri adım atınca; "Türk Kimliği yerine 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı' kimliğini yerleştimek için yapılmış bir sosyal operasyon olabileceği"ni düşünmeğe başlayanlar olmuşmuş! La havle!
Beğler!
Muhalefet etmek; "Hoş geldin" diyene "Hoş bulmadım!" demekle olmaz! Biz fert olarak da, Türk Milleti mensûbu bir Müslüman olarak da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran kuvve-i umûmiyyeden biri olarak da Türk'üz! Hem de "Türk oğlu Türk'üz!" Aşağılık kompleksine gerek yok!
Yanlışa yanlışla mukabele edemeyiz! Yanlışa yanlışla mukabeleyi görmezden gelemeyiz!
Beğler!
Muhteşem Türk Atatürk'ün deyimiyle "Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk denir" ve "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temeli, Türk ordusunun kahramanlığı ve Yüksek Türk Kültürü'dür" inancımızla Türk milliyetindeniz, Türk Milletindeniz! Türk oğlu Türk'üz!
Halkları toplayıp millet eden erk olarak ta Türk'üz ve milletleştirdiğimiz; dili tek, kültürü-medeniyeti tek, Kıblesi tek, devleti ve ordusu tek bir millet mensûbu olarak ta Türk Milletindeniz ve Türk'üz!
Göğsümüzü gererek; "Ne mutlu Türk'üm diyene" deriz, diyenleri baş tâcı ederiz! "Ne mutlu Türk'üm diyene" demeyenlere de dedirtinceye kadar, adâlet eliyle gerekirse cezalandırarak, gerekirse ödüllendirerek ne lâzımsa yapmakla mükellefiz! Çünkü biz, Devletli Türk Milletiyiz!
Konuşulacak zamanlarda susan, susulacak zamanlarda konuşanlar; "Birlik ve beraberlik adına tercih ettiğimiz 'Türkiye Cumhuriyeti' tenezzülünün bazılarına yaramadığı anlaşılmaktadır" diye de ahkâm kesmişler! Lâ havle velâ kuvvete...
Beğler!
"Farklılıkların farkındalıkla ülke yönetimi" diyen demokrat milliyetçiliği; "Gel Hasip gel! Meclis'in rengini tamamlayalım!" diyen İleri Demokratlığı; "Herkese rağmen millî mes'elelerde hükümete desteğimiz devam edecektir!" diyen İleri Diplomatlığı unutmadık, unutamadık!
"O'nun delillerinden biri de gökleri ve yerleri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır" (Rûm-22) ayetinden hareketle yaratılışımız gereği Türklüğümüzle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin asıl kurucularından olarak Vatandaşlığımız ile de aynı derecede onurluyuz!
Ne "Çiçek bahçesi" ile mevsimlik renk seremonilerine, ne de "BOP Eş Başkanı olarak bizim de bölgede görevlerimiz var" diyerek gayr-ı milliğini apaçık söyleyen İşbirlikçilere "Milli meselelerde" destek gafletine düşmeyiz; düşenleri de unutmayız!
Dokunmayın bize! Değmeyin bize!
Değmeyin, öldüğümüz yerde ölelim! Milli meselelerde BOP Eş Başkanı'na destekle demokratlık ve diplomatlık yaptığını zannedenler, bize kimlik tarif etmesinler!
Atatürk'ün Konya Türk Ocağı'nda 20 Mart 1923'te dediği; "Türküm ve düşmanım sana kalsam da bir kişi!" inançla Haçlı Müslümanlara, İşbirlikçilere, BOP Eş Başkanları'na ve PKK-BDP Eş Başkanları'na, yalaka dolma kalemlere, bağımlı âkil adamlara, güya karşı çıkarken kaş yapayım derken göz çıkaran acemilere, aynı derece ve şiddetle karşıyım!
Ne o murdar yeminsiz kişiliksizlerle tokalaşıp elimi, ne de iltifat edip dilimi kirletmedim, kirletmeyiz!
Beğler! Dokunmayın, değmeyin bize! Bırakın öldüğümüz yerde ölelim!...
Tanrım'a, Çalabım'a, Hüdâm'a, Xudem'e, Allahıma and olsun ki sizin kurtuluşunuz da II. Kuvay-ı Mİlliyeciler olarak Haydar Baş Hoca'nın meşveret ve şûralarla güçlendireceği demokratik yollardan yapılacak şahlanmayla olacaktır!
Bizi dikkatle izleyin çünkü biz; Türk'çe düşünen, konuşan, yazan, davranan, mütedeyyîn Müslüman Türkleriz! Bizim öfkemizin de, merhâmetimizin de sınırı yoktur!
