Bugün toplumda, bir zamanlar "esamesi okunmayan" ama birden yıldızı parlayan nice şahsiyetler var.
Bunları incelerseniz çoğunda şunu göreceksiniz ki, varlıklarını, servetlerini bir siyasi oluşuma borçludurlar.
Adam kıtlığından istifade kaydoldukları bir siyasi parti, iktidar ol(durul)unca bu tipler bir anda sokağın, caddenin, beldenin, ilçenin zengini, sözü dinlenir(!) adamı oluverdiler.
Belediyelerden kotardığı ihale oranında "dava adamlığı" şekillenenler de eklenince bu sayı hayli fazlalaşır.
Bir anda karşısında gördüğü trilyonlara uyum sağlamayı denerken her şeyi birbirine karıştıran tipler tonla.
Bu araya ben bir fıkra sokuşturayım da siz anlayın ne demek istediğimi:
Adam hayvan pazarına gitmiş, tosun alacak. Satıcıyla pazarlığa girmeden adını sormuş. Tosunları satan da şöyle biraz da kasılarak:
- Adım, Gül Mehmet Çavuş Ağa demiş.
Böylesi bir isme çok şaşıran müşteri biraz pazarlık yaptıktan sonra satıcıya demiş:
- Bak tosuncu kardeş, Gül dersen şimdi kış, mevsimi değil. Çavuş dersen o kışlada kalmış. Ağalığa sıra gelince, bu yırtık pırtık halinle senden ağa olmaz. Şimdi söyle bakalım Mehmet, şu tosunu kaça satacaksın bana?
Fıkra burada bitti, gülüp gülmemekte serbestsiniz.
Alın terinden başka öz sermayesi olmayanlara susmak düşmüştür sonradan görmeler konuşurken.
Öncesi zengin olup sonradan siyasi bir yapılanmaya destek verenler bu tablonun dışındadır tabi.
Çalışıp alın teriyle zengin olanlar da.
Adam bir yerin hatırı sayılır kişisiyken bir siyasi oluşuma destek çıkması gayet normaldir de, siyasi tercih sonrası "hatırı sayılır" olmak çok tuhaf.
Halk arasında "sonradan görmeler" diye tavsif edilen bu tipler için şu öz deyişler de kullanılır:
"Sonradan görme gavurdan dönme".
"Sonradan olma, gavurdan doğma".
Siyaseti şahsi ikbal için değil de insanlığa, ülkeye hizmet için gören kadrolara ne kadar da muhtacız bugün.
Bu noktaya gelmişken bir fıkra daha ekleyelim.
Seçimlerin birinden hemen sonra siyasi yönden merdiven kurmaya çalışanlar çoğalmıştı. Bakan olur olmaz yeğenini vali yapan birine Neyzen Tevfik şöyle demişti:
- Maşallah yeğeniniz fasulye gibi.
Bakan:
- Neden böyle söylüyorsun Neyzen? Genç yaşta vali oldu.
Neyzen şöyle tamamladı sözünü:
- Ben de onun için söylüyorum zaten. Malum ya, fasulye de bir sırığa sarılarak büyür hep.
Ülkenin içinde bulunduğu bu kötü durumdan bu fasulyeler de en az IMF kadar sorumlu değil mi sizce?
Sırığıyla ve fasulyesiyle bir garip ülke olmuşuz biz.
Bunları incelerseniz çoğunda şunu göreceksiniz ki, varlıklarını, servetlerini bir siyasi oluşuma borçludurlar.
Adam kıtlığından istifade kaydoldukları bir siyasi parti, iktidar ol(durul)unca bu tipler bir anda sokağın, caddenin, beldenin, ilçenin zengini, sözü dinlenir(!) adamı oluverdiler.
Belediyelerden kotardığı ihale oranında "dava adamlığı" şekillenenler de eklenince bu sayı hayli fazlalaşır.
Bir anda karşısında gördüğü trilyonlara uyum sağlamayı denerken her şeyi birbirine karıştıran tipler tonla.
Bu araya ben bir fıkra sokuşturayım da siz anlayın ne demek istediğimi:
Adam hayvan pazarına gitmiş, tosun alacak. Satıcıyla pazarlığa girmeden adını sormuş. Tosunları satan da şöyle biraz da kasılarak:
- Adım, Gül Mehmet Çavuş Ağa demiş.
Böylesi bir isme çok şaşıran müşteri biraz pazarlık yaptıktan sonra satıcıya demiş:
- Bak tosuncu kardeş, Gül dersen şimdi kış, mevsimi değil. Çavuş dersen o kışlada kalmış. Ağalığa sıra gelince, bu yırtık pırtık halinle senden ağa olmaz. Şimdi söyle bakalım Mehmet, şu tosunu kaça satacaksın bana?
Fıkra burada bitti, gülüp gülmemekte serbestsiniz.
Alın terinden başka öz sermayesi olmayanlara susmak düşmüştür sonradan görmeler konuşurken.
Öncesi zengin olup sonradan siyasi bir yapılanmaya destek verenler bu tablonun dışındadır tabi.
Çalışıp alın teriyle zengin olanlar da.
Adam bir yerin hatırı sayılır kişisiyken bir siyasi oluşuma destek çıkması gayet normaldir de, siyasi tercih sonrası "hatırı sayılır" olmak çok tuhaf.
Halk arasında "sonradan görmeler" diye tavsif edilen bu tipler için şu öz deyişler de kullanılır:
"Sonradan görme gavurdan dönme".
"Sonradan olma, gavurdan doğma".
Siyaseti şahsi ikbal için değil de insanlığa, ülkeye hizmet için gören kadrolara ne kadar da muhtacız bugün.
Bu noktaya gelmişken bir fıkra daha ekleyelim.
Seçimlerin birinden hemen sonra siyasi yönden merdiven kurmaya çalışanlar çoğalmıştı. Bakan olur olmaz yeğenini vali yapan birine Neyzen Tevfik şöyle demişti:
- Maşallah yeğeniniz fasulye gibi.
Bakan:
- Neden böyle söylüyorsun Neyzen? Genç yaşta vali oldu.
Neyzen şöyle tamamladı sözünü:
- Ben de onun için söylüyorum zaten. Malum ya, fasulye de bir sırığa sarılarak büyür hep.
Ülkenin içinde bulunduğu bu kötü durumdan bu fasulyeler de en az IMF kadar sorumlu değil mi sizce?
Sırığıyla ve fasulyesiyle bir garip ülke olmuşuz biz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024