Hükümet üyeleri "sıcak paradan korkmayınız, ekonomi kontrolümüzde" diyorlar. Sahiden öyle mi? Ekonominin ne kadarı konrolde? Bu sözlere inanalım mı? Gelin bunu birlikte irdeleyelim. Gerçi, çok gitmez, olaylar bu sözlerin doğruluğunu ve yanlışlığını ortaya koyacaktır, ama olsun biz yine irdelemeyi sürdürelim.
Piyasayı takip eden uzmanların dediğine göre, son günlerde 4 yabancı banka Türk piyasasına 20 milyar dolarla girmiş. Bu 20 milyar doları, Türk piyasasına yerleştirilmiş saatli bir bomba kabul edebilirsiniz. işte bu para piyasadan çekildiği an, ekonomi krizdedir. Peki, hükümet bunu kontrol edebiliyor mu? Hayır, edemiyor. Çünkü kontrol edebilecek hiç bir mekanizmaya sahip değil.
Finans kesiminin tepkisini üstüne çekeceğini çok iyi bildiği halde Kemal Derviş, sıcak paraya bir miktar vergi konulmasını teklif etti. Kemal Derviş'ten böyle bir teklif geldi ama çok geç geldi. Zira atı alan Üsküdarı çoktan aştı. Sıcak para piyasayı tuttu. Kemal Derviş, sıcak paraya çok az bir verginin konulmasını istiyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde kazanamadığı parayı, Türkiye'de kazanan sıcak para için az bir verginin hiç bir önleyici ve düzenleyici etkisi olamaz. Kemal Derviş'in bu teklifini krizin habercisi olarak algımak daha doğru. Bu teklif insana, kriz patlak verdiğinde "sözümü tutmadınız, işte gördünüz" diyebilmenin bir ayağı gibi geliyor. Kemal Derviş'e sormak gerek: "Ekonomi size teslim edilmişti. Bir dediğiniz iki olmuyordu. Bu teklifinizi niçin o zaman hayata geçirmediniz?". Bu soruya öyle veya böyle bir cevap verilebilir. Ama hiçbir cevap inandırıcı olamaz.
Hükümetin kontrolünde olmayan sadece sıcak para mı? Halbuki sıcak para kadar kara para da piyasada dolaşıyor. Bir başka deyişle, Türkiye, kara para aklama cenneti. Uluslararası kara parayı aklamayı araştırmak ve önlemek için kurulan "Kara Para Aklamaya Karşı Eylem Görev Gücü" yetkililerinin şöyle bir ifadeleri vardır: "Bizi kara para aklamada en fazla kaygılandıran ülke Türkiye'dir". The Economist Dergisi'ne göre de Türkiye, banka hesaplarının gizli tutulması ve kara para aklamanın suç olarak kabul edilmemesi açısından kara para sahiplerine önemli avantajlar sunuyor.
Finansal Suçları Önleme Ağı'nın Direktörü Morris diyor ki: "Para güç demektir, bu yüzden bir ülkeyi istikrarasızlığa götürmek mümkündür". Güç, yani para, başkalarının elinde bulunduğu sürece, hükümetler ekonomiyi kontrol altına tam olarak alamaz.
Bazı uzmanların tahminlerine göre Türkiye'de kayıt dışı dönen para miktarı, Türkiye'nin bütçesinden daha fazladır. Böyle bir ülkede, hükümet ekonomiyi "nasıl, ne kadar kontrol altına alabilir? Aslında hükümetin elinde bulunan resmi rakamların bile hiçbirisi kesin doğru değildir. Kayıt dışına kayan ekonomiye ait verileri tam olarak tespit etme imkanı olmayınca, yuvarlama yöntemi kullanılıyor. Dahası, GSMH bile doğru dürüst hesaplanamıyor. Üretim, harcama ve gelir yöntemiyle hesaplanan GSMH sonuçları arasında da farklılıklar söz konusu.
DİE Başkanı Doç. Dr. Ömer Demir, bakınız bu konuda ne diyor: "Toplam milli gelirin hesaplanmasında üç yöntem var. Harcama, üretim ve gelir.
Biz ağırlıklı olarak üretim yöntemiyle hesaplıyoruz. Öteki yöntemlerle yapılan hesaplarda arada fark çıkarsa, bunun stoklardaki değişmeden kaynaklandığını varsayıyoruz. Bu farkı da mecburen yuvarlıyoruz". Ayrıca DİE Başkanı, bütün ekonomik bilgilerin devletin resmi kayıtlarına girmediğini itiraf ediyor.
Osmanlı'nın vilayet salnamelerinde, vilayet içindeki meyve ağaçlarının sayıları bile belli idi. Biz, bilgi çağında yaşıyoruz, iletişim ve ulaşım alabildiğine yaygınlaştı. Ama hâlâ ülkemizin bir envanterini çıkaramadık. Enini, boyunu bilmediği bir ekonomiyi hükümet, "kontrol altına aldım" diyor. Nasıl almış? İzah etse de öğrensek.