"Deme bana Kayı, Oğuz, İlhanlı;
Türküm, bu ad her ûnvandan üstündür!
Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı,
Türk milleti bir bölünmez bütündür."
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Ben bir yerden, bir başka Türk başka bir yerden; solcu bir yerden, sağcı bir yerden, Ülkücü bir yerden, Devrimci bir yerden, Alperenler bir yerden çeksinler, çekiştirelim ve milletin başına demokratik yolla belâ ve kaos ettiğimiz AKP'den Türk Milleti ve Devletini kurtaralım diye düşünüyordum!
İki kişiden birinin, Allah ile aldatılarak alınan oylarıyla kendilerini "güç yetmez" vehm eden, zanneden BOP Eş Başkanı ve avânesine, hep birlikte haddini bildirelim diye düşünüyordum!
Susayım, sabırla bekleyeyim diyordum! Bırakmadılar! Bize susmak yasakmış, harâmmış!
Sözümü söylemeden önce, duyarlı Türk Milliyetçilerinin, Solcuların; farz olan Cihâd'ı tercîh eden ehl-i takvâ Müslümanların, Ülkücülerin, Devrimcilerin, Alperenlerin; -Allah rızası için- bir bedenden uzuv koparırcasına Balkanlar'ın koparılışına yoğunlaşmalarını rica edeceğim!
O süreçte öne çıkan Millî Kahramanlara, meselâ; Teşkilât-ı Mahsûsa'yı düşünen ve kuran Enver Paşa'ya, Süleyman Askeri Beğ'e, Kuşçubaşı Eşref Beğ'e, kalpağında 'Vatan Fedâisi' yazan Resneli Niyâzi Beğ'e, binlerce kanlı katili emrine alarak hizaya sokan ve akıl almaz işler başaran Yakup Cemil'e, Manastırlı Hüsrev Sami'ye, Çerkes Reşit Kuşçubaşı'ya, Çakır Efe'ye, Tatar Hasan'a, Silahçı Hüseyin'e, Karagümrüklü Etem Nuri'ye, İbrahim Kafkasyalı'ya ve benzer destan kahramanlarına yoğunlaşmalarını rica edeceğim!
Çünkü biz, onların emeklerini bilmezsek yarın bizi de bilmeyecekler!
Bütün duyarlı millet evlâtlarının; Enver Paşa, Süleyman Askerî Beğ ve Eşref Sencer Kuşçubaşı ile diğer kahramanların; günümüz kahramanları ile benzerliklerini ve farklılıklarını tesbîte çalışmalarını, özellikle istirhâm edeceğim!
Ufacık bir araştırma ile görülecektir ki; -rahmet ve minnetle yâd ettiğim- o devrin milliyetçileri, vatanperverlere canlarıyla ortaklık etmişken; milliyetçilikte devrin vatanseverlerince yalnız bırakılmışlardır!
İttihâd ve Terâkki düşüncesi de bu yüzden ortaya çıkmıştır! Millî akıl sahipleri önce ittihâdı yani birleşmeyi, sonra terâkkiyi yani ilerlemeyi düşünmek zorunda kalarak zaman yitirmişlerdir ama yüz yıldır izleri yok edilmeğe çalışılan İttihâd ve Terâkki rûhunu miras bırakmışlardır!
Allah aşkına dikkat! Vatanseverler, Milliyetperverler, Allah aşkına dikkat!
Yine aynı kısır iç çekişmeyi tekrarlatmak istiyorlar!
Defalarca yazdık söyledik! Her milliyetçi vatanseverdir ama her vatanseverden milliyetçilik beklenmemelidir! Vatanın bütünlüğü konusunda ittihâd sağlandıktan, üzerinde yaşayan milletin bağımsızlığı temin edildikten sonra terâkkiyi düşünelim!
Aksi halde; Türk Milletine de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne de yazık ederiz!
Son günlerde; öküzün altında buzağı aramayı ilm-i siyâsetten sayan kurnazlara -güya- muhalefet ediyoruz diye, boğa altında buzağı aramaya niyetlenenler peydâ oldu!
Sanal ağda benim de katkı verdiğim, profillerimizin önüne, "TC" ibâresi koyarak gösterdiğimiz millî tepkiden sonra, başta Sağlık Bakanı olmak kaydıyla Hükümet geri adım atınca; "Türk Kimliği yerine 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı' kimliğini yerleştimek için yapılmış bir sosyal operasyon olabileceği"ni düşünmeğe başlayanlar olmuşmuş! La havle!
Beğler!
