DUMA'dan bir Türk geçti

Ekonomi Bakanı Ali Babacan yaptığı konuşmada; "İç tüketimin hızlı olması ithalatı ve dış ticaret açığını artırdı" dediği konuşmasının devamında dış ticaret açığı ve buna bağlı olarak cari açığın da tehlikeli olabileceğine değindi. Sayın Babacan resmen tüketmeyin, tükettikçe ithalatımız artıyor ve batıyoruz demeye getiriyor. Diğer taraftan ithalat olmazsa ekonomik büyüme tamamen duracağından ondan da vazgeçemiyor. Anlayacağınız bir şaşkınlık hali söz konusu. Sayın Babacan'a daha önceki basın toplantılarında yöneltilen cari açık sorularına karşı ürettiği  "sürdürülebilir cari açık" kavramıyla cevap veriyordu. Ancak kendisi de bu açığın artık ilanihaye sürdürülemeyeceğini gördü.   Gelelim tüketimin ithalatı ve dolaysıyla dış ticaret açığını artırdığı meselesine. Evet doğrudur. Eğer bir ülkede liberal kapitalist bir model uygulanırsa, bir de IMF talimatlarıyla şekillenmiş bir ekonominiz varsa tüketimin artması bir felaket olarak karşınıza çıkabilir. Üretmeden sadece tüketim yapılırsa, iğneden ipliğe her şeyin ithali yoluna gidilirse, tüketim aynen günümüz Türkiye ekonomisinde olduğu gibi bir girdaba dönüşür. AKP döneminde uygulanan model gereği; tarım ve hayvancılık, sanayi, ticaret, turizm başta olmak üzere bütün sektörler ithalatı temel aldı. TL, aşırı değerli kılınarak ithal malların önü alabildiğine açıldı. Türkiye ABD, AB ve Çin'in açık pazarı haline getirildi. Canlı hayvan, kasaplık et, ot ve saman ithalatı tarihimizde ilk defa gerçekleşti. Hazır yiyici AKP ekonomisi bu yöntemle 5.8 milyon işsiz üretti. Prof. Dr. Haydar Baş ise Milli Ekonomi Modelinde "Tüketim en büyük kaynaktır" ifadesi yer almaktadır. Ancak üretim ve tüketim bir emme basma tulumba gibi bir birini destekleyen ve besleyen mekanizmalar olarak tasarlandı. Kısacası MEM'de tüketim arttıkça üretim, üretim arttıkça bu sefer tüketim artıyor. Zaten ekonomi üretim ve tüketim faaliyetlerinden oluşmuyor mu? İşte MEM tam da bu maksada uygun bir modeldir. Bu döngü sadece MEM'e ait olan "sürekli büyüme" kavramıyla ifade edilmiştir. Bu gerçeği Ruslar görmüş ve modelin sahibi Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ı Rus milletinin kalbinin attığı yer olan parlamentoda konuk ederek MEM'i anlatmalarını sağlamışlardır. MEM, Rusları o kadar etkilemiş olacak ki Sayın Baş'ı Moskova'da herhangi bir üniversitenin konferans salonunda değil de DUMA'da misafir ettiler. Pür dikkat kesilip her cümlesini alkışladılar. Başta Jirinovski olmak üzere "Ne mutlu Türküm diyene" dediler. Sebebi açıktır. Çünkü MEM o kadar mükemmel çözümler sunuyor ki, Ruslar kısmen uyguladıkları model sayesinde tekrar süper güç oldular. "Acaba tamamını uygulasak kim bilir neler yaparız?" sorusunun cevabını bulmak için bizzat modelin sahibini en müstesna mekânlarına davet ettiler. Bu davet şekli ve mekânı "şeref konuğuna" verilen önemden ve Sayın Baş'ın taşıdığı Türk kimliğinde saklı olan yüksek kültür, ahlak ve medeniyetine gösterilmiştir. AB ülkeleri ve ABD'ye tahsil için gönderilen birçok gencimiz ve "aydınımız" maalesef bir aşağılık kompleksine kapılarak Avrupa hayranlığı ile dönüyorlardı. Veya hiç dönmeyip o ülkelere yıllarca hizmet ettiler. Sayın Baş bizlere önemli bir ölçü daha verdi. Eğer kimliğinizi ve kişiliğinizi kaybetmeden ilim tahsil eder ve bir komplekse girmeden bunu yaparsanız başkasının elini öpmek yerine elinizi öptürürsünüz.