Fransa'da Anayasa Referandumu'nda 'hayırların' yüksek çıkması ile halen özelleştirme kapsamında olan kuruluşların çalışanlarının özelleştirmeye karşı olmalarının arkasında 'temel' olarak aynı neden bulunuyor. Bilinmezlik ortamında insanlar 'gelecekten' kendi içinde haklı nedenler ile kaygı duyuyor ve tepki gösteriyorlar. Sosyal güvenceler ortadan kalkabilirFransa'da bazı çevreler, Avrupa Birliği (AB) ile gündeme gelen ekonomik ve bürokratik bütünleşmenin 'dizginlenmemiş' rekabeti ve 'tek bürokratik yapıyı' getireceğini ve bu durumun da sosyal devlet düzeninin bireylere sağladığı güvenceleri zaman içinde ortadan kaldıracağını savunuyorlar. Birçok Fransız, AB 'direktifine' göre hizmetlerin 'liberalleşmesiyle' beraber, özellikle Doğu Avrupa'dan gelecek olan ucuz işçilerin ücretleri düşürmesinden ve zaman içinde de işsizlik yaratmasından korkuyor. Mevcut 'yabancı düşmanlığının' arkasında bu tür kaygılar bulunuyor. Türk işgücünün serbest dolaşması için daha birkaç 'on' yıl var iken, iş güvencesini kaybetme riski ile karşı karşıya olan geniş kitlelere Türkiye'nin 'öcü' olarak gösterilmesi aslında bir tür 'ucuz popülism' girişimi oluyor. Böyle bir ortamda, Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve politik olarak ciddi ilerlemeler kaydettikten sonra, AB'ye katılmasının Fransa ekonomisine yapacağı katkılar ihmal ediliyor. Kısaca, kısa vadeli korkular uzun vadeli birlikteliklerden doğacak sinerji ve karşılıklı refah artışlarını gölgede bırakıyor. İşsizlik yükseliyorFransa'da bu tür bir tedirginliği körükleyen bir ekonomik yapı mevcut. Fransa'nın pahalı ve 'hantal' devlet yapısı geçmişte iyi çalışmış olabilir, ancak mevcut durumda 'kendini aşırı koruyan' devlet ve istihdam yapısı, yeni iş üretmenin önüne ciddi bir set çekiyor ve sonucunda da 'ikili' bir istihdam piyasası ortaya çıkıyor. Sosyal hakları son derece gelişmiş bir yapının yanında, 'fazla korumacı' anlayış nedeniyle yeni işgücü yaratılmaması ciddi bir işsizlik sorununu gündeme getiriyor. Başkan Chirac'ın göreve geldiği 1995 senesinde işsizlik oranı yüzde 11,3 iken, en son verilere göre Fransa'da işsizlik oranı yüzde 10,2 gibi yüksek bir seviyeye sıkışmış durumda, yani işsizlik oranında son 10 senede Fransa'da önemli bir düzelme olmamış. 25 yaş altında çalışabilecek olan nüfusun neredeyse dörtte biri işsiz! Başkan Chirac'ın referandumun geçmesi için düzenlediği destek toplantılarının birinde, Fransız gençlerinin AB konusundaki olumsuz görüşlerinin 'gelecek' korkusundan etkilendiği açık bir şekilde görülüyor. Sonuç olarak, hem iş bulamama, hem de işini kaybetme korkusu Fransız seçmenini bunaltıyor ve gereğinden fazla keskin bazı tepkilere itiyor. İşsizliğin önemli bir sorun olduğu Türkiye'de de, mevcut işini kaybetme riski ile karşı karşıya olanlar ekonomik olarak olmasa da 'insani' olarak haklı tepkiler veriyorlar. SEKA, Seydişehir Alüminyum ve özelleştirme kapsamındaki diğer kamu kuruluşlarındaki tepkilerin ana sebebi bir tür 'gelecek korkusu' oluyor. Böyle bir tedirginlik ortamında, işin duygusal boyutu daha öne çıkıyor.