Israrla ve inatla uyguladığımız mevcut kapitalist sistemle ekonomik durumumuz, bataklığa saplanmış bir insanın hali gibi… Hareket ettikçe daha fazla bataklığın içine giriyoruz. Güncel ekonomik verilerle ekonomimizin bu durumunu örneklendirelim.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye'nin 500 en büyük Sanayi Kuruluşu araştırmasının 2019 sonuçlarını paylaştı.
Basına sonuçları değerlendiren Bahçıvan şu dikkat çekici ifadeleri kullandı:
* "Finansal göstergeler içinde öncelikle dikkatinizi çekmek istediğim bir konu, İSO 500'ün kaynak yapısındaki toplam borçların payıdır. İSO 500'ün bu göstergesinde son beş yıldır dikkat çeken bozulmanın 2019'da devam ettiğini görmekteyiz."
* "2015 yılı ile birlikte ilk kez yüzde 60'ların üstüne çıkan toplam borçların payı 1,4 puan daha artarak yüzde 68,4'e yükselmiştir. Özkaynakların payı ise yüzde 31,6'ya gerilemiştir."
* "2019 itibarı ile İSO 500'ün kaynak yapısındaki çarpıklığın en yüksek seviyelere ulaştığını hatırlatmakta ve bu oranların dünya ortalamalarının üstünde olduğunu vurgulamakta yarar görüyorum."
* "İSO 500'ün temel göstergeleri göstermektedir ki sanayici kazandıklarıyla borç kapatamıyor. Borçla yaşamak zorunda…"
İSO'nun paylaştığı verilere göre; 2017'de 242,9 milyar TL olan İSO 500'ün toplam mali borçları, 2018'de yüzde 35,3 artışla 328,6 milyar TL'ye, 2019'da yüzde 23,7 artışla 406,3 milyar TL'ye yükseldi. Bu rakamın 168,3 milyar TL'sini kısa vadeli borçlar, 238 milyar TL'sini uzun vadeli borçlar oluşturdu.
Gördüğünüz gibi, en büyük sanayicilerimiz borç batağında, borçlar kangrenleşmiş durumda, kazandıklarıyla borç kapatamıyorlar, üretim kaynaklarının ağırlığı borçlanmada, özkaynaklarının payı ise sürekli eriyor. İlk 500 böyleyse gerisini siz düşünün.
Bu olumsuz tablo doğal olarak üretime de yansıyor.
TÜİK verilerine göre, sanayi üretimi Mayıs'ta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 19,9 azaldı. İmalat sanayinde ise yıllık düşüş yüzde 20,6 oldu.
Siyasilerimiz ihracata dayalı bir ekonomi anlayışını benimsediler ve bunu ekonomi programlarına aldılar. Geçtiğimiz yıl dolar yüksekti, ihracat cazipti, eldeki hammadde ve ara malı stokları değerlendirildi ve ihracat yapılarak görünüşte cari fazla verildi.
Bu sene ise stoklar eridi, dolar daha da pahalı olduğu için ithalat yeterince yapılamadı, yeterli üretim yapılamadığı için ihracat da doğru dürüst yapılamadı, bir de buna pandemi eklendi ve sonuç, cari işlemler dengesi fena çakıldı.
Mayıs 2019'da 1 milyar 71 milyon dolar cari fazla verilmişti, bu yılın Mayıs ayında ise 3 milyar 764 milyon dolar dolar cari açık verildi. Yaklaşık yüzde 500'lük bir bozulma var.
5 aylık dönemde bu oran çok daha büyük boyutlarda…
2019'un Ocak-Mayıs döneminde 187 milyon dolar cari fazla verilmişti, 2020'nin ilk 5 ayında ise 16 milyar 720 milyon dolarlık bir cari açık verildi.
Cari açık nedeniyle Merkez Bankası'nın rezervleri 22 milyar 411 milyon dolar eridi.
Sosyal güvenlik sisteminde ciddi sorular var.
SGK verilerine göre, 2017 yılında 22 milyon 280 bine düşen çalışan sayısı 2019'da 22 milyona, 2020 Nisan ayında ise 21 milyon 383 bine kadar düştü. Buna karşılık 2017'de 11 milyon 418 bin olan emekli sayısı 2020 Nisan'ında 12 milyon 329 bine çıktı.
Çalışan sayısının düşüp emekli sayısının giderek artması aktif-pasif dengesini 2017 yılından bu yana 1,95'ten 1,73'e kadar düşürdü. Bugün itibarıyla 21 milyon 383 bin çalışanın yatırdığı primlerle 12 milyon 329 bin emekliye maaş ödenmeye çalışılıyor.
Yani 2002 yılında her 204 çalışan 100 emeklinin maaşını öderken bugün 100 emeklinin maaşı sadece 173 çalışan tarafından ödenebiliyor.
Milyonlarca insanın emeklilikte yaşa takılmasının, emeklilik yaşının sürekli ileriye doğru kaydırılmasının, mezarda emeklilik uygulamalarının temel nedeni ise bu aktif-pasif dengesindeki bozulma. Çalışan nüfus azalmaya, emekliler de çoğalmaya devam ederse, mevcut sistemle emeklilik sistemi çok büyük darbe yemiş olacak. Çünkü hiçbir çözümü yok.
Tarımda kopuşlar hızla devam ediyor. Hazırlanan raporlara göre çiftçilerin yaş ortalaması 55'e kadar yükseldi. Bu tam bir alarm durumu…
Tarım üretimindeki olumsuz koşullar, çiftçilerin para kazanamaması, gençleri tarımdan tamamen uzaklaştırdı. Böyle giderse ülkemizde tarım tarih olacak.
Dikkat ederseniz ekonomi her sahada kırmızı alarm veriyor. Siyasilerimiz ise ekonomide toz pembe tablolar çizmeye devam ediyor. Çünkü Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın ifade ettiği gibi, "empati kurmuyorlar."
Kendilerini borç batağına saplanmış sanayicinin yerine koymuyorlar.
Emekli oldukları halde emekli maaşı alamayan milyonların yerine koymuyorlar.
Sosyal güvenlik sistemini, maaşlarından önemli bir payla ayakta tutmaya çalışan milyonların yerine koymuyorlar. Açlık sınırının altında maaşa talim eden milyonların yerine koymuyorlar.
Büyük emek sarfederek, alın teri dökerek gece gündüz çalışıp ürün yetiştiren ama günün sonunda zarar eden köylünün, çiftçinin yerine koymuyorlar.
Türk milleti, yaşlısıyla, genciyle, yediden yetmişe, kendisini milletinin yerine koyarak bir çözüm modeli, Milli Ekonomi Modeli'ni ortaya koyan empatiyi en iyi şekilde kuran Prof. Dr. Haydar Baş'ın fikirlerine muhtaç… O kurduğu bu empatiyle hayatı boyunca hep milleti için en doğru çözümleri üretti.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş da O'nun adımlarını takip etmektedir.
Türk milletinin, kendi koltuğu uğruna milletini feda eden siyasilere değil, milleti için canı da dahil her şeyini ortaya koyan siyasilere ihtiyacı var.
BTP millete hizmetin tek adresidir.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024