Papa Franciscus Irak'ı ziyaret ediyor. Covid-19 salgını sebebiyle 20 aydır Vatikan dışına çıkmayan papa ilk ziyaretini Irak'a yapıyor. 5 Mart'ta Bağdat'ta törenlerle karşılandı ve temaslarda bulundu. 6 Mart'ta Şii ruhani lider Ayetullah Ali Sistani'ye misafir oldu. 7 Mart'ta Irak'ın kuzeyindeki yerel yönetimle görüşme, ardından Musul ziyareti ve 8 Mart'ta Vatikan'a dönüş. Açıklanan gezi planı böyle.
Irak'ı ziyaret eden ilk Papa olan Francis, yola çıkmadan yayınladığı video mesajına, "Iraklı kardeşlerim selamun aleyküm" sözleriyle başladı.
Irak'a barış isteyen bir hacı olarak gideceğini vurgulayan Papa, "Tövbekâr bir hacı olarak geliyorum. 'Hepiniz kardeşsiniz' diye yinelemek için yanınıza geliyorum" dedi.
Ne kadar insancıl, ne kadar barışçıl! Sen böyle konuşunca sana kim itiraz edebilir, kim seni bağrına basmaz? Irak'ta gittiği her yerde hürmet görür, herkes saygı ile eteğine yapışır. Geliş amacı ne kadar da kutsal, sözleri ne kadar da sıcak. Kendisi tevazu ehli, sevgi dolu bir kalbi var. Irak'ta barışı ancak Papa sağlar. Kardeşliği bir tek Papa tesis eder. Kendisi bir Hıristiyan, hem de ruhani lider. Katolik dünyanın başı. Varsın olsun, bak adam ne güzel konuşuyor. "Kardeşsiniz demeye geldim" diyor.
Bu kadarına da pes. Papanın yaptığına bir diyeceğim yok. Sözüm onu törenlerle karşılayanlara, ağzından çıkacak sözleri emir kabul edenlere, onun ipiyle kuyuya inenlere, barış ve kardeşlik için ondan medet umanlara. Bu kadar gaflete pes doğrusu. Yoksa ihanet mi desem?
Yıl 1919... 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes antlaşmasından sonra, antlaşma hükümlerine aykırı olarak vatanımız türlü bahanelerle işgal ediliyor. 15 Mayıs'ta Yunan İzmir'e ayak basmış. Bir kısım halk rıhtımda toplanmış, işgal kuvvetlerinin yürüyüşünü izliyor. İzmir'den sonra batı Anadolu'da pek çok şehir ve kasaba işgal edilirken de durum aynı. Hatta davul zurnayla karşılamalar, zeybek oynamalar...
Düğün mü, bayram mı kutlanıyor? Bu işgale dur diyecek kimse yok mu? Bu insanlara kimse "kendinize gelin, düşman hiç davul zurnayla karşılanır mı?" demez mi? "Askerimiz nerede, niye bir şey yapmıyorlar?" diye soran olmaz mı?
İşgal gerçekleşmeden önce zeminin hazırlandığı çok açık. Savaş yenilgiyle sonuçlanınca hükümet değişmiş. Alman yanlısı idare yerine İngiliz yanlısı idare iş başına gelmiş. Eski yönetimin hepsi hain ilan edilmiş. Yeni yönetim kendini pür pak, siyasetini de tek kurtuluş gösteriyor. Aksini söyleyen, önceki yönetimin suç ortağı, vatan haini, mağlubiyetin sorumlusu ilan ediliyor. Herkesin yeni yönetime mutlak itaat etmesi için devlet gücü kullanılıyor. İşgal öncesi bazı hazırlıklar yapılıyor. Valiler, kaymakamlar, komutanlar değiştiriliyor. Atanan yeni yöneticiler halka, işgalcilere karşı gelmemelerini, misafirperverlik göstermelerini söylüyor. Adeta karşılama merasimleri için seferberlik ilan ediliyor. Askerlere kışladan çıkmak yasak. Silahları ellerinden alınıyor.
İşgalcilere hoş bir karşılamadan sonra kuruluyor sofralar. Gelsin içkiler, mezeler. Bizim kaymakamlara, valilere, komutanlara, müftülere de içiriyorlar. İşgalci komutanların keyfi yine de yarım. "Nerede kızlarınız? Geçip karşımızda oynasınlar bakalım." Emir yerine gelince sorun yok, neşe ve coşku zirvede. Amma birisi karşı gelsin, başlıyor yağma, talan, tecavüz ve işkenceler. Sonrası malum...
