logo
19 NİSAN 2024

GENÇ ÜNİVERSİTE

08.07.2001 00:00:00
GERÇEKLER SAPTIRILAMAZ

SEYİR: ALPEREN POLAT

Bu sıralar Avrupa parlamentolarında bir bir kabul edilen Sözde Ermeni Soykırımı yasalarının amacından anlaşılacağı üzere tarihi ve sosyal hiçbir yönü kalmamıştır. Çünkü olay, tamamen siyasi bir platforma kaymış olup siyasi emeller uğruna kullanılan iftiralar zincirinden başka bir şey değildir. Böyle tarihi bir olayın istismarından umulan fayda; son zamanlarda daha somut bir şekilde kendini göstermeye başladı. Ermeniler artık sıkılmadan ve çekinmeden Türkiye'den toprak talep edebilecek bir tava geldiklerine inanarak, bu taleplere değişik yollarla başladılar bile. Yani beklenilen sonuç vaki olmuş, Ermeniler gerçek niyetlerini gizlemekten vazgeçmişlerdir. Zaten soykırım iddialarıyla gelinmek istenen nokta da bu idi, hasıl olmuş oldu.

Tam da böyle bir zamanda...

ATLAS DERGİSİ'Nİ KINIYORUZ

Evet tam da siyasi konjonktürün Türkiye aleyhine hızla döndüğü bir zamanda, Türkiye'de yayın yapan bazı medya organlarının, Ermeni iftiralarına ve taleplerine çanak tutar tarzda yayınlar yapmaları anlaşılacak şey değildir. Aynı medya grubuna mensup diğer yayın organlarında satır aralarında zaman zaman işlenen bu tür üzücü ve anlaşılamayan yayınlara son olarak Atlas Dergisi de katıldı. Hem de satır aralarında değil, derginin büyük bir bölümünde tam da Ermenilerin istediği tarzda Soykırım yalanlarına yer vererek.

Atlas Dergisi'nin Haziran 2001 sayısında "En uzun yıl: 1915" kapak başlığıyla sunduğu ve içeride; "Istırap: Ermeni tehciri, Yüzbinlerin trajedisi" başlığıyla verdiği Ermeni tehciri ile ilgili gerçekle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan yazılar insanı "Türkiye'de bunlar yazılıyorsa....?" düşüncesine sevketmekten alamıyor.

Nasıl burada yazdığım bu yazı gazetemin politikasını yansıtıyorsa, Atlas'ta yayınlanan yazı da Atlas'ın politikasını yansıttığından, kişileri muhatap almak yerine direk olarak Atlas dergisini muhatap almayı tercih ediyorum.

Büyük bir üzüntüyle okuduğum ve esefle kınadığım yazı şu spotla giriş yapıyor: "...Bu şartlarda alınan zorunlu göç kararı, kadın, çocuk, erkek yüzbinlerce sivil Ermeni'nin ölümüyle sonuçlandı. Yaşanan büyük acıları ve trajik olayları siyaset malzemesi yapmadan bugün yeni bir başlangıç cümlesi önermek mümkün: Onlar da buralıydı." Bu spotla dergi kendince yeni bir başlangıç yapacağını umup bir öneride bulunarak, içinde bulunduğu savaş durumundaki zayıflığından istifade ederek kendi memleketini arkadan vuran Ermenileri temize çıkarmaya çalışıyor. Diğer taraftan ölen Ermenilerin sayısının yüzbinler olduğunu söyleyerek de tarihi gerçekleri saptırmayı ihmal etmiyor.

ME?ER ERMENİLER İYİ İNSANLARMIŞ DA BİZ BİLMİYORMUŞUZ!

