Gaybî bilgilerden yararlanma -2-
Birkaç kişi bir arada oturup İmam Askerî’nin kerametleri hakkında konuşuyorduk. Ehl-i Beyt düşmanlarından birisi dedi ki: ‘Ben mürekkep kullanmadan bir şey yazacağım; eğer o buna cevap verirse, onun hak olduğunu kabul edeceğim
15.06.2024 18:06:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Muhammed b. Ayaş rivâyet ediyor: "Birkaç kişi bir arada oturup İmam Askerî'nin kerametleri hakkında konuşuyorduk. Ehl-i Beyt düşmanlarından birisi dedi ki: 'Ben mürekkep kullanmadan bir şey yazacağım; eğer o buna cevap verirse, onun hak olduğunu kabul edeceğim.'
Biz meselelerimizi yazdık. O şahıs da mürekkep kullanmadan beyaz bir kâğıda bir şeyler yazdı. Onu da mektuplarımızın arasına koyup gönderdik. İmam, bizim ve onun tüm yazdıklarımıza cevaplarını yazdı.
Adam bunu görünce düşüp bayıldı. Kendine gelince İmam'ın hakkaniyetini teslim edip Ehl-i Beyt dostlarından oldu."
İsmail b. Muhammed rivâyet ediyor: "İmam Askerî'nin kapısının eşiğinde oturdum. İmam dışarı çıkınca önüne geçip fakirliğimden-yoksulluğumdan şikâyet ettim. Bir dirhemim bile yok, diye yemin ettim.
İmam, 'Yemin etme, toprağa sakladığın iki yüz dirhemin var. Bunu sana bir şey vermemek için söylemedim' buyurdu.
Hizmetçisine, 'yanında bulunanı ona ver' buyurdu. Hizmetçi de, bana yüz dinar verdi. Allah'a şükredip dönecekken İmam buyurdu ki: 'O iki yüz dinarı, ona çok ihtiyacın olacağın bir zamanda kaybetmenden korkarım.'
Ben dinarları sakladığım yere baktım, yerlerinde duruyorlardı. Oradan alıp kimsenin bulamayacağı bir yere sakladım.
Bu olayın üzerinden bir süre geçti. Bu paraya çok ihtiyacım olduğunda; sakladığım yere gittim. Ama yerinde bulamayınca çok ağırıma gitti.
Sonradan oğlumun paraları bulup aldığını öğrendim. Sonuçta o paraların bana hiçbir faydası olmadı, yani aynen İmam'ın buyurduğu gibi oldu."
Halebî anlatıyor: "Samarra'da bir araya toplanıp yakından kendisini görmek için İmam Askerî'nin evinden çıkmasını bekliyorduk. İmam'dan yazılı bir not aldık: 'Sakın ola ki sizden biri Bana selam vermeye ve eliyle Beni göstermeye kalkmasın. Aksi takdirde canınız tehlikeye girecektir.'
Yanımda bir genç oturuyordu. Nereli olduğunu sordum. 'Medineliyim' dedi. Buraya niçin geldiğini sordum.
'İmam Askerî'nin İmamlığı konusunda anlaşmazlık doğmuştur. Kendisini görüp bu konuda kendisinden bir şey duymak veya bir nişâne görmek için buraya geldim' dedi, 'Ben Gifarî ailesindenim' diye de ekledi. Ki Gifarî, Hz. Ebu Zerr'in kabilesinin, akraba-i taallukatının adıdır.
Bu sırada İmam Askerî, hizmetçisi ile birlikte evinden çıktı. Bizim karşımıza vardığında durup yanımdaki gence baktı. 'Sen Gifarî misin?' buyurdu. Genç, 'evet' dedi.
'Annen Namduye nasıldır?' diye sordu İmam. Genç, 'İyidir' dedi.
Bu kısa konuşmadan sonra İmam ayrılıp evine gitti. Ben genç adama dönüp, 'Onu daha önce görmüş müydün?' diye sordum. Genç adam, 'Hayır' dedi.
'Bu sana yetmez mi?' dedim.
'Bundan daha azı da yeterliydi' dedi."
Ca'fer b. Muhammed rivâyet ediyor: "İmam Hasan Askerî önde, biz de peşinde yürüyorduk. Ben bir evlat sahibi olmayı arzuluyor ve içimden, 'Ey Ebu Muhammed! (İmam Askerî'nin künyesi) acaba ben çocuk sahibi olacak mıyım?' diye geçiriyordum. Bu sırada bana bakıp başıyla, 'Evet' diye işaret etti.
İçimden erkek mi olacak, diye geçirdim. İmam kafasıyla, 'Hayır' işareti yaptı.
Derken bir süre sonra Yüce Allah bana bir kız çocuk verdi."
Ali b. Muhammed Ziyad rivâyet ediyor: "İmam'dan bir mektup aldım. 'Seni tehdit eden bir tehlike vardır. Evinden dışarı çıkma' diyordu.
