Ehl-i Beyt külliyatının on birinci eseri İmam Musa Kazım'ın tamamlandığını ve baskıya hazırlandığını duyduk. Bizi bu mübarek imamlarla tanıştıran Prof. Dr.
Haydar Baş Hocamıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Türkiye'de ve dünyada inkâr edilemez bir Şii-Sünni mücadelesi var. Vicdanlara bırakılması gerekirken işgal siyasetinin içine çekilen inanç meselesi, günümüz savaşlarının temel bahanelerinden birini oluşturmakta. Ortadoğu coğrafyasında bugün Arap Baharı olarak sahnelenen, geçmişte Büyük Ortadoğu Projesi ile karşımıza çıkan, aslında Müslüman'ın Müslüman'a kırdırıldığı bir fitne ortamıdır.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Ehl-i Beyt açılımı, Şii ve Sünni'nin karşı karşıya getirilerek siyasete alet edildiği bu çerçevede değerlendirilmelidir. Sayın Baş bir Sünni'dir. Ehl-i Beyt külliyatını yazmaya karar verdiğinde, Sünniliği terk etmesi söz konusu olmadığı gibi, ele aldığı imamların hayatı ile de Sünnileri Alevi yapmak gibi bir dert edinmemiştir. Aynı şey Şii dünya için de geçerlidir. Sayın Baş'ın, Alevi kardeşlerimizin Sünniliğe geçmesini temin gibi bir gayreti asla olmamıştır. İmamların hayatı, bu mübarek zevata inanan, onları sevenlerin de hak yolda olduğunu ispat için kaleme alınmıştır. Hünkâr Hacı Bektaşi Veli'nin yanında, Nevşehir'deki Cemevinin açılış konuşmasında Sayın Baş bu noktanın altını çizmiş ve "bu hizmetlerimiz ile bizim gayemiz, Alevilerin, Bektaşilerin, Caferilerin ve Sünnilerin beraber yaşamasını sağlamaktır. Bu kardeşlerimiz aynı mahallede oturabilsin, inandıkları değerler etrafında dinlerini yaşasınlar, aradaki husumet kalksın derdindeyiz" demiştir. Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleşen "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" kongresinde de aynı hakikatlerin altını çizen BTP Genel Başkanı, burada, Bektaşilerin, Sünnilerin ve Caferilerin iman ve inanç esaslarını saymış, hepsi itikat esaslarında birdir. Birini diğerinden üstün görmek veya birini hak dairesinden çıkarmak mümkün olamaz. Bunu diyenler, kardeşi kardeşe düşman etmeye çalışanlardır, şeklinde konuşmuştur. Kısaca, BTP Genel Başkanı'nın Ehl-i Beyt açılımı, Şiiliğin ve Sünniliğin siyasete alet edilerek kirletildiği ve nifak sebebi yapıldığı bir ortamda, bu gerekçe ile ortaya çıkan ayrılıkları, savaşları önleme gayretidir. Ehl-i Beyt külliyatı, ilk andan itibaren bu gayeye hizmet etmiştir. Suriye savaşının alevlenmesinin an meselesi olduğu bir ortamda Ehl-i Beyt açılımı, Ortadoğu'daki Şii ve Sünni kardeşlerimize, "ne oluyor bize de Batının oyununa geliyoruz" çıkışını yaptırmıştır. Büyük bir fitnenin önüne geçmiştir. Bunun bir yansıması Türkiye ki, Alevi ve Sünni vatandaşlar arasında görülmüştür. Geçmişte, Sivas, Çorum ve Maraş olayları ile acı bir deneyim geçiren ve ağır bir fatura ödeyen canlar, bugün kapılarının işaretlenmesi veya evlerinin taşlanması ile dönem dönem zor anlar yaşamaktalar. Maksat aynıdır. Öteki gösterilmek istenen kardeşlerimiz, Genel Başkan'ın Ehl-i Beyt külliyatı okundukça ve canların inandığı imamlar tanındıkça, sevilmiştir. Dışlanmalar gün be gün ortadan kalkmaktadır. Sayın Baş'ın çabası da zaten bunadır. Birlik, beraberlik, milletin tek bilek, tek yürek olması onun siyasetinin temelidir.