Dergi Van'da yaptığını iddia ettiği konuşmalara geçiyor ve şöyle devam ediyor: "...daha eskiden Ermenilerle birlikte yaşanan zamanlar nasılmış? Yüzlerde biraz endişe biraz üzüntülü ifadeler... o zaman bambaşkaymış canım. Çok iyiymiş herşey." Diyerek şu sonuca varıyor: "Van'da konuştuğumuz neredeyse herkes Ermenilerden oldukça iyi bahsediyor." Şaşırmamak elde değil, çünkü Ermeni mezaliminin en şiddetli yaşandığı bir yer olan Van'da neredeyse herkesin Ermenilere karşı muhabbet beslediğini söyleyebilmek ciddi ve şaşırtıcı bir iddia. Ya ben o yörenin insanı olarak bugüne kadar yanlış şeyler öğrenerek büyümüşüm ya da hayatında ilk defa Van'a giden bu insanlar şaşırtıcı bir gariplikle öyle insanlara denk gelmişler. Ama o yörede 20 yıla yakın yaşamış olan benim ve Ermeni mezalimini bizzat yaşamış insanların yakınlarının bu gülünç iddialara inanmaları mümkün değil. Aynı şekilde röportajlarına devam eden dergi, Hacı Baba isminde birisiyle yaptığı röportajı şu şekilde sunuyor: "Hacı Baba: Ermeniler çok iyi insanlardı..." "Atlas: Peki ne oldu buralarda?" "Hacı Baba: Ne olacak; köybeköy kestiler Ermenileri..." "Atlas: Peki Ermeniler kötülük yapmadılar mı?" "Hacı Baba: Duyduk bir şeyler; ama Ermeniler iyi insanlardı; kendi hallerinde kendi işlerindeydiler..." İnanması gerçekten güç. Çünkü o yörenin insanının böyle şeyler söylemesi imkan dahilinde değil. Öyle ki; o yörenin insanları iyi bileceklerdir ki, Ermeni mezalimi o yörenin beddularına bile girmiştir. Ve Ermeniler hakkında hiçte iyi şeyler söylenmez. Bunu bizzat yaşayan biri olarak ifade ediyorum. Bu röportajda dikkatimizi çeken başka bir husus ta şurası: "Hacı Baba: Sizi devlet mi gönderdi?" "Atlas: Hayır" "Hacı Baba: (içinden) Sen onu külahıma anlat" Hacı babanın içini okuyan Atlas Dergisi'nin burada neyi kastetmek istediği açıktır. Devlete karşı bir düşmanlığı ve belli şeylerden devleti sorumlu tutmayı ima etmeye çalışan derginin bu tavrı da tartışılması gereken ciddi bir meseledir.

KOMİTACILARA SAHİP ÇIKALIM!

Dergi incilerine devam ediyor: "...bu toprakların hamuruyla yoğrulmuş büyük bir Ermeni kültürünü, bu kültürün insanlarını tanıyan, seven, hatta çoğu zaman bunları özleyen insanların Türkiye'de çoğunlukta olduğu rahatlıkla söylenebilir" Gerçektende Atlas'ın böyle komik bir sonuca hangi istatistikle vardığını merak ediyorum. Yani Türkiye'de Ermenileri özleyen insanlar büyük çoğunlukta öyle mi? Olacak şey değil...

Dergi devamla şu tavsiyede bulunmayı da ihmal etmiyor: "...diaspora içinde bulunan ve hala kendini bu topraklara bağlı hisseden Ermenilere de sahip çıkmak, onlarla aynı coğrafyanın insanı olmaktan gelen ortaklıkları değerlendirmek gerekir."

SOYKIRIM DE?İL KIYIM ÖYLE Mİ?

Gerçekleri saptırmaya devam eden dergi, Ermenilerin kıyıma uğradığını söyleyerek, ince bir oyunla soykırım kelimesinden sakınmış ama daha sonra kendisi de "...kıyım yani soykırım.." diyerek kullandığı ifadenin gerçek anlamını ifade etmiştir.

