Başbakan R. Tayyip Erdoğan'ın son zamanlarda "AKP-F tipi cemaat" ekseninde yaptığı "hane ve dershaneler çıkışı" zordandır. Bıçağın kemiğe dayanmasındandır. Hani, boynuz kulağı geçti, denir; boynuzun kulağı geçmesinin de ötesinde, boynuzun kulağı kopartacak noktaya varmasındandır.AKP ve Erdoğan'ı en ciddi zaafiyetinden yakaladılar, vurdular, savurdular.Kadro zaafiyeti?AKP, kurucu ve kurmaylarının bile beklemedikleri bir destekle işbaşına getirildiğinde kadrosu yoktu.Erdoğan, işbaşına geldi; ama devlet-hükümet çarkını döndürecek kimsesi yoktu. Belediyeden kalma dostları ve üç çift bir tek selametlik yaranları vardı kadro olarak.Denize düştü yılana sarıldı.Zaman kardeşlik zamanıdır diyerek Erdoğan'ın kollarına girip koltuğa oturtanlar, kadro zaafiyetini fırsata çevirdiler. Yıllarca hanelerde-dershanelerde Amerika ve Ehl-i Kitap ile müttefik bir Ilımlı İslam eğitimi ve dinlerarası diyalog rehabilitasyonuna tabi tutulmuş munis-diplomalı F tipi gençler, devlet çarklarına konuşlandırıldı. Milli Eğitim'den Maliye'ye, Yargı'dan MİT'e, Danıştay'dan Emniyet'e, Özel idareden Sağlık teşkilatlarına devlet ve hükümet çarkı F tipi kadroya devredildi. AKP eliyle cemaatin başına devlet kuşu kondu, cemaat adeta devlet çarkına çöreklenmiş oldu.Dışa yansıyan görüntü şuydu: Koltukta Erdoğan oturuyordu, fakat çarkı cemaat çeviriyordu. Siyasi gözlemcilere ve stratejistlere göre, cemaat adeta Amerika ve Vatikan'ın oryantalizm kolu olarak çalışıyordu.AKP'nin ilk dönemi, hem Erdoğan'ın, hem de cemaatin idarede acemilik ve ısınma yılları olması sebebiyle karşılıklı paylaşım, hürmet sadakat ve deneme devri olarak geçti. Cemaat boy saldı, Erdoğan ise olduğu yerde kaldı. Boynuz kulağı geçti.Kulağı geçen boynuzlar, sanki devlet ve hükümet adına Erdoğan'ın yetki ve sorumluluk alanlarını daraltmaya başlamışlardı. Erdoğan'ın nekahet sürecini fırsat bilerek idarede ipleri ele almak istedikleri bile yazılıp çizilmeye başlanmıştı. Erdoğan bunu hissediyor, ama kestiremiyor, göremiyordu.Ülkemiz ve bölgemizde sürprizler yaşamaya başlandı. Devlet ve hükümetin kimi çarkları, Erdoğan ve AKP'nin inisiyatifi dışında dönüp duruyordu.İpin ucunu ellerinde tutanlardan bazıları, Erdoğan'ın da, hükümetin de ve hatta Türkiye'nin de ipini çekip duruyordu.Erdoğan, kendini ve hükümetini bazı sürpriz olayların içinde buldu.Zaman kardeşlik zamanı derken, akrep-yelkovanı kovaladı, döndü dolaştı, zaman kalleşlik zamanı oluverdi.Uludere katliamı, Türkiye'nin komşusu Suriye ile savaşa sürüklenmesi, Libya'nın İzmir üzerinde vurulması, Reyhanlı saldırıları, askere ve MİT Başkanı'na dönük operasyonlar, siyaseten Erdoğan'ı bitirdi, ama aynı zamanda işkillendirdi? Hükümette ister istemez F tipi bir duyarlılık gelişti. Çünkü birçok gelişmede Erdoğan adet by-pass edilmiş, Erdoğan'ın kadrosuzluk yüzünden ister istemez bazı idari ipleri ellerine verdiği kimi cemaat üyeleri "boynuz kulağı geçti" dedirtecek türden işler çeviriyorlardı.Vatanına-bayrağına sadık bazı aşiret büyükleri ve seyyitler bile şu gözlemlerini dillendirip, cemaatten ve devletin kollarını onlara kaptıran AKP'den Allah'a sığınır oldular: Güneydoğu başta olmak üzere birçok yörede, bazı haneler ve dershaneler yabancı misyon merkezleri gibi işliyor, devlet içinde devlet gibi çalışıyor, Amerika ve İsrail adına küresel ve bölgesel siyaset yürütenler, buralara üstlenmişler. Suriye'ye karşı sürdürülen kirli savaş, bu hane ve dershanelerin misyonunu ve gerçek yüzünü açığa çıkardı.Erdoğan'da cemaatin gerçek yüzünün ne olduğu ve kimlerle işbirliği içinde çalıştıklarına dair ciddi bir kanaat oluştu. Bu kanaatle, haneler ve dershaneler çıkışı yaptı, düğmeye bastı. Karga-tulumba bir proje oluşturdu. Kulaklarına su kaçırdı.Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik gibiler mızmızlanmaya, Erdoğan'a karşı yan çizmeye başladılar.Dünün o munis ve itaatkar F tipi dolma kalemşörleri, hesap dönünce kalemlerini öyle keskin kılıç gibi kullanmaya başladılar ki; onların bu hallerini görenler, Erdoğan, gerçekten çok geç kaldı demekten kendilerini alamıyorlar.Yüreği ve bileğindeki güçten ziyade, kimin dayısı daha güçlü ise bu dolapların üstünden gelecek olan odur. Türk milleti, her zaman olduğu gibi bu kayıkçı kavgasından da bir şey kazanmayacaktır. Erdoğan, idarede bugüne kadarkinin tersine farklı ve milli bir kulvar açmak istiyorsa, yapması gereken iş, samimi, donanımlı, proje ve akl-ı selim sahibi insanlara danışmaktır, onlara kulak asmaktır. Prof. Dr. Haydar Baş ve Bağımsız Türkiye Partisi kadroları, Türkiye için olduğu kadar, Erdoğan için de tek çıkış yoldur? Görene!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019