"Hiçbir zaman PKK sorunu ile Kürt sorunu birbirine karıştırmayın. PKK sorunu başka bir olay, Kürt sorunu başka bir olay, onun için ben artık diyorum ki; Kürt sorunu bitmiştir." (26 Mayıs, Ankara).
"Bizim için söz senettir. 2005'te Diyarbakır'da ne dediysek aynen birebir arkasındayız.
9.5 yıldır Kürt meselesini, Güneydoğu meselesini, terör meselesini çözmek için hangi adımı attıysak büyük engellerle karşılaştık." (2 Haziran, Diyarbakır).
Bir hafta arayla söylenen ve birbirinin taban tabana zıttı olan bu sözler aynı ağızdan çıktı.
O ağız Başbakan Erdoğan'ın ağzı.
Yine Mart ayında Ankara'da yapılan AKP Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında şu ifadeleri kullanmıştı: "Kürt meselesiyle ilgili terör konusuna bakışımız en başından beri bellidir. Güneydoğu, Kürt sorunu adına ne derseniz deyin."
Ankara'da, "PKK ile Kürt sorununu birbirine karıştırmayın" diyor, Diyarbakır'da, "Kürt, Güneydoğu ve terör sorunu" diyerek bir genelleme yapıyor.
Ankara'da, "Kürt sorunu bitmiştir" diyor, Diyarbakır'da, "2005'te ne dediysek arkasındayız" diyor.
2005'te şöyle demişti; "Kürt sorunu da bu milletin bir parçasının değil hepsinin sorunudur. Benim de bir sorunumdur."
Son derece hayati bir konu üzerine ülkenin en yetkili isminden bir biriyle çelişen açıklamalar geliyor.
Bu, sorunun kendisi kadar vahim bir durum!
Bu mesele devletin Erdoğan'ın günlük düşünce yapısına göre pozisyon alacağı bir konu değildir.
Şunu açıkça ifade edelim.
Erdoğan 2005'te teröre Kürt sorunu diyerek en büyük hatayı yaptı!
Bu açıklama ve sonrasında gelen açılım süreci terör örgütü PKK'nın ekmeğine yağ sürdü.
Zira PKK da meseleyi siyasallaştırmak istiyordu.
Başbakan'n bu çıkışı bölge insanını adeta örgütün kucağına itti.
O tarihe kadar bebek katili olarak bilinen kanlı örgüt, bu çıkıştan sonra kendine daha fazla zemin buldu.
Evet... Erdoğan'ın ülkenin en hayati meselesi olan terör üzerine yaptığı açıklamalar baş döndürüyor...
PKK ile görüşme konusunda da, "İspat etmeyen şerefiz"den, "MİT görevlilerini İmralı'ya ben gönderdim" çizgisine kayan bir süreç izlemiştik.
Gelin o süreci bir kez daha hatırlayalım.
"Benim arkadaşlarımın veyahut siyasi iradenin görüşmeler yaptığı, masaya oturduğu yani bu, ağır konuştum ama bu bir şerefsizliktir. Böyle bir şeyi kimse bize yıkamaz. Böyle bir şeyi ne ben, ne arkadaşlarım, ne benim bilgim dahilinde siyasi iradeden hiçbir kimse bugüne kadar yapmamıştır, yapamaz." (24 Ağustos 2010).
"Hükümet, devlet kanallarıyla bu görüşmeleri gerçekleştirir. Devlet, istediğiyle görüşür. Devletin başı da iktidardır." (13 Nisan 2011).
"(Hakan Fidan) Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sır küpü. İmralı'ya da gönderen benim, Oslo'ya da gönderen benim." (12 Nisan 2012).
"AK Parti iktidarı olarak, siyasi bir parti olarak bugüne kadar terör örgütü ile hiçbir görüşmemiz olmadı." (22 Nisan 2012).
"Ben MİT mensuplarını Başbakanlığım dönemimde İmralı'ya gönderdim. Yarın da gönderirim." (24 Mayıs 2012).
"Bizim için söz senettir. 2005'te Diyarbakır'da ne dediysek aynen birebir arkasındayız.
9.5 yıldır Kürt meselesini, Güneydoğu meselesini, terör meselesini çözmek için hangi adımı attıysak büyük engellerle karşılaştık." (2 Haziran, Diyarbakır).
Bir hafta arayla söylenen ve birbirinin taban tabana zıttı olan bu sözler aynı ağızdan çıktı.
