Pir Muhammed Gencevi
Hocasına kavun karpuz götüren talebeye yolun korkulu yerlerinde yoldaşlık etti. Hocasının bulunduğu beldeye yaklaştıkları sırada yol kenarında bir harman sâhibinin yanında durdular. Talebeye yoldaşlık eden atlı, harman sahibine yaklaşıp; "Şu sûfiden bir kavun ödünç aldım. Bana bir kavun verin de bunun kavununu ödeyeyim" dedi. Harman sâhibi yemin ederek; "Bizim kavunumuz yotur" dedi. Harman sâhibine; "Bu samanın içinde kavun bulursak bizim olsun mu?" dedi. "Kavun değil altın bulsanız sizin olsun" deyince, saman yığınının bir yerini mızrakla gösterip burada kavun var çıkarıp bize ver!" dedi. Harman sâhibi merakla işâret ettiği yeri karıştırıp saman yığınının içinden iki kavun çıktığını gördü. Buna çok şaşırdı. Çünkü oraya kavun koymamıştı. Kavunları alıp ona verdi. Hocasına kavun karpuz götürmekte olan talebe de çok şaşırmıştı. Çünkü saman yığınının arasından çıkan kavunlar ödünç verdiği kavunun aynısı idi. Kavunlardan birini alıp borç aldığı kavunun yerine verdi. Diğerini de kesmesini söyledi. Borç verdiği kavunu alıp heybesine koydu. Diğerini de kesti. Harman sâhibi ile birlikte yerlerken birara kavunun çekirdeklerini bir kenara dökmek için bir tarafa eğildi. Sonra doğrululup, baktığında kendisine yol arkadaşlığı eden kimse bir anda gözden kaybolmuştu, orada yoktu. Bunun üzerine kalkıp hayret içinde yoluna devâm etti. Yolda öğle namazı vakti girdi. Bir yerde durdu ve durduğu yerde akar su kaynağı gördü. Bu sudan abdest aldı. Namaza duracağı sırada suyun başında Pîr Muhammed Gencevî'nin durduğunu gördü. Yanına yaklaştı bu sefer başka bir kimse şeklinde gördü. Bu kimse; "Şeyhin köyünde şimdi ezân okunur acele git!. İnşâallah cemaâte yetişirsin" dedi. Bunun üzerine hemen yürüdü. Cemâate yetişip cemâatle namaz kıldı. Namazdan sonra bekledi. Bu sırada hocası Pîr Muhammed Hazretleri; "Dağdan gelen sûfiyi çağırın gelsin!" buyurdu. Gelip huzûruna oturunca; "Bugün başından geçen hâdiseleri bu cemâate anlat" dedi. O da başından geçen hâdiseleri tek tek anlattı. Cemâat de hayretle dinledi.
Hocasına kavun karpuz götüren talebeye yolun korkulu yerlerinde yoldaşlık etti. Hocasının bulunduğu beldeye yaklaştıkları sırada yol kenarında bir harman sâhibinin yanında durdular. Talebeye yoldaşlık eden atlı, harman sahibine yaklaşıp; "Şu sûfiden bir kavun ödünç aldım. Bana bir kavun verin de bunun kavununu ödeyeyim" dedi. Harman sâhibi yemin ederek; "Bizim kavunumuz yotur" dedi. Harman sâhibine; "Bu samanın içinde kavun bulursak bizim olsun mu?" dedi. "Kavun değil altın bulsanız sizin olsun" deyince, saman yığınının bir yerini mızrakla gösterip burada kavun var çıkarıp bize ver!" dedi. Harman sâhibi merakla işâret ettiği yeri karıştırıp saman yığınının içinden iki kavun çıktığını gördü. Buna çok şaşırdı. Çünkü oraya kavun koymamıştı. Kavunları alıp ona verdi. Hocasına kavun karpuz götürmekte olan talebe de çok şaşırmıştı. Çünkü saman yığınının arasından çıkan kavunlar ödünç verdiği kavunun aynısı idi. Kavunlardan birini alıp borç aldığı kavunun yerine verdi. Diğerini de kesmesini söyledi. Borç verdiği kavunu alıp heybesine koydu. Diğerini de kesti. Harman sâhibi ile birlikte yerlerken birara kavunun çekirdeklerini bir kenara dökmek için bir tarafa eğildi. Sonra doğrululup, baktığında kendisine yol arkadaşlığı eden kimse bir anda gözden kaybolmuştu, orada yoktu. Bunun üzerine kalkıp hayret içinde yoluna devâm etti. Yolda öğle namazı vakti girdi. Bir yerde durdu ve durduğu yerde akar su kaynağı gördü. Bu sudan abdest aldı. Namaza duracağı sırada suyun başında Pîr Muhammed Gencevî'nin durduğunu gördü. Yanına yaklaştı bu sefer başka bir kimse şeklinde gördü. Bu kimse; "Şeyhin köyünde şimdi ezân okunur acele git!. İnşâallah cemaâte yetişirsin" dedi. Bunun üzerine hemen yürüdü. Cemâate yetişip cemâatle namaz kıldı. Namazdan sonra bekledi. Bu sırada hocası Pîr Muhammed Hazretleri; "Dağdan gelen sûfiyi çağırın gelsin!" buyurdu. Gelip huzûruna oturunca; "Bugün başından geçen hâdiseleri bu cemâate anlat" dedi. O da başından geçen hâdiseleri tek tek anlattı. Cemâat de hayretle dinledi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.