Başbakan R. T. Erdoğan, işgalci ABD’nin BOP eş başkanlığını üstlendiği ve başkanlık sistemini seslendirdiği günlerden beri, “kuvvetler ayrılığı” ilkesine ve özellikle “yargı erki”ne karşı “tam taarruz” halini sürdürüyor.
Devletin omurgası olan yasama, yürütme ve yargı erklerinden özellikle yargıyı her fırsatta hedef alıyor.
Yargıyı saf dışı bırakan icraatlar yapıyor.
En tartışmalı örtülü ödenek uygulamalarının yaşandığı 2012 yılı AKP hükümeti bütçe hesaplarında Sayıştay devre dışı bırakılıyor. Sayıştay, TBMM’ye bütçe raporu sunmuyor.
Hükümet, 28 Nisan 2012 gecesi, TBMM’den çıkan Torba yasasının içine “özelleştirmede yargı kararını yok hükmünde sayan bir madde” koyuyor. Danıştay devre dışı bırakılıyor.
Erdoğan, Göktürk 2 uydusunu uzaya gönderen ODTÜ’lü hocalara, 4-5 bin polisle gittiği kampüste kendisini protesto eden öğrencileri yüzünden “yazıklar olsun sizlere” diye haşladığı DEİK toplantısında yargıya şu “özel bindirme”yi yapıyor:
“Biz, kuvvetler ayrılığı denilip, yargının yasama ve yürütmeye tahakküm etmesine karşı çıktık. TÜPRAŞ’ın, TEKEL’in, Şeker Fabrikaları’nın, limanların özelleştirilmesinde yargı devreye girdi, kimi zaman iptal, kimi zaman geciktirmek suretiyle ağır bedeller ödetti. Galataport ihalesinde, aynı şekilde yargı devreye girdi, yerindelik denetimiyle yürütmenin alanına müdahale etti.”
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır, diye bir atasözümüz var.
Söz konusu özelleştirmelerde dün “hukuku ıskalayan” ve Danıştay’ın iptallerine rağmen peşkeşi sürdüren Erdoğan, şimdi ise yargıyı ve milleti bastırıyor.
Dahası, “önümüzü kesiyorlar” yaygarasıyla yargıya yüklendiği peşkeşlerin çoğu, İsrail devletinin kurucu aile ortaklarından Yahudi Sami Ofer grubunun çöreklendiği ihaleler olmasıdır.
Bu bağlamda zerre kadar iz’anı ve imanı olan Türk evlatlarını ayıktıracak birkaç örnek verelim:
1- TÜPRAŞ, peşkeş çekilmeden önceki son 5 yılın en kârlı ve en büyük sanayi kuruluşlarının başında, ilk sırada yer alıyor… 2005’te 14.2 milyar TL ve 2009’da satış vergileri hariç net üretimden satış alanında 15 milyar 495 milyon 595 bin 133 TL ile 1. numara.
Bu TÜPRAŞ’ın yüzde 14.76’sı, ÖYK’nun kamuya açıklanmayan bir kararı dayanak alınarak, kurumun tamamı özelleştirilmeye çıkarılmadan 6 ay önce, başka hiçbir aracı kuruluşa haber verilmeden, İsrailli işadamı Sami Ofer’e ait 6 fona, o günkü borsa değerinin yüzde 8 altında fiyata veriliyor… Danıştay 2005’te yapılan işlemi iptal ediyor ve hisselerin geri alınmasını istiyor.
2- ÖYK, 2003’te Kuşadası Limanı’nda ise, şartlara aykırılık sebebiyle iptal edilmiş ihalede, ikinci sıradaki İsrailli Yahudi Sami Ofer grubunu sıralamaya sokuyor, limanı veriyor. Danıştay ihaleyi iptal ediyor.
3- Galataport: İstanbul Karaköy limanı ve Beşiktaş’a kadar olan 1.5 km’lik sahil şeridi, 16 Eylül 2005’te ihaleye çıkartılıyor. İhale, 3.5 milyar dolarlık bedelle, Yahudi Sami Ofer grubuna veriliyor.
Ofer grubunun ödeme planı şöyle: İlk 10 yılda yapacağı ödeme tutarı sadece 30 milyon Euro... Ödemelerin geri kalanı, “ölme eşeğim ölme” esasına göre 49 yıla bölünüyor. Danıştay 6. Dairesi, 7 Aralık 2005’te verdiği yürütmeyi durdurma kararı sonrasında ihale iptal ediliyor.