Derginin Ermenilerin zulme uğradığıyla ilgili olarak yaptığı iftiralardan toplu olarak biraz iktibas yapacak olursak, bütünlük içinde derginin maksadı daha iyi anlaşılacaktır. İşte dergideki bazı bölümler:

"Genel olarak bakıldığında Ermeni ahalinin daha ağır bir telefata uğradığı su götürmez bir gerçektir." "...Müslüman halkın en hassas duygularını yaralayan kışkırtıcı söylenti ve yalanlar çığ gibi yayıldı. Çok az Ermeni ayaklanmaya katılmış olduğu halde, galeyana gelen halk Ermeni mahallelerine saldırdı, taş üstünde taş bırakmadı..."

"Anadolu'daki Ermeni isyanları bu savaş atmosferi içinde gelişti. Artık Ermenilerle Türkler arasında çok kötü olaylar çıkacağı belliydi. Birçok Ermeni ve Batılı tarihçi, Ermenilerin özellikle bu dönemde maruz kaldığı eziyet, aşağılama, tecavüz, cinayet gibi kabul edilemez davranışların onları isyan etmeye ve esas olarak kendilerini korumak için silahlanmaya zorladığını söylemektedir. Ermeni ahalinin gerek komitacılar gerekse Rusya başta olmak üzere İngiltere ve Fransa tarafından kışkırtıldığı ne kadar gerçekse özellikle 1915 yılı Şubat, Mart ve Nisan aylarında bu insanların ciddi bir zulümle karşı karşıya kaldıkları da o kadar gerçektir."

"Ermeni yetişkin erkeklerin büyük çoğunluğu göç hareketleri başlamadan veya başlar başlamaz yolda öldürüldü. Binlerce Ermeni kadın tecavüze uğradı ve kaçırıldı. Öldürülmeyenlerin büyük bölümü, daha sonra yiyeceksizlik veya hastalıklar yüzünden öldü."

"Tehcire çıkarılan Ermenilerin sayısı 1 milyon civarındaydı. Bir yıl süren tehcir sırasında ölen veya öldürülen Ermenilerin, abartılı veya azaltıcı rakamları bir kenara bırakırsak, yarım milyon civarında olduğunu söyleyebiliriz. Diğer bir deyişle ortalama her iki Ermeni'den biri hayatını kaybetmiştir."

Bu bölümde dergi gerçekleri saptırarak tam da Ermenilerin istedikleri tarzda açıklamalarda bulunmuştur. Bu iddiaların hiçbirinin gerçekle uzaktan yakından ilgisinin olmadığı bir gerçektir. Öyle ki; tarihi belgelerden yola çıktığını ifade eden dergi büyük bir hata içerisindedir. Çünkü birazdan sunacağımız belgeler ışığında görülecektir ki, gerçekler çok daha farklıdır ve anlatılanlar Ermeni tezine çok yakın durmaktadır.

Zenginlik ve mozaik edebiyatı

Sözde objektiflik iddialarıyla yola çıkılan ve onulmaz hatalara ve yanlışlara imza atan dergi sonraki bölümlerde amacını daha açık bir şekilde belli ediyor. Şimdi bu son bölümden bazı alıntılar yapalım:

"Onlar da bu toprakların insanıydı, bizim insanlarımızdı. Onların gidişiyle bir kültür de büyük ölçüde bu topraklardan çekilip gitti. Onların gidişi bizi zenginleştirmedi, tersine fakirleştirdi. Birçok sanatkar, zanaatkar, usta insan, gelenekleri ve bilgileriyle beraber kayboldu."

"Bu toprakların binlerce yıllık mozaik olduğunu görmezden gelerek, bize bizden başka dost yok diyerek biz bize kaldık. Etrafımızda bir Öteki olmayınca, günlük hayatımızda farklı gelenek ve göreneklerle karşılaşmayınca, kendimize ait olan değerleri de yitireceğimizi anlamadık. Ermeni kiliselerindeki aziz resimlerinin gözlerini oymaya başlayınca; kendi atalarımızın tarihi mezar taşlarını çalıp Batılılara satma noktasına gelebileceğimizi görmedik. "...Farklılıklarımızı zenginlik değil muhtemel bir tehdit olarak gördüğümüz için, giderek kendi özgünlüklerimizi de kanıksadık. Birbirimize baka baka karardık."

