İthamlara bakış açısı ve
siyasi planlar
Yıllardan beri devam eden ve Türk halkına planlı ve programlı olarak yapılan ithamlar adeta işkenceye dönüşmektedir. İşkenceye dönüşen bu ithamlara artık son vermenin zamanı geldi ve geçti bile. Neden buna bir çare bulunmamaktadır. Galiba nedenlerin başında bizim hala buna karşı aktif bir şekilde gitmememizdir. Aslında bunun tam tersi onlar hem suçlu hem de güçlü olarak karşımıza çıkmaktadır. Kısacası suçlu olan onlardır, fakat biz bu şekilde yarı pasif davrandıkça onlar bu ithamlarından vazgeçmeyeceklerdir.
Şu anda Türkiye'ye yönelik bazı Hıristiyan gruplarının planlı ve programlı bir çalışması mevcut. Bir taraftan misyonerler, inanç hakları onun arkasına sığdırılan, azınlık hakları, onun da yanında İslam'a karşı ithamlar, aile içi huzursuzluklar adeta devamlı olarak dıştan pompalanmaktadır.
Aile huzuruna karşı yapılan bazı fitnelerin uyduruk kadın haklarına sığınarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durum Hıristiyan aleminde görülen bazı çürümüş ahlak sistemine uygun olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. AB'deki aile dışı gayri meşru hayatın günahları şimdi canlı olarak yaşanmaktadır.
Dünyanın hiçbir yerinde normal aile hayatında görülmeyen evlilik dışı hareketlerin ve serbestliğin, bizim de aile yapımıza adeta aşılanmak istenmektedir. Tüm bu gelişmelerin, planlı ve programlı olarak yapıldığının da delilleri mevcuttur. Mesela post'dam'daki (Doğu Almanya'da) protestan akademisinin -tehdit altındaki haklar grubu- Türkiye aleyhindeki kampanyanın sadece bir halkasını oluşturmaktadır. Konferanstaki gösterilen haritada Yozgat'ı içine alan büyük Ermenistan haritası dikkat çekmiştir. Bu toplantıda konuşan Georgi August ve Alman Hür Üniversite öğretim üyesi Gerayer Kutscharin'in dediğine göre Osmanlı toprakları üzerinde Hakkari bölgesinde Süryanilere ve diğer Hıristiyanlara yapılan toplu katliamlarda 10 bin kadar Hıristiyanın Türkler ve Kürtlerden oluşturulan Osmanlı Ordusu tarafından gerçekleştirilmiştir ithamları ortaya atılmıştır.
Bu ithamlar hakkında senaryolar yazılmakta ve filmler çekilmektedir. Bu filmlerden birinde de 1. Dünya savaşında ve daha sonraları özellikle Karadeniz Bölgesinde 500.000 Rumun katledildiği iddia edilmemiş miydi?
Fakat artık hakikati görmenin zamanı geldi. Türkiye aleyhine, bireysel olarak değil toplu bir şekilde hareketler planlı ve programlı ve adım adım gelişmektedir. Bunlar Türkiye'nin bir bunalım halkasına-sarmalına veya tüneline sokulmasını planlayan çalışmalardır. Dikkatli olalım ona göre hazırlıklı olalım. Kısacası bu AB hayallerinden artık uyanalım, karşımızda kimlerin olduğunu iyi bir şekilde görelim. Yoksa bu ithamlar ve gerginlikler bitmez tükenmez olacak devam edecektir. Canımız ise sıkıntıdan sıkıntıya gerginlikten gerginliğe ve acılardan acılara gidip gelecektir, doldurulacaktır. Bizi bu yalancı suçluluk duygularına sürüklemek ve orada zihinlerimizin işlemez hale getirilmesini daha sonra da elimizden vatanımızı, tüm zenginliklerimizi ve her şeyimizi alarak aralarında paylaşmak istemektedirler! Buna müsaade etmeyelim. Kendimize gelelim ve karşımızdakileri iyi tanıyalım! AB karasevdasından vazgeçelim ve onların manyetik alanlarından kurtulalım.
