Mîr Muhammed NumânMir Muhammed Numân, Hazret-i İmâm'ın ashâbı arasında, İmâm'a aşk ve muhabbet ile bağlananların en önde geleniydi. Bu yüzden Hindistan'daki şöhret ve hizmeti güneş gibi açıktır. Kendisine bağlananlar o kadar çok oldu ki, bazı düşmanlar vaktin sultanına: "Sizin saltanatınız, hudud şehriniz Burhânpûr'da sona erer. Çünkü orada Hazret-i Mir dedikleri bir derviş vardır ve yüz bin Özbek talebesi süvari halde emrindedir. Sultan tesir altında kalıp, Hazret-i Mir'i Burhânpûr'dan çağırdı ve; "Size niçin Hazret-i Mir diyorlar" dedi. O da; "Ben seyyidim. Seyyide Mir derler. Hazret demelerinden razı değilim, emrediniz demesinler" buyurdu. "Yüz bin müridin varmış!" dedi. Hazret-i Mir, tebessüm etti. Sultan, orada olanlara; "Bakın, ben onunla konuşuyorum, o ise gülüyor. Bu dervişin böbürlenmesini anlıyorsunuz değil mi?" dedi. Mir'i seven ve hürmet eden Mehâbet Han oradaydı. Sultanın sözüne katılmış görünerek; "Onun üstâdı, memleketleri halifelerine taksim etmiştir. Bunu Burhânpûr'a verdi. Bunun oradaki makam ve mertebesi o derecededir ki, bizim ve sizin gibilerin orada varlığı hissedilmez" dedi. Sultan, Mehâbet Hanın de bu dervişe düşman olduğunu sanıp; "Onu sana bıraktım" dedi. Mehâbet Han, Mir Muhammed Numân Hazretlerini kendi evine götürdü, yakınlık ve muhabbet gösterdi. Çeşitli ziyâfetler ikrâm eyledi. Söz sahibi kimseler ve diğerleri, karınca ve çekirgeler gibi Hazret-i Mir'in ziyaretine geldiler. Çok adaklar yapıp, yerine getirdiler. Sultan bunu işitince, Mehâbet Hana kızdı. O da; "Padişahım, bu derviş beş vakit namaz kılar, başka hiçbir şey yapmaz" diye arz etti. Pâdişâh, Mir'in Burhânpûr'da kalmayıp başşehir Ekberâbad'da bulunmayı kabul ederse onu bırakalım dedi. Mir Hazretleri kabul etti ve Ekberâbâd'da oturmaya razı oldu. Orada tâliblere ders vermeye başladı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.