Göç küresel bir sorun
Göç ve Uyum Sempozyumu'nda 191 değişik ülkeden toplamda 3.7 milyon kişinin uluslararası koruma statüsü ile Türkiye'de ikamet ettiğini söyleyen Başbakan Yıldırım, "Tehlike büyüktür ve mutlaka tedbir alınmalıdır. Tedbir de sadece ülkelerin tek başına almasıyla olmaz. Bu küresel soruna karşı bu göç olgusunu ortaya çıkaran sebeplerin üzerinde çalışmamız lazım" dedi.
15.12.2017 00:00:00
AK Parti Genel Başkan Vekili ve Başbakan Binali Yıldırım, AK Parti Sosyal Politikalar Başkanlığınca "Anadolu Dünya Dolu" sloganıyla düzenlenen "Göç ve Uyum Sempozyumu"nda katılımcılara hitap etti.
Türkiye'de 600 bine yakın misafir öğrencinin bulunduğunu belirten Yıldırım, 191 değişik ülkeden toplamda 3.7 milyon kişinin uluslararası koruma statüsü ile Türkiye'de ikamet ettiğine işaret etti.
Mültecilerin durup dururken Türkiye'ye gelmediğini, bir çoğunun memleketlerinden hicret etmek zorunda kaldığını anlatan Yıldırım, "Doğdukları, büyüdükleri, havasını soludukları, acı tatlı hatıralarının olduğu vatanlarından koparıldılar ve bir bilinmeze göç etmek zorunda kaldılar. Göç, hicret. Hicreti bizim kadar kimse bilmez. Hamd olsun bugün bu anlayışla yeryüzünün en merhametli, en şefkatli ülkesinin adı Türkiye'dir. Ne en gelişmiş, en zengin ülkeler ne de uluslararası kuruluşlar Türkiye kadar ihtiyaç sahiplerine, yalnızlara, kimsesizlere kucak açıyor ne de gerekli yardımı yapıyor. Gönlümüzü açtığımız mazlumlar sayesinde dünyanın en itibarlı ülkelerinin başında Türkiye var" diye konuştu.
Göçmenler en büyük sosyal sorun
Göçmen ve mülteci sorununun artık dünyanın en önemli sosyal ve toplumsal sorunu haline geldiğine işaret eden Yıldırım, şunları söyledi: "Buna gözümüzü kapatarak, kulağımızı tıkayarak, 'Bugün ben de sorun yok, o zaman bir şey yapmayayım' diyerek, 'Bana değmeyen yılan bin yaşasın' diyerek bir yere varamayız. Tehlike büyüktür ve mutlaka tedbir alınmalıdır. Tedbir de sadece ülkelerin tek başına almasıyla olmaz. Bu küresel soruna karşı bu göç olgusunu ortaya çıkaran sebeplerin üzerinde çalışmamız lazım. Bu nedir? Küresel terördür, otorite boşluğudur, adil olmayan yönetimlerdir, zulümdür, baskıdır ve insanlara yapılan büyük haksızlıklardır. İhtiras, rekabet uğruna ülkesindeki vatandaşların geleceğini karartan yöneticiler bu işin en büyük sorumlularıdır. Dolayısıyla sonuçlarıyla değil sebepleriyle de bu göç olgusunun ele alınması, küresel anlamda en üst düzeyde değerlendirilmesi lazım. Birleşmiş Milletler dediğimiz örgütler, küresel örgütlerin bundan daha önemli bir görevi olabilir mi? Demek göç meselesi sosyal, ekonomik, kültürel fırsat ve kriz boyutları bir arada olan bir meseledir."
Türkiye'de 600 bine yakın misafir öğrencinin bulunduğunu belirten Yıldırım, 191 değişik ülkeden toplamda 3.7 milyon kişinin uluslararası koruma statüsü ile Türkiye'de ikamet ettiğine işaret etti.
Mültecilerin durup dururken Türkiye'ye gelmediğini, bir çoğunun memleketlerinden hicret etmek zorunda kaldığını anlatan Yıldırım, "Doğdukları, büyüdükleri, havasını soludukları, acı tatlı hatıralarının olduğu vatanlarından koparıldılar ve bir bilinmeze göç etmek zorunda kaldılar. Göç, hicret. Hicreti bizim kadar kimse bilmez. Hamd olsun bugün bu anlayışla yeryüzünün en merhametli, en şefkatli ülkesinin adı Türkiye'dir. Ne en gelişmiş, en zengin ülkeler ne de uluslararası kuruluşlar Türkiye kadar ihtiyaç sahiplerine, yalnızlara, kimsesizlere kucak açıyor ne de gerekli yardımı yapıyor. Gönlümüzü açtığımız mazlumlar sayesinde dünyanın en itibarlı ülkelerinin başında Türkiye var" diye konuştu.
Göçmenler en büyük sosyal sorun
Göçmen ve mülteci sorununun artık dünyanın en önemli sosyal ve toplumsal sorunu haline geldiğine işaret eden Yıldırım, şunları söyledi: "Buna gözümüzü kapatarak, kulağımızı tıkayarak, 'Bugün ben de sorun yok, o zaman bir şey yapmayayım' diyerek, 'Bana değmeyen yılan bin yaşasın' diyerek bir yere varamayız. Tehlike büyüktür ve mutlaka tedbir alınmalıdır. Tedbir de sadece ülkelerin tek başına almasıyla olmaz. Bu küresel soruna karşı bu göç olgusunu ortaya çıkaran sebeplerin üzerinde çalışmamız lazım. Bu nedir? Küresel terördür, otorite boşluğudur, adil olmayan yönetimlerdir, zulümdür, baskıdır ve insanlara yapılan büyük haksızlıklardır. İhtiras, rekabet uğruna ülkesindeki vatandaşların geleceğini karartan yöneticiler bu işin en büyük sorumlularıdır. Dolayısıyla sonuçlarıyla değil sebepleriyle de bu göç olgusunun ele alınması, küresel anlamda en üst düzeyde değerlendirilmesi lazım. Birleşmiş Milletler dediğimiz örgütler, küresel örgütlerin bundan daha önemli bir görevi olabilir mi? Demek göç meselesi sosyal, ekonomik, kültürel fırsat ve kriz boyutları bir arada olan bir meseledir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.