4- 51.2 milyon dolarlık değeri olan SEKA Balıkesir Kağıt İşletmeleri, birçok ormanlık arazileriyle birlikte 1.1 milyon dolara, Erdoğan’ın dünürleri olan Albayrak ailesine veriliyor. Bursa 2. İdare Mahkemesi satışı iptal ediyor. Danıştay da kararı ‘yerinde” buluyor, iptali onuyor.
Erdoğan’ın rahatsız olduğu yargı müdahalelerinden birkaçı işte bunlar…
12 Haziran 2102’de Bakanlar Kurulu, yargının “iptal ettiği” veya “durdurma kararı” verdiği özelleştirilmelere dair “biz verdik, oldu-bitti” diyor… AKP, yargıyı ıskalayarak işi bitiriyor.
Erdoğan, “one minute tiyatrosu”yla milletin gözünü boyuyor, Yağma Hasan’ın böreğini yani Türk milletinin en kârlı işletmelerini ise İsrailli Ofer’e sunuyor. Danıştay buna müsaade etmiyor.
Erdoğan’ın yargı sancısı, İsrailli’ye peşkeşlerinin engellenmesi yüzünden!
Hatırlayın, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, ısrarla “özelleştirme peşkeşi”ne dikkat çekiyordu. İş, en kârlı işletmelerin elden çıkartılmasıyla kalmıyor, devlete yılda 70-80 milyar gelir getiren kaynaklar kurutuluyor; yarın devlet, işçiye-memura nereden maaş verecek, kamu giderini ne ile karşılayacak, diye ikaz ediyordu.
Dün Prof. Dr. Baş’ın bu ikazına kulak vermeyen Türk evladı, bugün garibanın üç kuruşuna bile göz diken Maliye Bakanı’nın “emekliye amma da çok maaş veriyormuşuz” mavalına muhatap oluyor.
Aklımızı başımıza devşirmek ve vatan, millet, din, devlet ve medeniyetimiz bağlamında bugüne kadarki tüm ikazları bir bir çıkan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş’a kulak vermek için, başımıza gökten taş yağmasını beklemiyoruz her halde…
Devletin omurgası olan yasama, yürütme ve yargı erklerinden özellikle yargıyı her fırsatta hedef alıyor.
Yargıyı saf dışı bırakan icraatlar yapıyor.
En tartışmalı örtülü ödenek uygulamalarının yaşandığı 2012 yılı AKP hükümeti bütçe hesaplarında Sayıştay devre dışı bırakılıyor. Sayıştay, TBMM’ye bütçe raporu sunmuyor.
Hükümet, 28 Nisan 2012 gecesi, TBMM’den çıkan Torba yasasının içine “özelleştirmede yargı kararını yok hükmünde sayan bir madde” koyuyor. Danıştay devre dışı bırakılıyor.
Erdoğan, Göktürk 2 uydusunu uzaya gönderen ODTÜ’lü hocalara, 4-5 bin polisle gittiği kampüste kendisini protesto eden öğrencileri yüzünden “yazıklar olsun sizlere” diye haşladığı DEİK toplantısında yargıya şu “özel bindirme”yi yapıyor:
“Biz, kuvvetler ayrılığı denilip, yargının yasama ve yürütmeye tahakküm etmesine karşı çıktık. TÜPRAŞ’ın, TEKEL’in, Şeker Fabrikaları’nın, limanların özelleştirilmesinde yargı devreye girdi, kimi zaman iptal, kimi zaman geciktirmek suretiyle ağır bedeller ödetti. Galataport ihalesinde, aynı şekilde yargı devreye girdi, yerindelik denetimiyle yürütmenin alanına müdahale etti.”
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır, diye bir atasözümüz var.
Söz konusu özelleştirmelerde dün “hukuku ıskalayan” ve Danıştay’ın iptallerine rağmen peşkeşi sürdüren Erdoğan, şimdi ise yargıyı ve milleti bastırıyor.
Dahası, “önümüzü kesiyorlar” yaygarasıyla yargıya yüklendiği peşkeşlerin çoğu, İsrail devletinin kurucu aile ortaklarından Yahudi Sami Ofer grubunun çöreklendiği ihaleler olmasıdır.