Piyasayı takip eden uzmanların dediğine göre, son günlerde 4 yabancı banka Türk piyasasına 20 milyar dolarla girmiş. Bu 20 milyar doları, Türk piyasasına yerleştirilmiş saatli bir bomba kabul edebilirsiniz. işte bu para piyasadan çekildiği an, ekonomi krizdedir. Peki, hükümet bunu kontrol edebiliyor mu? Hayır, edemiyor. Çünkü kontrol edebilecek hiç bir mekanizmaya sahip değil.
Finans kesiminin tepkisini üstüne çekeceğini çok iyi bildiği halde Kemal Derviş, sıcak paraya bir miktar vergi konulmasını teklif etti. Kemal Derviş'ten böyle bir teklif geldi ama çok geç geldi. Zira atı alan Üsküdarı çoktan aştı. Sıcak para piyasayı tuttu. Kemal Derviş, sıcak paraya çok az bir verginin konulmasını istiyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde kazanamadığı parayı, Türkiye'de kazanan sıcak para için az bir verginin hiç bir önleyici ve düzenleyici etkisi olamaz. Kemal Derviş'in bu teklifini krizin habercisi olarak algımak daha doğru. Bu teklif insana, kriz patlak verdiğinde "sözümü tutmadınız, işte gördünüz" diyebilmenin bir ayağı gibi geliyor. Kemal Derviş'e sormak gerek: "Ekonomi size teslim edilmişti. Bir dediğiniz iki olmuyordu. Bu teklifinizi niçin o zaman hayata geçirmediniz?". Bu soruya öyle veya böyle bir cevap verilebilir. Ama hiçbir cevap inandırıcı olamaz.
Hükümetin kontrolünde olmayan sadece sıcak para mı? Halbuki sıcak para kadar kara para da piyasada dolaşıyor. Bir başka deyişle, Türkiye, kara para aklama cenneti. Uluslararası kara parayı aklamayı araştırmak ve önlemek için kurulan "Kara Para Aklamaya Karşı Eylem Görev Gücü" yetkililerinin şöyle bir ifadeleri vardır: "Bizi kara para aklamada en fazla kaygılandıran ülke Türkiye'dir". The Economist Dergisi'ne göre de Türkiye, banka hesaplarının gizli tutulması ve kara para aklamanın suç olarak kabul edilmemesi açısından kara para sahiplerine önemli avantajlar sunuyor.
Finansal Suçları Önleme Ağı'nın Direktörü Morris diyor ki: "Para güç demektir, bu yüzden bir ülkeyi istikrarasızlığa götürmek mümkündür". Güç, yani para, başkalarının elinde bulunduğu sürece, hükümetler ekonomiyi kontrol altına tam olarak alamaz.
Bazı uzmanların tahminlerine göre Türkiye'de kayıt dışı dönen para miktarı, Türkiye'nin bütçesinden daha fazladır. Böyle bir ülkede, hükümet ekonomiyi "nasıl, ne kadar kontrol altına alabilir? Aslında hükümetin elinde bulunan resmi rakamların bile hiçbirisi kesin doğru değildir. Kayıt dışına kayan ekonomiye ait verileri tam olarak tespit etme imkanı olmayınca, yuvarlama yöntemi kullanılıyor. Dahası, GSMH bile doğru dürüst hesaplanamıyor. Üretim, harcama ve gelir yöntemiyle hesaplanan GSMH sonuçları arasında da farklılıklar söz konusu.
DİE Başkanı Doç. Dr. Ömer Demir, bakınız bu konuda ne diyor: "Toplam milli gelirin hesaplanmasında üç yöntem var. Harcama, üretim ve gelir.
Biz ağırlıklı olarak üretim yöntemiyle hesaplıyoruz. Öteki yöntemlerle yapılan hesaplarda arada fark çıkarsa, bunun stoklardaki değişmeden kaynaklandığını varsayıyoruz. Bu farkı da mecburen yuvarlıyoruz". Ayrıca DİE Başkanı, bütün ekonomik bilgilerin devletin resmi kayıtlarına girmediğini itiraf ediyor.
Osmanlı'nın vilayet salnamelerinde, vilayet içindeki meyve ağaçlarının sayıları bile belli idi. Biz, bilgi çağında yaşıyoruz, iletişim ve ulaşım alabildiğine yaygınlaştı. Ama hâlâ ülkemizin bir envanterini çıkaramadık. Enini, boyunu bilmediği bir ekonomiyi hükümet, "kontrol altına aldım" diyor. Nasıl almış? İzah etse de öğrensek.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018