siyasi planlar
Yıllardan beri devam eden ve Türk halkına planlı ve programlı olarak yapılan ithamlar adeta işkenceye dönüşmektedir. İşkenceye dönüşen bu ithamlara artık son vermenin zamanı geldi ve geçti bile. Neden buna bir çare bulunmamaktadır. Galiba nedenlerin başında bizim hala buna karşı aktif bir şekilde gitmememizdir. Aslında bunun tam tersi onlar hem suçlu hem de güçlü olarak karşımıza çıkmaktadır. Kısacası suçlu olan onlardır, fakat biz bu şekilde yarı pasif davrandıkça onlar bu ithamlarından vazgeçmeyeceklerdir.
Şu anda Türkiye'ye yönelik bazı Hıristiyan gruplarının planlı ve programlı bir çalışması mevcut. Bir taraftan misyonerler, inanç hakları onun arkasına sığdırılan, azınlık hakları, onun da yanında İslam'a karşı ithamlar, aile içi huzursuzluklar adeta devamlı olarak dıştan pompalanmaktadır.
Aile huzuruna karşı yapılan bazı fitnelerin uyduruk kadın haklarına sığınarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durum Hıristiyan aleminde görülen bazı çürümüş ahlak sistemine uygun olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. AB'deki aile dışı gayri meşru hayatın günahları şimdi canlı olarak yaşanmaktadır.
Dünyanın hiçbir yerinde normal aile hayatında görülmeyen evlilik dışı hareketlerin ve serbestliğin, bizim de aile yapımıza adeta aşılanmak istenmektedir. Tüm bu gelişmelerin, planlı ve programlı olarak yapıldığının da delilleri mevcuttur. Mesela post'dam'daki (Doğu Almanya'da) protestan akademisinin -tehdit altındaki haklar grubu- Türkiye aleyhindeki kampanyanın sadece bir halkasını oluşturmaktadır. Konferanstaki gösterilen haritada Yozgat'ı içine alan büyük Ermenistan haritası dikkat çekmiştir. Bu toplantıda konuşan Georgi August ve Alman Hür Üniversite öğretim üyesi Gerayer Kutscharin'in dediğine göre Osmanlı toprakları üzerinde Hakkari bölgesinde Süryanilere ve diğer Hıristiyanlara yapılan toplu katliamlarda 10 bin kadar Hıristiyanın Türkler ve Kürtlerden oluşturulan Osmanlı Ordusu tarafından gerçekleştirilmiştir ithamları ortaya atılmıştır.
Bu ithamlar hakkında senaryolar yazılmakta ve filmler çekilmektedir. Bu filmlerden birinde de 1. Dünya savaşında ve daha sonraları özellikle Karadeniz Bölgesinde 500.000 Rumun katledildiği iddia edilmemiş miydi?
Fakat artık hakikati görmenin zamanı geldi. Türkiye aleyhine, bireysel olarak değil toplu bir şekilde hareketler planlı ve programlı ve adım adım gelişmektedir. Bunlar Türkiye'nin bir bunalım halkasına-sarmalına veya tüneline sokulmasını planlayan çalışmalardır. Dikkatli olalım ona göre hazırlıklı olalım. Kısacası bu AB hayallerinden artık uyanalım, karşımızda kimlerin olduğunu iyi bir şekilde görelim. Yoksa bu ithamlar ve gerginlikler bitmez tükenmez olacak devam edecektir. Canımız ise sıkıntıdan sıkıntıya gerginlikten gerginliğe ve acılardan acılara gidip gelecektir, doldurulacaktır. Bizi bu yalancı suçluluk duygularına sürüklemek ve orada zihinlerimizin işlemez hale getirilmesini daha sonra da elimizden vatanımızı, tüm zenginliklerimizi ve her şeyimizi alarak aralarında paylaşmak istemektedirler! Buna müsaade etmeyelim. Kendimize gelelim ve karşımızdakileri iyi tanıyalım! AB karasevdasından vazgeçelim ve onların manyetik alanlarından kurtulalım.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006