Esas olan alçakgönüllü olmak, tevazu ehli olmak ve insanlara tepeden bakmamaktır.
Asıl olan, sahip olduğu servet ve evlat çokluğunu diğer insanlar üzerinde bir baskı aracı yapmamak, bir üstünlük vesilesi saymamaktır.
Şımarıklığın her türlüsü kınanmıştır, yerilmiştir ama zenginlik sebebi ile serdedilen şımarıklığa sanki özel bir dikkat çekilmiştir.
Hayat kitabımızda Kehf sûresinde anlatılan bir kıssa bize bu gerçeği anlatmaktadır.
"O insanlara şu iki adamın örneğini ver ki onlardan birine iki üzüm bağı vermiş, bağların etrafını hurma ağaçlarıyla çevirmiş ve aralarında da, ekili alan meydana getirmiştik.
Bu iki bağ daima mahsul verirdi, veriminde de noksan bulunmazdı. İki bağın arasından bir de ırmak akıtmıştık.
Bu bahçelerin sahibinin daha başka gelirleri de vardı. Konuşurken arkadaşına dedi ki: 'Ben malca da senden üstünüm, çoluk çocuk, hizmetçi, işçi bakımından da senden daha güçlü ve ilerdeyim.'
Sahip olduğu servet ve evlat çokluğundan ötürü havalara giren, kibir ve gurur abidesi kesilen adam, muhatabına karşı üstünlük taslayınca adım adım batağa saplanıyor:
Bu adam gururu yüzünden kendi öz canına zulmeder vaziyette bağına girdi ve 'Zannetmem ki bu bağ bozulup yok olsun; kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Bununla beraber şayet Rabbimin huzuruna götürülecek olursam o zaman elbette bundan daha iyi bir âkıbet bulurum' dedi."
İçine sürüklendiği kibir ve gurur, muhatabına tepeden bakma hastalığı onu Kıyamet saatini inkara kadar götürüyor.
"Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona, 'Seni topraktan, sonra nutfeden yaratanı, sonunda de seni insan kılığına koyanı mı inkar ediyorsun? İşte O benim Rabbim olan Allah'tır. Rabbime kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman, her ne kadar beni kendinden mal ve nüfus bakımından daha az buluyorsan da, maşallah, kuvvet ancak Allah'a mahsustur, demen gerekmez mi? Rabbim, senin bahçenden daha iyisini bana verebilir ve seninkinin üzerine gökten bir felaket gönderir de bahçen yerle bir olabilir. Yahut suyu çekilir bir daha da bulamazsın' dedi."
"Kıyametin kopacağını da zannetmiyorum" diyen arkadaşına, Kıyameti inkâr etmenin Allah'ı inkâr anlamına geldiğini hatırlatan arkadaşı, bağını-bahçesini, malını-servetini yok edecek bir felaket karşısında düşeceği acziyeti de hatırlatıyor:
"Çok geçmeden, bütün serveti kül oldu. Sahibi bu halini görünce, bağın çökmüş çardakları karşısında, yaptığı masraflarına, harcadığı emeklere acıyıp avuçlarını ovuştura kaldı! Ah! N'olaydım, Rabbime ibadette hiçbir şeyi ortak yapmamış olaydım' diyordu
Kendisine Allah'tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi, kendi kendini de kurtaracak güçte değildi.
İşte bunun içindir ki, her zaman ve her yerde koruyucu ve kayırıcı güç, tamamen Allah'a aittir. Hak edilen karşılığı vermekte de, sonucun ne olacağını belirlemekte de en hayırlı olan O'dur." (Kehf: 32-44).
Bu toplumda, şöyle ya da böyle elde etmiş olduğu makamı-mevkii, serveti, mal ve mülkü, insanlar üzerinde baskı aracı olarak kullananlar, bu sebeple diğer insanlara tepeden bakanlar oturup bu ayetleri kelime kelime, cümle cümle tahlil etsinler ve anlamaya çalışsınlar.
Yarın çok geç olabilir.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024