Ubeydullah-ı Ahrâr
Mevlana Fethullah Tebrizi şöyle anlatmıştır: "Seyyid Kasım'ın sohbetine çok devam ederdim. Tasavvufa dair öyle merak salmıştım ki, tasavvufa dair ince meselelerin konuşulduğu bu mecliste sabahlardım. Gözüme uyku girmezdi. Bir defasında Seyyid Kasım'ın sohbetindeyken, içeriye Ubeydullah-ı Ahrâr girdi. Seyyid Kasım, onu büyük bir alaka ile karşıladıktan sonra, garip, mearif ve acaip hikmetler konuşmaya başladılar. Dikkat ettim, Ubeydullah-ı Ahrâr'ın her ziyarete gelişinde, Seyyid Kasım gayr-i ihtiyari en ince meseleleri ve sır bahislerini açardı. O zaman öyle haller olurdu ki, başka zaman o şekilde olmazdı. Bir gün Ubeydullah-ı Ahrâr, Seyyid Kasım'ın meclisinden kalkıp gittikten sonra, Seyyid Kasım bana; "Mevlana Fethullah! Bu kafilenin dili, sözleri gayet tatlıdır. Ama yalnız dinlemekle iş bitmez. Eğer himmet sahiplerinin temenni ettiği saadete kavuşmak istersen, bu Türkistanlı gencin ettiğini bırakma! O zamanın bir harikası, devranın bir tanesidir. Ondan çok büyük işler, tecelliler zuhur edecek ve dünya onun velayet nuruyla dolacaktır." Seyyid Kasım'ın bu sözlerinden, içimde Ubeydullah-ı Ahrâr'ın kemal ve olgunluk zamanına ulaşma arzusu düştü. Sultan Ebu Said zamanında, Ubeydullah-ı Ahrâr Taşkent'ten Semerkand'a geldi. Hizmetine girdim. Kısa zamanda Seyyid Kasım'ın işaret ettiği üstünlükleri onda görüp anladım."
Mevlana Fethullah Tebrizi şöyle anlatmıştır: "Seyyid Kasım'ın sohbetine çok devam ederdim. Tasavvufa dair öyle merak salmıştım ki, tasavvufa dair ince meselelerin konuşulduğu bu mecliste sabahlardım. Gözüme uyku girmezdi. Bir defasında Seyyid Kasım'ın sohbetindeyken, içeriye Ubeydullah-ı Ahrâr girdi. Seyyid Kasım, onu büyük bir alaka ile karşıladıktan sonra, garip, mearif ve acaip hikmetler konuşmaya başladılar. Dikkat ettim, Ubeydullah-ı Ahrâr'ın her ziyarete gelişinde, Seyyid Kasım gayr-i ihtiyari en ince meseleleri ve sır bahislerini açardı. O zaman öyle haller olurdu ki, başka zaman o şekilde olmazdı. Bir gün Ubeydullah-ı Ahrâr, Seyyid Kasım'ın meclisinden kalkıp gittikten sonra, Seyyid Kasım bana; "Mevlana Fethullah! Bu kafilenin dili, sözleri gayet tatlıdır. Ama yalnız dinlemekle iş bitmez. Eğer himmet sahiplerinin temenni ettiği saadete kavuşmak istersen, bu Türkistanlı gencin ettiğini bırakma! O zamanın bir harikası, devranın bir tanesidir. Ondan çok büyük işler, tecelliler zuhur edecek ve dünya onun velayet nuruyla dolacaktır." Seyyid Kasım'ın bu sözlerinden, içimde Ubeydullah-ı Ahrâr'ın kemal ve olgunluk zamanına ulaşma arzusu düştü. Sultan Ebu Said zamanında, Ubeydullah-ı Ahrâr Taşkent'ten Semerkand'a geldi. Hizmetine girdim. Kısa zamanda Seyyid Kasım'ın işaret ettiği üstünlükleri onda görüp anladım."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.