Feodaliteye doğru sürükleniyoruz

375 yılında Hunların, bazı kavimleri batıya sürmesiyle başlayan insan göçü yani kavimler Göçü Avrupa'yı derinden etkilemiştir. Bugün 3 milyona yaklaşan Suriyeli göçü de Türkiye açısından telafisi imkansız sonuçlara yol açacaktır. 
Göç eden kavimler o dönemde Roma'da asayiş sorunlarına yol açmış ve bin yıllık Roma ikiye bölünmüştür. Yine Avrupa'da "barbar krallıklar" olarak nitelendirilen küçük krallıklar ortaya çıkmıştır. Göç neticesinde Avrupa'daki merkezi yönetim zayıflamış ve derebeylik (feodalite) rejimi ortaya çıkmıştır. 
Kavimler göçü ile bir düzen içindeki toplumlar yerlerinden edilmiş ve devletler yıkılmıştır. Avrupa geçmişte yaşadığı acı tecrübenin farkında. O yüzden para ile Türkiye'yi bir açık hava hapishanesine dönüştürdüler. Neticede Suriye'den göç eden üç milyona yakın insan Türkiye'ye sıkışıp kaldı. Asıl tehlike geri kabul anlaşmasında. Çünkü yerlerinden edilen on milyon Suriyeli var. Bunların yüzde 53'ü çocuk. Bunlara da hem geri kabul anlaşması hem de BM çocuk haklarına dair sözleşme hükümleri uygulanacaktır. Bu da BM'nin ensemizde gözlemci olması demektir. 
Türkiye'de zaten ekonomik sorunlar var. İşsizlik had safhada. Bir toplumun kaynaşması yüzyıllar almaktadır. Tabii bu da ortak bir değer etrafında birleşmesine bağlıdır. Maalesef Sünni-Şii ayrımının körüklenmesi nedeniyle bunun önüne geçilmektedir.  
Suriyelilerden zamanla bir sınıf ortaya çıkarılacaktır. Bu da ileride sınıf mücadelesinin ortamını hazırlamaktadır. Avrupa ve BM bu olaya dahil olduğu için bu sorunlara da müdahil olacak ve kendilerince çözüm arayacaklarıdır. Ki batının çözümü küçük devletçiklere bölmektir. 
Avrupa, verdiği para nedeniyle üzerimizde baskı kuracak ve olay uluslararası konferansa taşınacaktır. Suriyelilerin ekonomik, siyasi ve kültürel olarak geride kaldıkları, yaşam koşullarının diğer insanlara oranla eşit olmadığı, temel haklarından yeterince faydalanamadıklarına ilişkin tezler üretilecektir. 
Türkiye'nin zaten kendi sorunları ortadayken bir de Suriyeli mülteciler meselesi bir iç ve dış sorun haline getirilecektir. Türkiye'nin imzaladığı antlaşmalar bu noktada elini bağlayacaktır. Suriyelilerin göçü bir azınlık dramı olarak nitelenecektir. 
Uluslararası bir dizi konferans Türkiye üzerinde baskı oluşturacaktır. Bu baskı neticesinde Suriyelilerin azınlık statüsü kabul ettirilecektir. Bu da BM kontrolünde feodal bir devletin ortaya çıkmasına yol açacaktır. Türkiye'deki 3 milyon Suriyeli ya vatanlarına geri dönecek ya da bulundukları yeri vatan edineceklerdir. Vatanlarına geri dönmemesi için bölgede karışıklık sürekli hale getirilecektir. Dolayısıyla Türkiye içerisinde Suriyelilere üç milyon nüfuslu gibi vatan zemini hazırlanacaktır.
Türkiye; komşu ülkelerle kavgalı olduğu için ne bölgesel ne de BM nezdinde tezini kabul ettirecek kimse bulamayacaktır. Türkiye güneydoğusuna sıkışmış Suriyelilerle uğraşırken Kuzey Irak'taki Kürt devleti güçlenerek güneyimize doğru genişlemektedir.  
Kavimler Göçü'nün 1650 yıl önce neden olduğu yıkım bugün Suriyeli göçü üzerinden ülkemizi tehdit eder seviyesindedir. Ve bugün siyasi irade; sorunu çözeceği tek merci olan Suriye ile hala kavga etmeye devam etmektedir. Halk ise başkanlık tartışmalarını seyrederken sürüklendiği derebeylik tehlikesinin farkında değildir.