'Dünya, gözlerine süslü göründü'
Hz. Ali (a.s.) Peygamber Efendimizin (s.a.a) tevatür düzeyindeki sözlerine rağmen iktidarın ele geçirilmesinin sırrını şöyle açıkladı: "Evet, onları duydular ve iyi de anladılar. Fakat dünya onların gözlerine süslü göründü. Dünyanın çekiciliği onların akı
22.11.2015 00:00:00
İmam Ali (a.s) toplumsal terbiyeye büyük önem vermiştir. İnsandaki ahlâkî sapmayı derinliğine tedavi etmek için yoğun çaba sarfetmiştir. İmam Ali (a.s) en temel hastalığı şöyle vasfeder: "Dikkat edin! Dünya sevgisi bütün hataların anasıdır."İmam Ali (a.s) hilâfete dair nebevî çözüme karşı gerçekleştirilen komploların gerisindeki en temel sebepleri ve Peygamber Efendimizin (s.a.a) tevatür düzeyindeki sözlerine ve Müslümanlara karşı ortaya konulmuş onca kanıta rağmen iktidarın ele geçirilmesinin sırrını açıklarken, dünya sevgisinin en derin nedenini de şu şekilde izah etmektedir: "Evet, onları duydular ve iyi de anladılar. Fakat dünya onların gözlerine süslü göründü. Dünyanın çekiciliği onların akıllarını başlarından aldı."Dünyaya yönelik bu şiddetli sevgi, insanı amacına ulaşmak için her türlü yola başvurmaya sevk eder. Çünkü insanın bir şeye yönelik aşırı sevgisi, onu kör ve sağır eder. Bu yüzden halifeler hilâfeti ele geçirmelerini çeşitli gerekçelerle izah etmeye kalkışmışlardır ki, İmam'ın (a.s) kesin kanıtları karşısında bu gerekçelerin hiçbir geçerliliği kalmamıştır. Buna rağmen iktidarı elden bırakmamak için büyük bir direnç göstermişlerdir. Şayet, bu sapmanın derin sebebinin tedavisi için İmam Ali'den (a.s) bir ilâç isteyecek olursak, bu ilacı, onun Hemmam hutbesi adıyla bilinen konuşmasındaki muttakilere ilişkin ince tanımlamasında buluruz. İmam Ali (a.s) bu hutbesinde muttakileri takvanın bu kemal derecesine ulaştıran sırrı şöyle açıklar: "Onların nefislerinde yaratıcı gereği gibi büyük olduğu için, ondan başkası alabildiğine küçülmüştür."İşte, bunun gibi yüce Allah'a ilişkin gerçek bilgi, muttaki kulların gözünde dünyanın küçülmesine sebep olur. Onların gözlerinde dünya küçüldüğü zaman, artık dünya onların hiçbir çabalarının amacı olamaz. Dünyaya sahip olmak için çabalamazlar. Bilakis, dünyaya ve dünya mülküne ilgi duymazlar. Tıpkı Ali b. Ebu Tâlib'in dünya mülküne ilgi duymadığı gibi. Nitekim Kureyş hilâfeti zorla ele geçirdiğinde o, bu zahirî egemenlikten vazgeçmişti ve şöyle demişti: "Bu özgü makama (hilâfet), bazıları tamahlandı. Bazıları ise, ondan cömertçe vazgeçtiler. Hakem Allah'tır ve buluşma günü de kıyamettir."İşte bu noktada İslâm toplumunda birbirinden tamamen farklı iki ahlâkî çizgi belirginleşti. Biri, İmam Ali'nin (a.s) örnek ahlâkı. Diğeri ise, hangi yolla olursa olsun, iktidara gelmek için her şeyi mubah gören halifelerin ahlâkıdır. Bu yüzden Ali (a.s), iktidardan imtina etmişken, başkaları ihtirasla iktidara sarılmıştır. (el?Mu'cem'ul?Mevduî Li?Nehc'il?Belâğa, s.282?356, 194?214, 152?169, 374?379; Tasnif?u Gurer'il?Hikem, el?Kısm'ul Ahlâkî, s.205?323, 127?147).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.