Gerçek cömertlik Allah’a mahsustur
Gerçek cömertlik, karşılığında hiçbir şey beklemeden vermek ve bağışlamak ancak Allah'tan beklenir. Bu, ancak Allah'a mahsustur. Çünkü O, her muhtaca verdiği zaman karşılık beklemeden vermiş ve halen de vermektedir. Hem de peşin verir, vereceğini sonraya bırakmaz
18.07.2019 00:00:00
İmam Gazali hazretleri şöyle buyurdu:
"el-Vehhab, Allah'ın isimlerindendir. Hibe, karşılığı olmayan ivezsiz ve garazsız bir bağıştır.. Bu sıfatla bağışı çoğaltan kişiye cömert ve Vehhab (ziyadesiyle veren ve bağışta bulunan) denir.
Gerçek cömertlik, karşılığında hiçbir şey beklemeden vermek ve bağışlamak ancak Allah'tan beklenir. Bu, ancak Allah'a mahsustur. Çünkü O, her muhtaca verdiği zaman karşılık beklemeden vermiş ve halen de vermektedir. Hem de peşin verir, vereceğini sonraya bırakmaz.
Bir kimse, bir bağışta bulunduğunda, karşılığını hemen beklerse ve yahut zamanla insanlar tarafından övülmesini veya en azından kınanmaktan kurtulmasını isterse o insan bağışta bulunmuş bir insan değildir.
Cömert olmak şerefini bile ihraz etmiş sayılmaz. Çünkü her verilen şeyin karşılığı mutlaka para veya mülk olamaz. Bazan da bunların cinsinden olmayan, elle tutulmayan manevî değerler de olabilir verdiği şeyin karşılığı.
Her kim şeref kazanmak veya övülmek için bir bağışta bulunursa o sadece bu bağışı meydana getiren bir işçi olabilir. Çünkü gerçek bağışlayıcı o kimsedir ki, herkes ondan karşılıksız faydalar görür, yani herkese ivezsiz ve garazsız faydası dokunur.
Hatta bazen öyleleri de olabilir ki, sırf hayrı 'bak ne cimri adamdır, hiç hayır yapmıyor' demesinler diye, sırf korkusundan yapar, işte böyle bağışlarda bulunanlara da bağışta bulunan insan denemez. Çünkü bu da bağışını ötekiler gibi karşılık için yapmıştır.
Kuldan, hiçbir zaman gerçek mânâda cömertlik ve bağışlayıcılık beklenemez. Çünkü o, yapılacak bir işin, yapılmaması evlâ olunca o işi yapmaya katiyen yanaşmaz. Fakat bütün varlığını hatta en aziz varlığı olan ruhunu Allah yolunda, Cennetine tamah etmeden veya azabından kurtulmak gibi bir gaye beklemeden feda etse, o kişi şüphe yok ki gerçekten vehhab (bağışta bulunan) ve cevad (son derece cömert olan) ismine lâyık olmuş olur.
Böyle olmayıp da sırf Allah'ın cennetine kavuşmak veya azabından kurtulmak gayesiyle yaparsa veyahut insanlar tarafından övülmek, beğenilmek, dolayısıyla nam ve şöhret kazanmak için bir bağışta bulunmuşsa, o kişi her ne kadar zahiren karşılıksız bir bağışta bulunmuş hissini vererek, insanlar tarafından cevad kabul edilirse de aslında böyle değildir. Çünkü insanlar karşılığın yalnız madde olduğunu sanırlar oysa maddî olmayan, manevî olan karşılıklar da vardır.
Cevad olan kimselerin hazzı yalnız Allah'tır, O'nun rızasıdır, O'na kavuşmaktır. İnsanoğlunun ihtiyarî olan fiilleri ile, kazanabileceği en büyük mutluluktur bu! O öyle bir haz ve saadettir ki bütün mutluluklar onun yanında hiç kalır."
OKAN EGESEL