Nasûhî Üsküdârî Hz.Muhammed Nasûhî Efendi senelerce dergahında talebe yetiştirdi ve Eyyüb Sultan Camiinde Salı günleri vaz ve nasihat ederek insanların dünya ve ahirette saadete, kurtuluşa ermeleri için gayret etti. 1714 senesinde Kastamonu'ya gönderildi. Kastamonu'da bulunduğu sırada da vazifesini sürdürdü. Orada Halvetiyye ve Şâbâniyye yolu büyükleriyle görüşüp sohbet etti. Evliya ve alimlerin kabirlerini ziyaret etti. Bu yolculuğu sırasında oğlu Şeyh Alaeddin Efendi de yanında bulundu. Kastamonu'dan ayrılacağı sırada büyük veli Şeyh Şâbân-ı Veli Hazretlerinin kabrinin bulunduğu türbeye girdi. Kabrinin başında Kuran-ı Kerim okuyup sevabını ruhuna bağışladı.Şeyh Şâbân-ı Veli Hazretlerinin rûhaniyetine teveccüh edip, yönelip ondan istifade etti. Ona veda ettikten sonra hayvanına binerek Ilgaz Dağında türbesi bulunan Benli Sultan diye meşhur olan Şeyh Muhyiddin Efendinin kabrini ziyarete gitti. Bu ziyaret sırasında yanında Kastamonulu Azizzade Efendi ve Nasûhî Hazretlerinin oğlu Alaeddin Efendi de bulunuyordu.Nasûhî Efendi, Benli Sultanın kabrini ziyaret etmek için Kastamonulu Azizzade ile birlikte türbenin içine girdi. Oğlu Alaeddin Efendi ise, kapıda bekliyordu. Biraz sonra Alaeddin Efendi de türbenin içine girdi. Nasûhî Efendi iki rekat namaz kılıp Kur'an-ı Kerim okuduktan ve sevabını Benli Sultanın rûhuna hediye ettikten sonra onun rûhâniyetine teveccüh etti. Bu sırada oğlu Alâeddîn Efendi de gözlerini kapayıp teveccüh ediyordu. Kulağına konuşma sesleri gelmeye başladı. Kendi kendine; "Herhalde babam Azizzâde ile konuşuyorlar" dedi. Fakat gözlerini açıp baktığında ne görsün. Sandukanın üzerinde orta boylu, hafif sakallı bir zat duruyordu. Babası Nasûhi Efendi de o zâtla sohbet ediyordu. Onların bu hallerinden ve heybetlerinden hayrete düşen Alâeddin Efendi, dışarı çıktı. Bir müddet sonra Nasûhi Efendi ve Azizzâde Efendi de dışarı çıktılar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.