Semnûn Muhib Hz.
İbn-i Mesrûk anlatır: Semnûn Muhib, hac dönüşü bir şehre uğradı. Halk, vâazını dinlemek istediklerini söylediler. Câmide vâaza başladı. Kimsenin dinlemediğini görünce, yüzünü kandillere dönüp: "Size hitâb ediyorum" dedi. Bütün kandiller yere döküldü.
Bir gün Semnûn:
"Sırrımın keşfini bilirken, dilersin cümle ahvâlim,
Sen nasıl istersin, benim başkası ile yok hâlim".
beytini okuyunca; talebelerinden biri arkadaşına: "Dün gece köydeydim. Rüyâmda hocamın çektiği hastalık için Allah-û Teâlâ'dan şifâ isteyen sesini işittim" dedi. Diğer talebelerden de buna benzer rüyâ görenler anlattılar. Bu sözler, idrar tutulmasından sıkıntı çeken ve hastalığını kimseye söylemeyen Semnûn'a iletilince; sabrını gizleyip, hastalığını açığa vurdu. Mekteplerin önlerine gider, çocuklara, "O'nun her emrine rızâ göstereceğine söz verip de isyân eden, bu yalancı amcanız için duâ edin" diye yalvardı.
Semnûn Muhib bir gün sohbette, sırtını bir ağaca dayayarak etrafında yarım çember yapmış dinleyenlere, muhabbetten bahsederken, küçük bir kuşun ondan uzak olmayan bir yere konduğunu gördü. Kuşa doğru yönelerek konuşmasını devâm ettirirken, birden kuş gagasıyla toprağa vurmaya başladı. Hareket o kadar içten ve devamlıydı ki, gagasından kan geliyordu. Muhabbetten kendini kaybeden kuşun, tatlı bir ürpermeyle bayılıp yere düştüğünü ve öldüğünü gördüler.
Bir gün Bağdat'ta, hayırsever birinin dört bin altın sadaka dağıttığını gördü. Arkadaşı Ebû Muhammed Hazretlerine: "Görüyor musun, bu zât ne kadar sevap işledi. Bizim elimizde para yok. Eğer bu dağıtılan para kadar sevap kazanmak istiyorsak, biz de gidip her bir altın için, bir rek'ât namaz kılalım" buyurdu. Arkadaşıyla berâber dört bin rekât namaz kıldılar.
Buyurdu ki:
"Tasavvuf; hiç bir şeye sâhip olmaman ve hiçbir şeyin de sana sâhip olmamasıdır".
"Allah-û Teâlâ'yı sevenler, dünyâ ve âhiret şerefine kavuşarak gittiler. Çünkü Resûlullah: "Kişi sevdiği ile berâberdir" buyurdu.
"Muhabbet, sevenle sevileni birbirine kavuşturduğu zaman kemâle erer".
"Âhirette en çok mes'ûd olanlar, Allah'ı en çok sevenlerdir. Çünkü âhiret demek, O'na yönelmek ve O'na kavuşmak saâdetine ermek demektir". "Tövbe, sabr, zühd, korku gibi makamlar, muhabbetin kollarından birini elde edebilmek için bir takım yollardır. Esas olan ise, Allah'tan başkasına kalpte yer vermemek, temizlemektir. Bunun da başlangıcı; Allah'a, âhirete, Cenne ve Cehennem'e inanmaktır. Bu îmândan korku ve ümid doğar".
"Kulun Hakk'a ulaşmasının başlangıcı vücûdunun ihtiyaçlarını gidermekle uğraşmaktan vazgeçmesidir. Haktan uzaklaşmasının başlangıcı da, nefsine uyup onunla haşır-neşir olmasıdır".
İbn-i Mesrûk anlatır: Semnûn Muhib, hac dönüşü bir şehre uğradı. Halk, vâazını dinlemek istediklerini söylediler. Câmide vâaza başladı. Kimsenin dinlemediğini görünce, yüzünü kandillere dönüp: "Size hitâb ediyorum" dedi. Bütün kandiller yere döküldü.
Bir gün Semnûn:
"Sırrımın keşfini bilirken, dilersin cümle ahvâlim,
Sen nasıl istersin, benim başkası ile yok hâlim".
beytini okuyunca; talebelerinden biri arkadaşına: "Dün gece köydeydim. Rüyâmda hocamın çektiği hastalık için Allah-û Teâlâ'dan şifâ isteyen sesini işittim" dedi. Diğer talebelerden de buna benzer rüyâ görenler anlattılar. Bu sözler, idrar tutulmasından sıkıntı çeken ve hastalığını kimseye söylemeyen Semnûn'a iletilince; sabrını gizleyip, hastalığını açığa vurdu. Mekteplerin önlerine gider, çocuklara, "O'nun her emrine rızâ göstereceğine söz verip de isyân eden, bu yalancı amcanız için duâ edin" diye yalvardı.
Semnûn Muhib bir gün sohbette, sırtını bir ağaca dayayarak etrafında yarım çember yapmış dinleyenlere, muhabbetten bahsederken, küçük bir kuşun ondan uzak olmayan bir yere konduğunu gördü. Kuşa doğru yönelerek konuşmasını devâm ettirirken, birden kuş gagasıyla toprağa vurmaya başladı. Hareket o kadar içten ve devamlıydı ki, gagasından kan geliyordu. Muhabbetten kendini kaybeden kuşun, tatlı bir ürpermeyle bayılıp yere düştüğünü ve öldüğünü gördüler.
Bir gün Bağdat'ta, hayırsever birinin dört bin altın sadaka dağıttığını gördü. Arkadaşı Ebû Muhammed Hazretlerine: "Görüyor musun, bu zât ne kadar sevap işledi. Bizim elimizde para yok. Eğer bu dağıtılan para kadar sevap kazanmak istiyorsak, biz de gidip her bir altın için, bir rek'ât namaz kılalım" buyurdu. Arkadaşıyla berâber dört bin rekât namaz kıldılar.
Buyurdu ki:
"Tasavvuf; hiç bir şeye sâhip olmaman ve hiçbir şeyin de sana sâhip olmamasıdır".
"Allah-û Teâlâ'yı sevenler, dünyâ ve âhiret şerefine kavuşarak gittiler. Çünkü Resûlullah: "Kişi sevdiği ile berâberdir" buyurdu.
"Muhabbet, sevenle sevileni birbirine kavuşturduğu zaman kemâle erer".
"Âhirette en çok mes'ûd olanlar, Allah'ı en çok sevenlerdir. Çünkü âhiret demek, O'na yönelmek ve O'na kavuşmak saâdetine ermek demektir". "Tövbe, sabr, zühd, korku gibi makamlar, muhabbetin kollarından birini elde edebilmek için bir takım yollardır. Esas olan ise, Allah'tan başkasına kalpte yer vermemek, temizlemektir. Bunun da başlangıcı; Allah'a, âhirete, Cenne ve Cehennem'e inanmaktır. Bu îmândan korku ve ümid doğar".
"Kulun Hakk'a ulaşmasının başlangıcı vücûdunun ihtiyaçlarını gidermekle uğraşmaktan vazgeçmesidir. Haktan uzaklaşmasının başlangıcı da, nefsine uyup onunla haşır-neşir olmasıdır".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.