Ermeni kültürüne olan hayranlığını bu satırlarla ifade eden dergi, Türk milletini bölme gayretkeşliği içerisindeki çevrelerin sloganlaştırdığı mozaik, zenginlik türü kavramları sıkça kullanmaktan sakınmamış. Ayrıca Türk milletinin bugünkü yaşayış tarzına da ciddi hakaretler söz konusu.

Hangi çatlaklar? Türk kanıyla dolan çatlaklar mı?

Yazının son bölümünde ise dergi, yakın temasta bulunduğu ve belki de yazının ilham kaynağı olan Ermeni Agos Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'ten alıntılar yapmış. Ve aslında bizim yazının başında ifade ettiğimiz toprak taleplerine çanak tutma görevi en sonunda tamamlanmış. Yani bütün yazı; yazının en sonunda ifade edilen temenniler çerçevesine oturtulmuş. Diğer bir ifadeyle amaç hasıl olmuş..

İşte yazının son kısmı: "Bugün diaspora Ermenileri arasında vatan hasreti çeken, buranın insanlarıyla kucaklaşmak isteyen kişiler yok diyebilir miyiz?"

"Agos Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink anlatıyor, "Bundan 20 yıl kadar önce, tehciri yaşamış ve daha sonra Fransa'ya yerleşmiş Sivaslı bir Ermeni hanım, doğup büyüdüğü yerleri görmeye geldiğinde kalbi dayanamamış ve ölmüş. Sivas'ın köyündekiler kadına sahip çıkmışlar ve oraya giden kızına da annesini köy mezarlığına gömmek istediklerini söylemişler. Ölen hanımın kızı önce tereddüde kapılmış ama köyün yaşlılarından bir şöyle deyince, annesinin orada gömülmesini kabul etmiş: "Annen burada kalsın kızım, su çatlağını buldu." "1915'teki çatlağı bugün yaşarken de sulayabiliriz"

İşte Tehcir Gerçeği

Dergide tarihi gerçekler saptırılarak verilen bilgilerde Tehcire 1 milyon civarında Ermeni'nin katıldığı ve bunların yarısının öldüğü öne sürülmektedir. Oysa ki asıl orijinal belgeler bu rakamların tamamen uydurma olduğunu gözler önüne seriyor. Osmanlı arşiv belgeleri ışığında yapılan araştırmalar sonucu Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu tarafından hazırlanan Ermeni Tehciri ve Gerçekler isimli kitapta da ifade edildiği üzere, tehcire maruz kalan Ermenilerin sayısı 438.758 dir.. Bu insanlardan sadece 56.610 kişi hayatını kaybetmiştir. Bunlardan yaklaşık 25-30 bini hastalıktan diğer 9-10 binlik kısmı ise eşkıyaların saldırıları sonucu hayatını kaybetmiştir. Yani Atlas'ın iddia ettiği gibi ne 1 milyon Ermeni tehcir edilmiştir ne de 500 bin Ermeni ölmüştür. Bu iddialar tıpkı Ermeni iddiaları gibi tamamen yalan ve iftiradır. Ayrıca yine bu kitaptaki belgelerden de anlaşılacağı üzere Ermeniler'e tehcir sırasında bütün kolaylıklar gösterilmiş ve bütün imkanlar sağlanmıştır. Ermenilerin çoğunun tehcir sonucunda bulundukları yerlerden memnun olduklarını belirten yazışmaları da bu kitapta mevcuttur.