Muhalefet etmek; "Hoş geldin" diyene "Hoş bulmadım!" demekle olmaz! Biz fert olarak da, Türk Milleti mensûbu bir Müslüman olarak da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran kuvve-i umûmiyyeden biri olarak da Türk'üz! Hem de "Türk oğlu Türk'üz!" Aşağılık kompleksine gerek yok!
Yanlışa yanlışla mukabele edemeyiz! Yanlışa yanlışla mukabeleyi görmezden gelemeyiz!
Beğler!
Muhteşem Türk Atatürk'ün deyimiyle "Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk denir" ve "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temeli, Türk ordusunun kahramanlığı ve Yüksek Türk Kültürü'dür" inancımızla Türk milliyetindeniz, Türk Milletindeniz! Türk oğlu Türk'üz!
Halkları toplayıp millet eden erk olarak ta Türk'üz ve milletleştirdiğimiz; dili tek, kültürü-medeniyeti tek, Kıblesi tek, devleti ve ordusu tek bir millet mensûbu olarak ta Türk Milletindeniz ve Türk'üz!
Göğsümüzü gererek; "Ne mutlu Türk'üm diyene" deriz, diyenleri baş tâcı ederiz! "Ne mutlu Türk'üm diyene" demeyenlere de dedirtinceye kadar, adâlet eliyle gerekirse cezalandırarak, gerekirse ödüllendirerek ne lâzımsa yapmakla mükellefiz! Çünkü biz, Devletli Türk Milletiyiz!
Konuşulacak zamanlarda susan, susulacak zamanlarda konuşanlar; "Birlik ve beraberlik adına tercih ettiğimiz 'Türkiye Cumhuriyeti' tenezzülünün bazılarına yaramadığı anlaşılmaktadır" diye de ahkâm kesmişler! Lâ havle velâ kuvvete...
Beğler!
"Farklılıkların farkındalıkla ülke yönetimi" diyen demokrat milliyetçiliği; "Gel Hasip gel! Meclis'in rengini tamamlayalım!" diyen İleri Demokratlığı; "Herkese rağmen millî mes'elelerde hükümete desteğimiz devam edecektir!" diyen İleri Diplomatlığı unutmadık, unutamadık!
"O'nun delillerinden biri de gökleri ve yerleri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır" (Rûm-22) ayetinden hareketle yaratılışımız gereği Türklüğümüzle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin asıl kurucularından olarak Vatandaşlığımız ile de aynı derecede onurluyuz!
Ne "Çiçek bahçesi" ile mevsimlik renk seremonilerine, ne de "BOP Eş Başkanı olarak bizim de bölgede görevlerimiz var" diyerek gayr-ı milliğini apaçık söyleyen İşbirlikçilere "Milli meselelerde" destek gafletine düşmeyiz; düşenleri de unutmayız!
Dokunmayın bize! Değmeyin bize!
Değmeyin, öldüğümüz yerde ölelim! Milli meselelerde BOP Eş Başkanı'na destekle demokratlık ve diplomatlık yaptığını zannedenler, bize kimlik tarif etmesinler!
Atatürk'ün Konya Türk Ocağı'nda 20 Mart 1923'te dediği; "Türküm ve düşmanım sana kalsam da bir kişi!" inançla Haçlı Müslümanlara, İşbirlikçilere, BOP Eş Başkanları'na ve PKK-BDP Eş Başkanları'na, yalaka dolma kalemlere, bağımlı âkil adamlara, güya karşı çıkarken kaş yapayım derken göz çıkaran acemilere, aynı derece ve şiddetle karşıyım!
Ne o murdar yeminsiz kişiliksizlerle tokalaşıp elimi, ne de iltifat edip dilimi kirletmedim, kirletmeyiz!
Beğler! Dokunmayın, değmeyin bize! Bırakın öldüğümüz yerde ölelim!...
Tanrım'a, Çalabım'a, Hüdâm'a, Xudem'e, Allahıma and olsun ki sizin kurtuluşunuz da II. Kuvay-ı Mİlliyeciler olarak Haydar Baş Hoca'nın meşveret ve şûralarla güçlendireceği demokratik yollardan yapılacak şahlanmayla olacaktır!
Bizi dikkatle izleyin çünkü biz; Türk'çe düşünen, konuşan, yazan, davranan, mütedeyyîn Müslüman Türkleriz! Bizim öfkemizin de, merhâmetimizin de sınırı yoktur!
"Deme bana Kayı, Oğuz, İlhanlı;
Türküm, bu ad her ûnvandan üstündür!
Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı,
Türk milleti bir bölünmez bütündür."
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017