Ellerinizi sık sık yıkayın
Dahiliye Uzmanı Dr. Yahya Güngör, grip tedavisinde antibiyotik kullanımına gerek olmadığını, mevsim geçişlerinde gripten korunmanın en kolay yolunun elleri sık sık yıkamaktan geçtiğini ifade etti
16.10.2012 00:00:00
Uz. Dr. Yahya Güngör, gribi, infuenza
virüsünün neden olduğu akut solunum yolu enfeksiyonu olarak tanımladı.
Hastalığın bir hafta sürdüğünü belirten Güngör, virüsle karşılaşan her bireyde
hastalığın gelişmediğini, bireysel özelliklerin hastalığın ortaya çıkıp
çıkmamasını belirleyeceğini söyledi. Güngör, hastalık ortaya çıktıktan sonra
bireyde ateş, kırgınlık, yorgunluk, kas ve eklem ağrıları, yüksek ateş, boğaz
ağrıları, gözlerde kızarma ve yaygın halsizlik gibi belirtilerin ortaya
çıktığını kaydetti.
Hastalığın çocuklarda, yaşlılarda, şeker, kalp, kronik akciğer hastalığı,
astım, kanser nedeniyle kemoterapi alan kişilerde daha ağır seyrettiğini dile
getiren Güngör, “Hastalıkta bulaşma, hasta kişiyle direkt temas, havada bulunan
etkenin damlacık yoluyla alınması, hasta kişilerin ağız ve burun salgılarıyla
kirlenmiş eşyalarıyla temas, hasta kişiyle el sıkışma, tokalaşma öpüşme gibi
yollarla olacaktır. Ani sıcaklık değişikliklerinin olduğu ilkbahar, kış
dönemlerinde ve sonbaharda hastalık daha çok yayılabilir. Ani sıcaklık değişiklerinden
dolayı hasta kişilerden diğer kişilere virüsün yayılması daha da kolay
olabilir. Bu noktada genellikle temas yoluyla bulaşma olduğu için hane
halkından birinde hastalık olduğu zaman, diğer bireylerde de olması kaçınılmaz
bir hale gelmektedir. Genellikle yayılım bu şekildedir” diye konuştu.
Hastalığın ortaya çıkmasını engellemenin en kolay yolunun ani sıcaklık
değişiminin olduğu mevsimlerde sık sık el yıkamak olduğuna değinen Güngör,
dengeli ve sağlıklı beslenme ile mevsimine uygun giyinmenin de hastalığın
belirtilerini öteleyeceğini ifade etti.
“Tedavisiz 7
günde, tedavi ile 1 haftada”
Hastalığın tedavisinde antibiyotik kullanımının
gereksiz olduğunu vurgulayan Güngör, “Hastalık ortaya çıktıktan sonra viral bir
etken olduğu için, herhangi bir özel tedavi yöntemi yoktur. Ancak grip oluştuğu
zaman destekleyici tedavilerden bahsedilebilir. Yüksek ateş varsa buna neden
olan sıvı kaybının yerine konulması, buna bağlı olarak fazla sıvı gıdaların,
meyve sularının, meyvelerin tüketilmesi faydalı olacaktır. Yine kırgınlık,
yorgunluk, baş ağrısına yönelik aneljezik ateş düşürücüler kullanılabilir.
Burada hekim olarak dikkat etmemiz gereken en önemli şey, bu hastalara
antibiyotik tedavilerin verilmemesidir. Çünkü bakteriyel bir hastalık değil,
viral bir hastalıktır. Antibiyotikler etkili değil, gerekli değildir.
Dolayısıyla gereksiz ilaç kullanımına yol açmış oluruz.”
Güngör, bir başka tedbir olan grip aşısının da eylül sonu ve ekim başı
itibarıyla yapılabileceğini belirtti. Normal bireyde aşının tek doz alındığını
ve yüzde 90 oranında koruyucu etkiye sahip olduğunu ifade eden Güngör, “Fakat
ilerleyen yaşlarda ve kronik hastalıklarda aşının koruyuculuğu yüzde 30-40 gibi
bir oranlarda azalabilmektedir. 1. derecede risk grubu olan kişiler, kronik
hastalığı olanlar bu kronik hastalıklar özellikle kronik akciğer hastalığı ve
astımı olanlar iki doz aşı yaptırabilir. Ki bu hastalığı olanlara ve kemoterapi
alanlara mutlaka grip aşısını öneriyoruz” dedi.
Gribin daha hafif geçen soğuk algınlığı ve ateş belirtisi görülmeyen saman
nezlesi ile karıştırılmaması gerektiğine dikkat çeken Güngör, gribin ya da
soğuk algınlığının, ilaç kullanılsa da kullanılmasa da bir haftada geçeceğini
belirtti. Güngör, “Her ikisi de birbirine çok benzeyen iki hastalıktır. İkisi
de viral solunum yolunun, akut enfeksiyonudur. İkisinin de spesifik bir tedavi
yöntemimiz yok. Tedavi belirtilere yönelik bizim tıpta semptomatik tedavi
dediğimiz tedavi şeklidir. Tedavisiz 7 günde tedavi ile 1 haftada iyileşir,
söylemi ikisi için de geçerlidir” ifadelerini kullandı. İHA
virüsünün neden olduğu akut solunum yolu enfeksiyonu olarak tanımladı.