AÇIK MEKTUP

DAVUT ERKAN

Derginizin yayınlanmış Haziran sayısında En uzun yıl 1915 ana başlığı altında Gürsel Göncü tarafından kaleme alınan Ermeni Tehciri adlı makale hakkındaki görüşlerimi bildirmek için bu mektubu kaleme almış bulunuyorum. Makelenin dibacesinde mevcut olan fotoğrafın Ermeni katliamı iddiasını savunan kalemlerin (ana yazarların) kitabından iktibas edilmiş olması ve o gün ki Elazığ'ı yansıttığı şüpheli olduğundan geçerliliği yoktur. Kısaca bu fotoğraf ve altındaki bilginin kaynağının gerçek ve "objektif "olduğu iddia edilemez. ikinci olarak sadece Ermeni tehciri değil herhangi bir hadise araştırılırken meselenin kökenine inilir. Ancak bu makalede hadise 1892 tarihinden itibaren başlatılmıştır. Oysaki Ermeni meselesini ortaya çıkaran hadiseler 1828-1829 Osmanlı - Rus Harbinde Rusların Andolu'daki Ermenileri bugünkü Erivan çevresine Zorla göçürmesiyle başlamıştır. Makalede kendi arşivlerimizden yararlanılması savunulurken -nedendir bilinmez! -yazar makaleyi kaleme alırken- hem de böyle ciddi bir konu hakkında- arşivlerimizden yararlanarak -ciddi ve önemli- uzmanlarımızın yazdığı kitapları okumak aklına gelmemiş olacak! Ermenileri bu dönemde ayrı bir devlet gibi nitelemek gayr-i mümkün ve tarihi realiteye aykırıdır. Ermeniler bu dönemde Osmanlı Devleti sınırları içinde zımmi statüsüyle yaşayan diğer gayr-i müslim teb'a dan birisidir. Makalede Ermenilerin Kıyıma ve zulme uğradığı ifade edilmiştir. Makalenin sahibi kıyım, zulm ve katliam arasındaki farkları açıklayabilir mi? Bunların arasında mana bakımından hiç bir fark yoktur. Bu yazıdaki kıyım alenen katliamın muadili olarak kullanılmıştır. Makalede Tehcir sırasında ölen veya öldürülen Ermenilerin yarım milyon olduğu ve her iki Ermeni'den birisinin hayatını kaybettiği ifade edilmiştir. Bu rakamlar nereden alınmıştır , kaynağı nedir ? Bu konuda rakamların önemi aşikardır. Durum böyle olduğu halde rakamlar aşağı yukarı, şu kadar ifadeleriyle yayınlanabilir mi? Yarın başkasına göre bu rakam aşağı yukarı 1.5 veya 2 milyon olarak ta nitelenebilir. Yine yukarıdaki ifadeye göre; Ermeniler öldürülmüş te olabilir ölmüşte olabilirler yani kişiye göre bu iki ifadede kullanılabilir mi? Sonuç itibariyle makalede Ermeni Tehciri satır aralarında katliam olarak nitelenmiş ve bunu gizlemek için "Kıyım"tabiri kullanılmıştır. Ancak lügatlerde bu iki sözün eş anlamlı olduğu herkesçe malumdur. Sözde objektif olma sevdası veya başka bir maksatla gerçekte var olmayan bir hadise nasıl hakikat olarak düşünülebilir ve Türkiye'de çıkan dergilerden birinde yayınlanabilir? Bunun gerçekle ve bilimsellikle bağlantısının olması mümkünmüdür? Elbetteki mümkün değildir. Bugün Ermeni Tehcirini kıyım ve katliam olarak niteleyenler tarih, cografya ,sosyoloji ve dahi Türkçe'den bi-haber, na-tamam malumatlarından dolayı düştükleri kompleks sebebiyle ortaya attıkları mesnedsiz iddialardan başka birsey değildir. Derginize şu suali sormaktan kendimi alamıyorum; Ermeni meselesi hakkında ülkemize - medya içinde bir kuruluş olarak- bu tarzda mı yardımcı oluyorsunuz? İlk önce Gürsel Göncü'yü bu makaleyi yazdığı için ardından da Atlas Dergisi'ni bu makaleyi yayınladığı ve gayri ciddi yayıncılığından dolayı esefle kınıyorum.
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor

Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı

Tokat'ta incelemelerde bulunan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu, "Şu ana kadar alınan 500 ihbardan 50 yapı incelendi, 5 yıkık, 15 de ağır hasarlı yapı tespit edildi" dedi.
19.04.2024 16:34:00
İhlas Haber Ajansı
Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı
Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu, Tokat'ta 5.6 büyüklüğündeki depremin merkez üssü olan Sulusaray ilçesinde incelemelerde bulundu.

