Ana-baba ve hocanın rızası ve izni olmadan yola çıkmamalıdır. Eğer izinsiz çıkarsa, seferinde birçok engelle karşılaşır ve yolculuğunda bereket olmaz.
Topluluk halinde yolculuk yapılıyorsa, en zayıfların yürüyüşü gibi yürümelidir. Arkadaşı durduğu zaman durmalıdır. Mümkün mertebe, namazları vaktinden sonraya tehir etmemelidir. Eğer mümkün ise, yürüyerek gitmeyi bir vasıtaya binerek gitmeye tercih etmelidir. Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifte: "Bir bineğe binerek hacca giden kimsenin, bineğinin attığı her adım için yetmiş hasene, yürüyerek giden kimsenin her adımına karşılık ise harem hasenatından yedi yüz hasene (iyilik) vardır" buyurunca, ashab-ı kiram (r.a); "Harem hasenatı nedir?" diye sordular. Bunun üzerine Resül-i Ekrem; "Onun bir hasenesi, yedi yüz bin hasenedir" buyurdular.
Toplulukla yapılan yolculukta, mümkün mertebe yolculuk arkadaşlarına hizmet etmeli, onların meşakkatlerini gidermelidir. Adiy bin Hatem şöyle rivayet etti: Resulullah'a (sav) "Ey Allah'ın Resülü! Sadakaların en faziletlesi ihangisidir?" diye sorulunca; "Kişinin Allah-ü Teala'nın rızası için arkadaşlarına hizmet etmesidir" buyurdu.
Bir memlekete varılınca, eğer orada büyük bir alim varsa, önce onun ziyaretine, yoksa, salih kimselerin yanına gidilir. Böyle kimseler çoksa, en faziletli ve kıymetli olanın yanına gidilir. Yine bir memlekete gidildiği zaman, abdest ve temizlik ihtiyacının giderilmesi için uygun bir yer aranır. Akarsu olan yer, yerleşmek için tercih edilir. Abdest aldıktan sora, iki rekat namaz kılar ve yanına gideceği büyük bir zat varsa onun yanına gider. Yanında bir süre oturur. Soracağı bir husus varsa sorar, yoksa onun yanında konuşmaz. Eğer o büyük bir zat bir şey sorarsa cevap verilir.
Yolculuğa çıkan kimsenin yanında abdest için bir kab bulundurması lazımdır. Büyüklerden bazısı, yolculuk yapan birisi ile musafaha yapınca, onun avucunda ve parmaklarında su kabı taşıdığına dair bir izin olup olmadığına bakardı. Eğer böyle bir iz bulursa, onu çok iyi karşılar, bulamazsa, ona yüz vermez ve kabul etmezdi. Yine onlardan birisi, yolculuk yapan birisinin yanında su kabı görmezse, bundan, onun namazı terketmeyi göze aldığına hükmederdi.
Topluluk halinde yolculuk yapılıyorsa, en zayıfların yürüyüşü gibi yürümelidir. Arkadaşı durduğu zaman durmalıdır. Mümkün mertebe, namazları vaktinden sonraya tehir etmemelidir. Eğer mümkün ise, yürüyerek gitmeyi bir vasıtaya binerek gitmeye tercih etmelidir. Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifte: "Bir bineğe binerek hacca giden kimsenin, bineğinin attığı her adım için yetmiş hasene, yürüyerek giden kimsenin her adımına karşılık ise harem hasenatından yedi yüz hasene (iyilik) vardır" buyurunca, ashab-ı kiram (r.a); "Harem hasenatı nedir?" diye sordular. Bunun üzerine Resül-i Ekrem; "Onun bir hasenesi, yedi yüz bin hasenedir" buyurdular.
Toplulukla yapılan yolculukta, mümkün mertebe yolculuk arkadaşlarına hizmet etmeli, onların meşakkatlerini gidermelidir. Adiy bin Hatem şöyle rivayet etti: Resulullah'a (sav) "Ey Allah'ın Resülü! Sadakaların en faziletlesi ihangisidir?" diye sorulunca; "Kişinin Allah-ü Teala'nın rızası için arkadaşlarına hizmet etmesidir" buyurdu.
Bir memlekete varılınca, eğer orada büyük bir alim varsa, önce onun ziyaretine, yoksa, salih kimselerin yanına gidilir. Böyle kimseler çoksa, en faziletli ve kıymetli olanın yanına gidilir. Yine bir memlekete gidildiği zaman, abdest ve temizlik ihtiyacının giderilmesi için uygun bir yer aranır. Akarsu olan yer, yerleşmek için tercih edilir. Abdest aldıktan sora, iki rekat namaz kılar ve yanına gideceği büyük bir zat varsa onun yanına gider. Yanında bir süre oturur. Soracağı bir husus varsa sorar, yoksa onun yanında konuşmaz. Eğer o büyük bir zat bir şey sorarsa cevap verilir.
Yolculuğa çıkan kimsenin yanında abdest için bir kab bulundurması lazımdır. Büyüklerden bazısı, yolculuk yapan birisi ile musafaha yapınca, onun avucunda ve parmaklarında su kabı taşıdığına dair bir izin olup olmadığına bakardı. Eğer böyle bir iz bulursa, onu çok iyi karşılar, bulamazsa, ona yüz vermez ve kabul etmezdi. Yine onlardan birisi, yolculuk yapan birisinin yanında su kabı görmezse, bundan, onun namazı terketmeyi göze aldığına hükmederdi.