Hastalığın bir hafta sürdüğünü belirten Güngör, virüsle karşılaşan her bireyde
hastalığın gelişmediğini, bireysel özelliklerin hastalığın ortaya çıkıp
çıkmamasını belirleyeceğini söyledi. Güngör, hastalık ortaya çıktıktan sonra
bireyde ateş, kırgınlık, yorgunluk, kas ve eklem ağrıları, yüksek ateş, boğaz
ağrıları, gözlerde kızarma ve yaygın halsizlik gibi belirtilerin ortaya
çıktığını kaydetti.
Hastalığın çocuklarda, yaşlılarda, şeker, kalp, kronik akciğer hastalığı,
astım, kanser nedeniyle kemoterapi alan kişilerde daha ağır seyrettiğini dile
getiren Güngör, “Hastalıkta bulaşma, hasta kişiyle direkt temas, havada bulunan
etkenin damlacık yoluyla alınması, hasta kişilerin ağız ve burun salgılarıyla
kirlenmiş eşyalarıyla temas, hasta kişiyle el sıkışma, tokalaşma öpüşme gibi
yollarla olacaktır. Ani sıcaklık değişikliklerinin olduğu ilkbahar, kış
dönemlerinde ve sonbaharda hastalık daha çok yayılabilir. Ani sıcaklık değişiklerinden
dolayı hasta kişilerden diğer kişilere virüsün yayılması daha da kolay
olabilir. Bu noktada genellikle temas yoluyla bulaşma olduğu için hane
halkından birinde hastalık olduğu zaman, diğer bireylerde de olması kaçınılmaz
bir hale gelmektedir. Genellikle yayılım bu şekildedir” diye konuştu.
Hastalığın ortaya çıkmasını engellemenin en kolay yolunun ani sıcaklık
değişiminin olduğu mevsimlerde sık sık el yıkamak olduğuna değinen Güngör,
dengeli ve sağlıklı beslenme ile mevsimine uygun giyinmenin de hastalığın
belirtilerini öteleyeceğini ifade etti.
“Tedavisiz 7
günde, tedavi ile 1 haftada”
Hastalığın tedavisinde antibiyotik kullanımının
gereksiz olduğunu vurgulayan Güngör, “Hastalık ortaya çıktıktan sonra viral bir
etken olduğu için, herhangi bir özel tedavi yöntemi yoktur. Ancak grip oluştuğu
zaman destekleyici tedavilerden bahsedilebilir. Yüksek ateş varsa buna neden
olan sıvı kaybının yerine konulması, buna bağlı olarak fazla sıvı gıdaların,
meyve sularının, meyvelerin tüketilmesi faydalı olacaktır. Yine kırgınlık,
yorgunluk, baş ağrısına yönelik aneljezik ateş düşürücüler kullanılabilir.
Burada hekim olarak dikkat etmemiz gereken en önemli şey, bu hastalara
antibiyotik tedavilerin verilmemesidir. Çünkü bakteriyel bir hastalık değil,
viral bir hastalıktır. Antibiyotikler etkili değil, gerekli değildir.
Dolayısıyla gereksiz ilaç kullanımına yol açmış oluruz.”
Güngör, bir başka tedbir olan grip aşısının da eylül sonu ve ekim başı
itibarıyla yapılabileceğini belirtti. Normal bireyde aşının tek doz alındığını
ve yüzde 90 oranında koruyucu etkiye sahip olduğunu ifade eden Güngör, “Fakat
ilerleyen yaşlarda ve kronik hastalıklarda aşının koruyuculuğu yüzde 30-40 gibi
bir oranlarda azalabilmektedir. 1. derecede risk grubu olan kişiler, kronik
hastalığı olanlar bu kronik hastalıklar özellikle kronik akciğer hastalığı ve
astımı olanlar iki doz aşı yaptırabilir. Ki bu hastalığı olanlara ve kemoterapi
alanlara mutlaka grip aşısını öneriyoruz” dedi.
Gribin daha hafif geçen soğuk algınlığı ve ateş belirtisi görülmeyen saman
nezlesi ile karıştırılmaması gerektiğine dikkat çeken Güngör, gribin ya da
soğuk algınlığının, ilaç kullanılsa da kullanılmasa da bir haftada geçeceğini
belirtti. Güngör, “Her ikisi de birbirine çok benzeyen iki hastalıktır. İkisi
de viral solunum yolunun, akut enfeksiyonudur. İkisinin de spesifik bir tedavi
yöntemimiz yok. Tedavi belirtilere yönelik bizim tıpta semptomatik tedavi
dediğimiz tedavi şeklidir. Tedavisiz 7 günde tedavi ile 1 haftada iyileşir,
söylemi ikisi için de geçerlidir” ifadelerini kullandı. İHA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.






















































