Bu bağlamda zerre kadar iz’anı ve imanı olan Türk evlatlarını ayıktıracak birkaç örnek verelim:
1- TÜPRAŞ, peşkeş çekilmeden önceki son 5 yılın en kârlı ve en büyük sanayi kuruluşlarının başında, ilk sırada yer alıyor… 2005’te 14.2 milyar TL ve 2009’da satış vergileri hariç net üretimden satış alanında 15 milyar 495 milyon 595 bin 133 TL ile 1. numara.
Bu TÜPRAŞ’ın yüzde 14.76’sı, ÖYK’nun kamuya açıklanmayan bir kararı dayanak alınarak, kurumun tamamı özelleştirilmeye çıkarılmadan 6 ay önce, başka hiçbir aracı kuruluşa haber verilmeden, İsrailli işadamı Sami Ofer’e ait 6 fona, o günkü borsa değerinin yüzde 8 altında fiyata veriliyor… Danıştay 2005’te yapılan işlemi iptal ediyor ve hisselerin geri alınmasını istiyor.
2- ÖYK, 2003’te Kuşadası Limanı’nda ise, şartlara aykırılık sebebiyle iptal edilmiş ihalede, ikinci sıradaki İsrailli Yahudi Sami Ofer grubunu sıralamaya sokuyor, limanı veriyor. Danıştay ihaleyi iptal ediyor.
3- Galataport: İstanbul Karaköy limanı ve Beşiktaş’a kadar olan 1.5 km’lik sahil şeridi, 16 Eylül 2005’te ihaleye çıkartılıyor. İhale, 3.5 milyar dolarlık bedelle, Yahudi Sami Ofer grubuna veriliyor.
Ofer grubunun ödeme planı şöyle: İlk 10 yılda yapacağı ödeme tutarı sadece 30 milyon Euro... Ödemelerin geri kalanı, “ölme eşeğim ölme” esasına göre 49 yıla bölünüyor. Danıştay 6. Dairesi, 7 Aralık 2005’te verdiği yürütmeyi durdurma kararı sonrasında ihale iptal ediliyor.
4- 51.2 milyon dolarlık değeri olan SEKA Balıkesir Kağıt İşletmeleri, birçok ormanlık arazileriyle birlikte 1.1 milyon dolara, Erdoğan’ın dünürleri olan Albayrak ailesine veriliyor. Bursa 2. İdare Mahkemesi satışı iptal ediyor. Danıştay da kararı ‘yerinde” buluyor, iptali onuyor.
Erdoğan’ın rahatsız olduğu yargı müdahalelerinden birkaçı işte bunlar…
12 Haziran 2102’de Bakanlar Kurulu, yargının “iptal ettiği” veya “durdurma kararı” verdiği özelleştirilmelere dair “biz verdik, oldu-bitti” diyor… AKP, yargıyı ıskalayarak işi bitiriyor.
Erdoğan, “one minute tiyatrosu”yla milletin gözünü boyuyor, Yağma Hasan’ın böreğini yani Türk milletinin en kârlı işletmelerini ise İsrailli Ofer’e sunuyor. Danıştay buna müsaade etmiyor.
Erdoğan’ın yargı sancısı, İsrailli’ye peşkeşlerinin engellenmesi yüzünden!
Hatırlayın, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, ısrarla “özelleştirme peşkeşi”ne dikkat çekiyordu. İş, en kârlı işletmelerin elden çıkartılmasıyla kalmıyor, devlete yılda 70-80 milyar gelir getiren kaynaklar kurutuluyor; yarın devlet, işçiye-memura nereden maaş verecek, kamu giderini ne ile karşılayacak, diye ikaz ediyordu.
Dün Prof. Dr. Baş’ın bu ikazına kulak vermeyen Türk evladı, bugün garibanın üç kuruşuna bile göz diken Maliye Bakanı’nın “emekliye amma da çok maaş veriyormuşuz” mavalına muhatap oluyor.
Aklımızı başımıza devşirmek ve vatan, millet, din, devlet ve medeniyetimiz bağlamında bugüne kadarki tüm ikazları bir bir çıkan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş’a kulak vermek için, başımıza gökten taş yağmasını beklemiyoruz her halde…
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019