Millî Mücadele yıllarında düşman işgaline karşı tek başına yaptığı kahramanca savaşlar, tarihe yazdığı zafer destanları sonucu, adının başına şeref tacı olarak "Gazi" unvanı oturtulmuş ve Antep, "Gaziantep" olmuştur.
Şimdi bu gazilik destanından bir sayfayı açalım:
Altı yüz yıl yabancı yüzü görmeyen Antep'e bir gün, 29 Ekim 1919 günü, ansızın, Düşman askerleri giriverince, Antepliler çılgına dönmüşlerdi. 'Ne hakla, niçin, kime, danışarak girerler?" diye düşünürlerken, mesele anlaşıldı. Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti'ne "Sevr" denen paçavra dayatılmış, Batı'nın sömürgeci işgal kuvvetleri Anadolu'yu istila etmişlerdi.
Onlar, işgal kapılarını istedikleri kadar açsınlar; Antenliler kapayabilirlerdi. Halk, coşkun bir heyecan içinde direnmeye karar verdi. İlk önce, Düşman işgali altında bulunan Kilis'le Antep'in bağlantısını kesmek gerekiyordu. Genç Teğmen Şahin Bey, 200 kişilik bir Kuva-yı Milliye grubu oluşturdu. Kilis- Antep yolunu tuttu. İlk çatışma 3 Şubat 1920 tarihinde başlamıştı. Şahin Bey, düşmanın toplu, tüfekli, kendisinden onlarca kere güçlü ordusunu Antep'e sokmuyor: "Benim cesedimi çiğnemeden Antep'e giremeyecekler!" diyerek, canı pahasına savaşıyordu.
Bu sırada Antepliler de, yediden yetmişe silâhlanıyor, Antep'i vermemek için ölümü seve seve göze alıyorlardı. Bir ölüm kalım savasıydı bu. Kahraman Antep şahlanmıştı.
26 Mart 1920 sabahı; tanklı, toplu üç düşman alayı Kilis'ten Antep'e doğru ilerlemeye başladı. Şahin Bey, düşmanın geçeceği yollardaki köprüleri bertaraf etti. Fırsat buldukça baskınlar yaparak, Elmalı sırtlarında sipere girdi. Düşmanı burada durdurmak ve kesin sonucu almak istiyordu. Arkadaşlarını savaş düzenine soktu, kendisi de Elmalı köprüsüne yerleşti.
İki taraf sabahın erken saatlerinde çetin bir savaşa tutuştular. Düşman ağır topları ve makineli tüfekleriyle, Şahin Bey'in kuvvetlerini dövüyor, fakat Şahin Bey'i mevzilerinden söküp atamıyordu. Şahin Bey, köprünün taş korkuluklarını siper almış, kahramanca dövüşüyordu. Saatler geçtikçe Şahin Bey'in tuttuğu köprüden gelen silah sesleri azaldı. Öğleye doğru, yalnız Şahin Bey'in attığı kurşunların sesi duyuluyordu... Az sonra bu sesler de kesildi... Şahin Bey, delik deşik edilmişti... Düşman, cesedini çiğneyerek köprüden geçti... Antep, 25 Aralık 1921 gününe kadar, tam 11 ay 8 gün, düşmanla kıyasıya savaştı. Çoluğuyla, çocuğuyla, yaşlısı ve genciyle görülmemiş bir savaştı bu... 6317 şehit verdiği halde yılmadı. Topa, gülleye, tanka, bombaya yumruğuyla karşı durdu. Ve bir gece, dişini tırnağına takarak son kurşunlarını da attı, yayından fırlayan ok gibi, bütün gücüyle, şehrin dışına fırladı. Düşman, darmadağın olmuş, Antep'in alnında zafer güneşi parlamış, başına "gazilik" tâcı oturtulmuştu...
Şimdi bu gazilik destanından bir sayfayı açalım:
Altı yüz yıl yabancı yüzü görmeyen Antep'e bir gün, 29 Ekim 1919 günü, ansızın, Düşman askerleri giriverince, Antepliler çılgına dönmüşlerdi. 'Ne hakla, niçin, kime, danışarak girerler?" diye düşünürlerken, mesele anlaşıldı. Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti'ne "Sevr" denen paçavra dayatılmış, Batı'nın sömürgeci işgal kuvvetleri Anadolu'yu istila etmişlerdi.
Onlar, işgal kapılarını istedikleri kadar açsınlar; Antenliler kapayabilirlerdi. Halk, coşkun bir heyecan içinde direnmeye karar verdi. İlk önce, Düşman işgali altında bulunan Kilis'le Antep'in bağlantısını kesmek gerekiyordu. Genç Teğmen Şahin Bey, 200 kişilik bir Kuva-yı Milliye grubu oluşturdu. Kilis- Antep yolunu tuttu. İlk çatışma 3 Şubat 1920 tarihinde başlamıştı. Şahin Bey, düşmanın toplu, tüfekli, kendisinden onlarca kere güçlü ordusunu Antep'e sokmuyor: "Benim cesedimi çiğnemeden Antep'e giremeyecekler!" diyerek, canı pahasına savaşıyordu.
Bu sırada Antepliler de, yediden yetmişe silâhlanıyor, Antep'i vermemek için ölümü seve seve göze alıyorlardı. Bir ölüm kalım savasıydı bu. Kahraman Antep şahlanmıştı.
26 Mart 1920 sabahı; tanklı, toplu üç düşman alayı Kilis'ten Antep'e doğru ilerlemeye başladı. Şahin Bey, düşmanın geçeceği yollardaki köprüleri bertaraf etti. Fırsat buldukça baskınlar yaparak, Elmalı sırtlarında sipere girdi. Düşmanı burada durdurmak ve kesin sonucu almak istiyordu. Arkadaşlarını savaş düzenine soktu, kendisi de Elmalı köprüsüne yerleşti.
İki taraf sabahın erken saatlerinde çetin bir savaşa tutuştular. Düşman ağır topları ve makineli tüfekleriyle, Şahin Bey'in kuvvetlerini dövüyor, fakat Şahin Bey'i mevzilerinden söküp atamıyordu. Şahin Bey, köprünün taş korkuluklarını siper almış, kahramanca dövüşüyordu. Saatler geçtikçe Şahin Bey'in tuttuğu köprüden gelen silah sesleri azaldı. Öğleye doğru, yalnız Şahin Bey'in attığı kurşunların sesi duyuluyordu... Az sonra bu sesler de kesildi... Şahin Bey, delik deşik edilmişti... Düşman, cesedini çiğneyerek köprüden geçti... Antep, 25 Aralık 1921 gününe kadar, tam 11 ay 8 gün, düşmanla kıyasıya savaştı. Çoluğuyla, çocuğuyla, yaşlısı ve genciyle görülmemiş bir savaştı bu... 6317 şehit verdiği halde yılmadı. Topa, gülleye, tanka, bombaya yumruğuyla karşı durdu. Ve bir gece, dişini tırnağına takarak son kurşunlarını da attı, yayından fırlayan ok gibi, bütün gücüyle, şehrin dışına fırladı. Düşman, darmadağın olmuş, Antep'in alnında zafer güneşi parlamış, başına "gazilik" tâcı oturtulmuştu...