Eğitim her çocuk için haktır (Çocuk Hakları Sözleşmesi, madde-28). Eğitim aslında herkes için bir haktır. Devletler için ise, bir yükümlülüktür (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1no.lu Protokol, madde-2). Bu yükümlülüğün nasıl yerine getirileceği de uluslararası hukuk ile düzenlenmektedir. Bu konuda neredeyse tersine bir algı olduğu için bu hak ve yükümlülük ilişkisi üzerinde biraz durulması gerekir. Bu düzenlemelerin hiçbirinde, devletin vatandaşlarını dilediği biçimde eğitme hak ve yetkisinden söz edilmediği gibi, devlete vatandaşların eğitim haklarını kullanmalarını sağlayacak hizmetleri sunmama tercihinde bulunma olanağı da tanınmaz.
Birleşmiş Milletler hukukunda eğitim hakkı, ekonomik, sosyal, kültürel haklar içerisinde yer almaktadır; öncelikle bireyin yetenekleri ve kapasitesini geliştirmesi ile ilgilidir. Ancak eğitim aynı zamanda sosyal bir haktır, toplumla ilgilidir ve aslında bireyin gelişimi üzerindeki etkisi nedeniyle önemli bir ideolojik aygıttır. Bu, yapısı itibariyle de otoriter yönetimler açısından çok çekici bir çalışma alanıdır. Herkes toplumun bütün bireylerini kendi meşrebince doğru gördüğü biçime sokmak ister.
Devletlerin eğitim hakkını sağlamaya yönelik yükümlülükleri, hem eğitimin kapsam ve amacına dair hükümler hem de insan hakları ve çocuk haklarının temel ilkeleri ile belirlenir. Türkiye Cumhuriyeti de bütün bu sözleşmelere taraf olduğu için tüm bu söylenenler ülkemiz için de geçerlidir.
Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti için çocuklara yönelik eğitimin amacı şunlar olmalıdır:
Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi;
İnsan haklarına ve temel özgürlüklere, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nda benimsenen ilkelere saygısının geliştirilmesi;
Çocuğun ana-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi;
Çocuğun anlayışının barış, hoşgörü, cinsiyetler arası eşitlik ve ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, sorumlulukla yaşamayı üstlenecek şekilde hazırlanması;
Doğal çevreye saygısının geliştirilmesi.
Eğitim, bütün çocuklara fırsat eşitliği temelinde sunulmalı, ilköğretim herkes için zorunlu ve parasız olmalı, meslek eğitimini kapsayacak şekilde ortaöğretim de parasız hale getirilmeli, her çocuğa yetenekleri doğrultusunda yüksek öğretim yapma olanağı sağlanmalıdır.
Bu uluslararası düzenlemelerden sonra anayasamıza bakalım;
"Kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitimin esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz" (madde-42).
Nereden bakarsanız bakın devlet, "dindar ve kindar nesil yetiştireceğim" diyemez, vatandaşlarını okulsuz bırakamaz!
Oysa bu lafı edenler politikaya yön verirken yani dindar ve kindar nesil yetiştireceğim diyebilenler, okulların açıldığı şu günlerde sayıları milyonu aşkın çocuğun okul dışı kalmalarına da birkaç kelime bulup söyleyebilsinler!
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023