Tokat Valisi Numan Hatipoğlu, Bakan Yardımcısı Tuzcuoğlu'na deprem hasarı hakkında bilgi verdi. İlçe hükümet konağı önünde gazetecilere açıklama yapan Tuzcuoğlu, "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız olarak da Sayın Bakanımız Mehmet Özhaseki beyin hemen talimatlarıyla biz de kendi bakanlığımızın çalışmaları açısından her türlü önlemi, tedbiri ve gayreti ortaya koyduk. Arkadaşlarımızı çok hızlı bir şekilde bölgeye sevk ettik. Gerek çevre illerden buraya transfer ettiğimiz teknik arkadaşlarla, gerekse bakanlık merkezinden buraya yönlendirdiğimiz teknik ekiplerimize, hasar tespit ekiplerimizle birlikte gerek Yozgat ve Tokat'ta çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu anda 20 ekip 50 teknik personelle birlikte bu çalışmalarımız yürüyor, ihtiyaç halinde yine Sayın Valimizin, yine AFAD'ımızın koordinasyonunda teknik ekip sayılarımızı arttırabiliriz. Birkaç gün içerisinde de inşallah bu bölgedeki tüm hasar tespitlerini de tamamlamayı düşünüyoruz" dedi.

"Ağır hasar 99 öncesi yapılan binalarda"

Tuzcuoğlu yaptıkları incelemede depremde ağır hasar alan binaların 1999 yılı öncesi yapılan binalar olduğuna dikkat çekerek, "Gerek Tokat'ta gerek Yozgat'ta baktığımız zaman ağırlıklı olarak hasar gören yapıların yine 1999 öncesi binalar olduğunu tespit ediyoruz. Bunların çoğunluklu olarak 40-50 yıl öncesine ait kerpiç yapılar, yığma yapılar, mühendislik ve fen hizmetlerinden yoksun olan yapılmış olan binalar olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla ülkemiz bir deprem bölgesidir. Gerek kuzeyden geçen fay hatları, gerek Doğu Anadolu ve güneyden geçen fay hatları, gerekse Ege ile Ege'deki fay hatlarını göz önüne aldığınız zaman ülkemizin tamamı çok önemli bir deprem bölgesi oluyor. Himalayalar'dan Alp'lere kadar uzanan bu hat içerisinde bizim ülkemiz depremsellik açısından, risk açısından beşinci ülke konumunda. Öyle olunca muhakkak suretle biz yapılarımızı sağlam, sıkı ve mühendislik hizmetleri çerçevesinde inşa etmek zorundayız. Depremden çok fazla bir şey olmayabilir. Ama yapılarımız eğer ona dayanaklı değilse o zaman maalesef istenmeyen tablolarla karşı karşıya kalıyoruz" diye konuştu.

"500 ihbar geldi, 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı"

Tuzcuoğlu, depremin ardından 500'e yakın ihbar alındığını ifade ederek şunları söyledi:

"Değerli arkadaşlar Tokat ilimizde bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalarda 500 ihbar aldık şu ana kadar. Bu ihbarların sayısı artabilir. Özellikle şu anda hemşehrilerimizin bir kısmı evlerine giremiyorlar. Bunlar giriş yapmaya başladıkları zaman muhtemeldir ki orada birtakım ihbarlar da alınacak. Bu ihbarların sayısı artabilecek ve biz de yapılan her türlü ihbara teknik ekiplerimizle beraber hemen gidip yerinde inceleme, araştırma ve neticelerimizi ortaya koyacağız. Şu ana kadar incelenen 50 yapıdan 5 tanesi yıkık görünüyor. Yine 15 tane ağır hasarlı yapı görünüyor. Az önce de bahsetmiş olduğum gibi bunların büyük çoğunluğu yine kerpiç işte yığma yapılar. Mühendislik hizmetinden yoksula yapılmış olan yapılar. Diğerlerini de yine en kısa sürede tamamlamış olacağız. Kamu binalarımızla alakalı bir hasar görünmüyor. Bu sevindirici bir şey. Aslında depremle alakalı bizi en çok teselli bulduran konu bir can kaybı olmaması."

