Avrupa futbolunun en büyüğünü belirleyecek maçlarda insan çok farklı aksiyon ve sonuçlar bekliyor. Ama bu her zaman olmuyor.
Dün akşam İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı'nda böylesine büyük maç için duygularımızın itelendiği beklentilerimize beklenen cevabı bulamadım ben.
Bir tarafta Inzaghi diğer tarafta Guardiola ve sahada mücadele veren Inter ve City'in futbolcuları, acaba neden beklentilerimize cevap vermedi.
Bence her iki takımda galibiyeti değil kupayı nasıl evime götürürüm hesabı ile maça hazırlanmıştı.
Nedenleri zor değildi aslında.
Birincisi ne olursa olsun hesap kupayı müzeye taşımaktı.
İkincisi futbol hayatlarında her sonuca ulaşmış ünlü futbol adamlarının böyle onurlu bir sonucu yeni bir başarı ile kariyerlerine katma duygusu.
Üçüncüsü futbolcuların büyük bir kupayı ellerinde havaya kaldırma istekleri.
Dördüncüsü kulüplerine ve taraftarlarını büyük onuru yaşatma hevesi ve tabi gelecek başarı ile bu işte görev alan herkesin meslektaşlarına göre bir adım daha öne çıkmaları.
Karşılaşmada dikkat ettim. İki takımda birbirlerine benzeyen taktiklerle oynadılar. Kısacası üçlü savunma anlayışıyla sürüklediler maçı.
Bunun sonucunda orta alanda bulundurdukları altışar futbolcu ile kaderlerine razı oldular.
Sahada en çok koşan mücadele eden, rakibi oynatmamaya çalışan bu futbolcular üretken, golü bulmaya çalışan değil hata yapmamayı amaçlayan futbolları ile beklentilerimize cevap vermediler.
Ben bu düşüncelerimi onları eleştirmek adına yapmıyorum. Futbolun kazanma ideali için oynandığı eski günlerden sadece nasıl olursa olsun kupa bizim olsun gerçeğine nasıl dönüştüğünü vurgulamak için yazıyorum.
Muhteşem bir açılış töreninden sonra Atatürk Olimpiyat Stadı'nı dolduran binlerce İtalyan ve İngiliz taraftarları İstanbul'u bir karnaval şehirine çevirdiler bir gün öncesinde.
Formalarıyla, atkılarıyla, sloganlarıyla rakip taraftarlara dostça gülerek sataşmalarıyla İstanbul'u şenlendirdiler.
Gönül bizim takımlarımızı aradı bu muhteşem renkler arasında. Olur inşallah diyelim.
Tekrar maça dönersek dikkatimi çeken ikinci konu Guardiola'nın sakatlık dışında oyuncu değişikliği konusunda pek hevesli olmadığını gördük.
Bu anlayış asla bir yenilik değil. Futbolun çokta eski olmayan dönemlerinde uygulanan bir durumdu.
Bana göre doğruda bir düşünce. İlk onbirde de birlikte oynayan, birbirlerini anlayan, bilen futbolcuların ortak akılla hareket etmelerini sağlayan bir uygulama bu.
Guardiola eğer bu anlayışı yeniden dünya futboluna sokarsa büyük bir işi başarmış olacak.
Maçın hakemini de anlatmaya gerek yok. Dirayet ve kararlılık. Bu büyük şov içinde işini en gerçekçi bir şekilde yapan adam asla maçın önüne çıkmadı. Umarım sayıları artar.
Bir kez daha bir rüzgar gibi geçti Şampiyonlar Ligi finali İstanbul'dan. Darısı bizim kulüplerin başına Avrupa'nın başka şehirlerinde olsa da diyerek.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Göksu / diğer yazıları
- Fenerbahçe Galatasaray'ı örnek almalı / 01.06.2025
- Ali Koç Galatasaray'ın şampiyon olacağını biliyordu / 26.05.2025
- Kolay elde edilecek bir başarı değil / 19.05.2025
- Kupada da hata yok / 14.05.2025
- Galatasaray istediğini aldı / 11.05.2025
- Kafa karışıklığı ve dağılan ümitler / 05.05.2025
- Şampiyonluk şarkıları / 04.05.2025
- Hepsi iki kişilik oynadı / 28.04.2025
- Bir ihtimal daha var / 27.04.2025
- Bir varmış bir yokmuş / 21.04.2025
- Ali Koç Galatasaray'ın şampiyon olacağını biliyordu / 26.05.2025
- Kolay elde edilecek bir başarı değil / 19.05.2025
- Kupada da hata yok / 14.05.2025
- Galatasaray istediğini aldı / 11.05.2025
- Kafa karışıklığı ve dağılan ümitler / 05.05.2025
- Şampiyonluk şarkıları / 04.05.2025
- Hepsi iki kişilik oynadı / 28.04.2025
- Bir ihtimal daha var / 27.04.2025
- Bir varmış bir yokmuş / 21.04.2025