Çok değil, yüz yıl önce yaşadık bunları. Yönetimin biri geldi Alman yanlısı, öbürü geldi İngiliz yanlısı. Biri felaketi getirdi, diğeri kurtuluşu zillette aradı. Al birini, vur öbürüne.
Neyse ki bir Mustafa Kemal Paşa çıktı, "ya istiklal, ya ölüm" dedi, bu utanca bir son verdi.
O zamanki düşmanların sinsi oyunları, yaklaşık seksen sene sonra, kılık değiştirerek tekrar karşımıza çıktı. Misyonerlik, gönüllere bir kanser hücresi yerleştirmeye çalıştı. Hepimiz aynı Allah'ın kuluyuz dediler. Önemli olan iyi insan olmak, iyilik yapmak, faydalı olmak dediler. Bunun için ille de Müslüman olmak şart değil, Yahudi de olsan Hıristiyan da olsan kurtulursun dediler. Allah'ın adaletinin şaşmaz ve rahmetinin engin olduğundan bahisle, insanlığa icatlarıyla, hizmetleriyle büyük iyilikler yapan bunca gayrimüslim bilim adamının cehenneme gidemeyeceğini anlattılar. Hatta Hıristiyan ve Yahudilerin de cennete gireceğini Kur'an'dan ayetleri çarpıtarak kabul ettirmeye çalıştılar. Din adına yapılan savaşların günahını da Müslümanlara yıktı bu tuzağın bizim memleketteki işbirlikçisi. Tutup dinler bahçeleri yaptırdılar bazı şehirlerde. Müslüman kızları Hıristiyan erkekler ile evlendirip televizyonlara çıkardılar. Papazları, hahamları açılışlara, törenlere çağırıp onurlandırdılar. Hatta iftar sofralarına buyur edip dua ettirdiler, sonra da âmin dediler hep beraber. 17 Ağustos ve 5 Kasım 1999'daki depremleri bile istismar ettiler. Yardım malzemesiyle dolu kutuların Türkçe İnciller yolladılar insanımıza. Daha neler neler...
Ama bu sefer Haydar Hoca, birdenbire kaya gibi önlerini kesti. Kirli oyunlarını açığa çıkardı. Öyle bir üzerlerine yürüdü ki, FETÖ'nün başındaki meluna koca Türkiye dar geldi. Soluğu ABD'de aldı.
Gelelim Papa'nın Irak ziyaretine. Ey Iraklılar, siz hiç Atatürk'ü duymadınız mı? Yürüttüğü savaşın sadece emperyalizme dur demek olmadığını; ezilen, sömürülen tüm insanlığın, inancı ifsat edilmeye çalışılan, köle yapılmak istenen bütün İslam aleminin de kurtuluş meşalesi olduğunu anlamadınız mı? Necef'te Hz. Ali'yi ziyaret ederken, bizim ülkemizde FETÖ eliyle yapılanların orada da yapılmakta olduğunu görünce hayrete düşen Prof. Dr. Haydar Baş'ın size yaptığı ikazları unuttunuz mu? Zulme karşı duran, batılla savaşan bu insanların yerine Papa'nın nasihatlerine mi kulak vereceksiniz? Türkiye işgal edilirken yaşananlardan ibret almadınız diyelim; barış adına, demokrasi adına ülkenize giren Amerikan askerlerinin kadınlarınıza, kızlarınıza uluorta tecavüzlerini de mi unuttunuz? Erkeklerinize yapılan insanlık dışı işkenceleri hatırlamıyor musunuz? Devletinizi üç parçaya ayıranları affettiniz mi?
Şimdi gelmiş o dünyanın manevi önderlerinden biri size akıl verecek öyle mi? Sizi ayıranlar, birbirinize düşman edenler şimdi sizi barıştıracak öyle mi? Başınıza gelenlerden sorumlu olanlardan çare bekliyorsunuz öyle mi?
Belli ki zehir sizin yurdunuzda etkisini göstermiş. Kanser vücudu sarmış. Sizin FETÖ'ler görevini başarı ile yapıyor. Buna dur demezseniz, göreceğiniz en iyi gün bugün olur. Dostunu, düşmanını bilmeyenin ne yurdu kalır, ne devleti.
Bizden söylemesi…
- Kul, âşık, asker... / 18.04.2022
- ABD’nin ipiyle Çin kuyusuna inilmez - 2 / 03.11.2021
- ABD’nin ipiyle Çin kuyusuna inilmez - 1 / 02.11.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 5 / 08.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 4 / 07.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - 3 / 06.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi (2) / 05.08.2021
- Türklerin Müslüman oluşunda Ehl-i Beyt’in rolü ve önemi - I / 04.08.2021
- Dini ve milli duygularla dolu bir haftanın ardından - II / 28.07.2021