'Konuş, sen nerelisin' diyen DEM Partili Salğucak'a soruşturma

31 Mart yerel seçimlerinde oy vermek için Ömer Keçecigil Okuluna giden askeri ve polis personellerine 'Konuş, sen nerelisin'' diyen DEM Partili Süleyman Salğucak, seçim kanuna muhalefet suçundan dolayı Şırnak İl Emniyet Müdürlüğünde ifadesi alındı.
19.04.2024 16:21:00
İhlas Haber Ajansı
'Konuş, sen nerelisin' diyen DEM Partili Salğucak'a soruşturma
'Konuş, sen nerelisin' diyen DEM Partili Salğucak'a soruşturma
Avukat Ramazan Demir, Şırnak'ta taşımalı seçmen olduğunu düşündüğü kişilere 'Konuş sen nerelisin'' diyerek tepki gösteren Süleyman Salğucak'a soruşturma açıldığını duyurdu.

31 Mart günü Şırnak'a oy vermek için taşınan asker ve polisler tek sıra içeri girerken tepki gösteren 61 yaşındaki Süleyman Salğucak'a soruşturma açıldı.

Avukat Ramazan Demir, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Şırnak savcılığı 'Konuş, sen nerelisin' sözünden dolayı Süleyman Salğucak'a 'Seçim kanununa muhalefetten' soruşturma açmış" diye belirtti.

Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı, Salğucak hakkında 'Seçim kanununa muhalefet' ve 'Seçmenin oy kullanmasını engelleme' iddialarıyla ilgili soruşturma açtı.

Dilan ve eşi Engin Polat'ın soruşturması şüphelilerine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye

İstanbul merkezli 6 ilde düzenlenen ve Dilan Polat ile eşi Engin Polat'ın da tutuklandığı soruşturma kapsamında, 16 şüphelinin "vergi usul kanuna muhalefet" suçundan tahliyesine karar verildi

19.04.2024 12:08:00 / Güncelleme: 19.04.2024 12:14:38
AA
Dilan ve eşi Engin Polat'ın soruşturması şüphelilerine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Dilan ve eşi Engin Polat'ın soruşturması şüphelilerine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, Engin Polat ve Dilan Polat'ın aralarında olduğu 16 şüpheli hakkında "Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi, Vergi Usul Kanunu ile Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi kanunlarına muhalefet" ile "suç örgütü kurma ve üye olma" suçlarından yürütülen soruşturma sürüyor.

Soruşturma kapsamında, aylık tutukluluk incelemesi yapan sulh ceza hakimliği, 16 şüphelinin "vergi usul kanununa muhalefet" suçundan tahliyesine karar verdi.

Hakimlik, şüphelilerin "suç örgütü kurma ve üye olma", "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama" ve "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet" suçlarından ise tutukluluk hallerinin devamına hükmetti.

Ne olmuştu?

İstanbul merkezli 6 ilde 1 Kasım'da ve devamında düzenlenen operasyonlarda, Dilan Polat ve eşi Engin Polat'ın da aralarında bulunduğu 24 şüpheli gözaltına alınmıştı.

Soruşturma kapsamında daha önce şirketlerinde yapılan aramalarda dijital materyal ve defterlere el konulan Polat çiftinin de yer aldığı şüphelilerle ilgili MASAK ön inceleme raporu hazırlanmış, raporda tasfiye halindeki 3 firmadan aile bireylerine ait şirketlere sözde ticaret karşılığında sahte fatura kesilmesi yöntemiyle 200 milyon lira para girişi olduğu belirlenmişti.