O günlerde çok korktuğum bir sorunum vardı. İmam'a bir mektup yazıp, 'Bu o tehlike midir?' diye sordum. İmam gönderdiği cevapta, 'Benim söylediğim tehlike bundan daha kötü olacaktır' buyuruyordu.
Çok geçmeden Ca'fer b. Mahmud yüzünden izlemeye alındım. Hükümet, beni yakalayana yüz dirhem mükafaat vereceğini duyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Biz meselelerimizi yazdık. O şahıs da mürekkep kullanmadan beyaz bir kâğıda bir şeyler yazdı. Onu da mektuplarımızın arasına koyup gönderdik. İmam, bizim ve onun tüm yazdıklarımıza cevaplarını yazdı.
Adam bunu görünce düşüp bayıldı. Kendine gelince İmam'ın hakkaniyetini teslim edip Ehl-i Beyt dostlarından oldu."
İsmail b. Muhammed rivâyet ediyor: "İmam Askerî'nin kapısının eşiğinde oturdum. İmam dışarı çıkınca önüne geçip fakirliğimden-yoksulluğumdan şikâyet ettim. Bir dirhemim bile yok, diye yemin ettim.
İmam, 'Yemin etme, toprağa sakladığın iki yüz dirhemin var. Bunu sana bir şey vermemek için söylemedim' buyurdu.
Hizmetçisine, 'yanında bulunanı ona ver' buyurdu. Hizmetçi de, bana yüz dinar verdi. Allah'a şükredip dönecekken İmam buyurdu ki: 'O iki yüz dinarı, ona çok ihtiyacın olacağın bir zamanda kaybetmenden korkarım.'
Ben dinarları sakladığım yere baktım, yerlerinde duruyorlardı. Oradan alıp kimsenin bulamayacağı bir yere sakladım.
Bu olayın üzerinden bir süre geçti. Bu paraya çok ihtiyacım olduğunda; sakladığım yere gittim. Ama yerinde bulamayınca çok ağırıma gitti.
Sonradan oğlumun paraları bulup aldığını öğrendim. Sonuçta o paraların bana hiçbir faydası olmadı, yani aynen İmam'ın buyurduğu gibi oldu."
Halebî anlatıyor: "Samarra'da bir araya toplanıp yakından kendisini görmek için İmam Askerî'nin evinden çıkmasını bekliyorduk. İmam'dan yazılı bir not aldık: 'Sakın ola ki sizden biri Bana selam vermeye ve eliyle Beni göstermeye kalkmasın. Aksi takdirde canınız tehlikeye girecektir.'
Yanımda bir genç oturuyordu. Nereli olduğunu sordum. 'Medineliyim' dedi. Buraya niçin geldiğini sordum.
'İmam Askerî'nin İmamlığı konusunda anlaşmazlık doğmuştur. Kendisini görüp bu konuda kendisinden bir şey duymak veya bir nişâne görmek için buraya geldim' dedi, 'Ben Gifarî ailesindenim' diye de ekledi. Ki Gifarî, Hz. Ebu Zerr'in kabilesinin, akraba-i taallukatının adıdır.
Bu sırada İmam Askerî, hizmetçisi ile birlikte evinden çıktı. Bizim karşımıza vardığında durup yanımdaki gence baktı. 'Sen Gifarî misin?' buyurdu. Genç, 'evet' dedi.
'Annen Namduye nasıldır?' diye sordu İmam. Genç, 'İyidir' dedi.
Bu kısa konuşmadan sonra İmam ayrılıp evine gitti. Ben genç adama dönüp, 'Onu daha önce görmüş müydün?' diye sordum. Genç adam, 'Hayır' dedi.
'Bu sana yetmez mi?' dedim.
'Bundan daha azı da yeterliydi' dedi."
Ca'fer b. Muhammed rivâyet ediyor: "İmam Hasan Askerî önde, biz de peşinde yürüyorduk. Ben bir evlat sahibi olmayı arzuluyor ve içimden, 'Ey Ebu Muhammed! (İmam Askerî'nin künyesi) acaba ben çocuk sahibi olacak mıyım?' diye geçiriyordum. Bu sırada bana bakıp başıyla, 'Evet' diye işaret etti.
İçimden erkek mi olacak, diye geçirdim. İmam kafasıyla, 'Hayır' işareti yaptı.
Derken bir süre sonra Yüce Allah bana bir kız çocuk verdi."
Ali b. Muhammed Ziyad rivâyet ediyor: "İmam'dan bir mektup aldım. 'Seni tehdit eden bir tehlike vardır. Evinden dışarı çıkma' diyordu.
O günlerde çok korktuğum bir sorunum vardı. İmam'a bir mektup yazıp, 'Bu o tehlike midir?' diye sordum. İmam gönderdiği cevapta, 'Benim söylediğim tehlike bundan daha kötü olacaktır' buyuruyordu.
Çok geçmeden Ca'fer b. Mahmud yüzünden izlemeye alındım. Hükümet, beni yakalayana yüz dirhem mükafaat vereceğini duyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.