O ağız Başbakan Erdoğan'ın ağzı.
Yine Mart ayında Ankara'da yapılan AKP Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında şu ifadeleri kullanmıştı: "Kürt meselesiyle ilgili terör konusuna bakışımız en başından beri bellidir. Güneydoğu, Kürt sorunu adına ne derseniz deyin."
Ankara'da, "PKK ile Kürt sorununu birbirine karıştırmayın" diyor, Diyarbakır'da, "Kürt, Güneydoğu ve terör sorunu" diyerek bir genelleme yapıyor.
Ankara'da, "Kürt sorunu bitmiştir" diyor, Diyarbakır'da, "2005'te ne dediysek arkasındayız" diyor.
2005'te şöyle demişti; "Kürt sorunu da bu milletin bir parçasının değil hepsinin sorunudur. Benim de bir sorunumdur."
Son derece hayati bir konu üzerine ülkenin en yetkili isminden bir biriyle çelişen açıklamalar geliyor.
Bu, sorunun kendisi kadar vahim bir durum!
Bu mesele devletin Erdoğan'ın günlük düşünce yapısına göre pozisyon alacağı bir konu değildir.
Şunu açıkça ifade edelim.
Erdoğan 2005'te teröre Kürt sorunu diyerek en büyük hatayı yaptı!
Bu açıklama ve sonrasında gelen açılım süreci terör örgütü PKK'nın ekmeğine yağ sürdü.
Zira PKK da meseleyi siyasallaştırmak istiyordu.
Başbakan'n bu çıkışı bölge insanını adeta örgütün kucağına itti.
O tarihe kadar bebek katili olarak bilinen kanlı örgüt, bu çıkıştan sonra kendine daha fazla zemin buldu.
Evet... Erdoğan'ın ülkenin en hayati meselesi olan terör üzerine yaptığı açıklamalar baş döndürüyor...
PKK ile görüşme konusunda da, "İspat etmeyen şerefiz"den, "MİT görevlilerini İmralı'ya ben gönderdim" çizgisine kayan bir süreç izlemiştik.
Gelin o süreci bir kez daha hatırlayalım.
"Benim arkadaşlarımın veyahut siyasi iradenin görüşmeler yaptığı, masaya oturduğu yani bu, ağır konuştum ama bu bir şerefsizliktir. Böyle bir şeyi kimse bize yıkamaz. Böyle bir şeyi ne ben, ne arkadaşlarım, ne benim bilgim dahilinde siyasi iradeden hiçbir kimse bugüne kadar yapmamıştır, yapamaz." (24 Ağustos 2010).
"Hükümet, devlet kanallarıyla bu görüşmeleri gerçekleştirir. Devlet, istediğiyle görüşür. Devletin başı da iktidardır." (13 Nisan 2011).
"(Hakan Fidan) Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sır küpü. İmralı'ya da gönderen benim, Oslo'ya da gönderen benim." (12 Nisan 2012).
"AK Parti iktidarı olarak, siyasi bir parti olarak bugüne kadar terör örgütü ile hiçbir görüşmemiz olmadı." (22 Nisan 2012).
"Ben MİT mensuplarını Başbakanlığım dönemimde İmralı'ya gönderdim. Yarın da gönderirim." (24 Mayıs 2012).
Bayram Coşkun / diğer yazıları
- Rest çekerken verilen tavizlerin söylenmesi / 26.09.2022
- ABD ve AB açlıktan kırılıyor! / 23.09.2022
- Kandırıldık / 19.09.2022
- Gariban Türk’e Survivor gibi memleket / 16.09.2022
- Klasik AKP dış politikası / 12.09.2022
- Akıl tutulması / 05.09.2022
- İslam dünyası! / 18.05.2021
- İftar / 07.05.2021
- Çöküş / 03.05.2021
- Tam kapanma dediysek, mesela yani / 30.04.2021
- ABD ve AB açlıktan kırılıyor! / 23.09.2022
- Kandırıldık / 19.09.2022
- Gariban Türk’e Survivor gibi memleket / 16.09.2022
- Klasik AKP dış politikası / 12.09.2022
- Akıl tutulması / 05.09.2022
- İslam dünyası! / 18.05.2021
- İftar / 07.05.2021
- Çöküş / 03.05.2021
- Tam kapanma dediysek, mesela yani / 30.04.2021