Paranın yine aile bireylerine ait şirketler arasında transfer edildiği, son aşamada ise Engin Polat'ın sahibi olduğu Milda Gayrimenkul isimli firmada toplanarak gayrimenkul ve çok sayıda araç alındığının tespitinin ardından İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, şüphelilerin kimliklerini belirlemiş, İstanbul merkezli Ankara, Yalova, Ordu, Kırklareli ve Manisa'da 43 adrese eş zamanlı operasyon düzenlemişti.

Soruşturma kapsamında çalışmalarını sürdüren ekipler, Dilan ve Engin Polat'a ait bir medikal şirketin Ankara'da başka bir firmaya isim hakkını verdiğini, bu firmanın hesabındaki 1 milyon 800 bin liranın da ortakların kişisel hesaplarına aktarılmaya çalışıldığını tespit etmişti.

Dilan Polat, Engin Polat ve Sıla Doğu'nun da aralarında bulunduğu şüphelilerden 16'sı tutuklanmıştı.

Hakimlik, 27 şirkete kayyum atanmasına hükmetmişti.

Soruşturma kapsamında, Dilan Polat'ın 2019'da "şampiyonlar ligi" adıyla sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğrafta yer alan bazı kişiler kimlikleri tespit edilip soruşturmaya dahil edilmiş, savcılık, sosyal medya fenomeni olan bu kişiler hakkında yurt dışına çıkış yasağı getirilmesini talep etmişti.

Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliği, sosyal medya fenomenleri Eylül Öztürk Özkan, Feyzanur Başar, İleyda Topal, İlke Ela Göz, Kadir Yiğit, Mervenur Korkut, Muhammet Oğuz Başar, Murat Yiğit, Nurgül Yiğit, Tolunay Topal, Tuğba Demirhan, Yavuz Selim Korkut, Habip Özsefil, Huri Özsefil ve Özge Duman'a yurt dışına çıkış yasağı getirmişti. 

Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk

Türkiye'nin, geçen yıl sonu itibarıyla 22 milyon 206 bin 34 olarak belirlenen çocuk nüfusu, ülke nüfusunun yüzde 26'sını oluşturdu
 

 
19.04.2024 10:34:00 / Güncelleme: 19.04.2024 10:43:28
AA
Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk
Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk

Türkiye İstatistik Kurumu, 2023 yılına ilişkin çocuk istatistiklerini açıkladı.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre, 2023 yıl sonu itibarıyla Türkiye nüfusu 85 milyon 372 bin 377 kişi iken bunun 22 milyon 206 bin 34'ü çocuk olarak kayıtlara geçti.

Çocuk nüfusun yüzde 51,3'ünü erkek, yüzde 48,7'sini kız çocuklar oluşturdu.

Birleşmiş Milletler tanımına göre, 0-17 yaş grubunu içeren çocuk nüfus, 1970 yılında toplam nüfusun yüzde 48,5'ini oluştururken bu oran 1990'da yüzde 41,8 ve 2023'te yüzde 26 oldu.

Nüfus projeksiyonlarına göre, çocuk nüfus oranının 2030'da yüzde 25,6, 2040'ta yüzde 23,3, 2060'ta yüzde 20,4, 2080'de yüzde 19 olacağı öngörüldü.

Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2023'te çocuk nüfus oranının AB ortalaması yüzde 18 oldu.

AB üye ülkeleri içinde en fazla çocuk nüfus oranına sahip ülkeler sırasıyla yüzde 23,4 ile İrlanda, yüzde 21,1 ile Fransa ve yüzde 20,9 ile İsveç olarak kaydedildi.

Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla yüzde 15,1 ile Malta, yüzde 15,4 ile İtalya, yüzde 15,9 ile Portekiz olarak belirlendi.

Türkiye'nin çocuk nüfus oranının AB'ye üye ülkelerden daha yüksek olduğu görüldü.

 

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.