Görmeyen ve işitmeyen bir iktidar Yayla yürek muhalefet

Son günlerimiz yine acılarla doldu, yine uykularımıza şehit kanları damladı.Bir haftada tam on iki haneye ateş düştü.Bir haftada tam on iki anne, ellerini kınalayıp asker eylediği koç yiğidini tabutla karşıladı.Bir haftada tam on iki gencecik asker eşi, asker nişanlısı veya sözlüsünün hayalleri kana bulandı, gelecekleri karardı, karartıldı.Bir haftada tam on iki asker babasının gözyaşları çatlamış toprağı çamura dönüştürdü.Bir haftada, sayıları binleri, belki on binleri bulan amcaların, dayıların, halaların, teyzelerin, yeğenlerin, ablaların, ağabeylerin, kardeşlerin, kayınpederlerin ve kayınvalidelerin, kayınbiraderlerin gözyaşları sele dönüştü.Akan kanlardan sorumlu, giden canlardan sorumlu, sellere dönüşen gözyaşlarından sorumlu iktidar hala çelik-çomak oyunu peşinde ve muhalefet ise Meclisteki renkleri tamamlamakla meşgul.Ülkenin dört bir yanına ateş düşüren, yürekleri acılara salan terör örgütünün şehirdeki temsilcileri ile, şakşakçıları ile tokalaşma, sarmaş-dolaş olma sevdasında bir muhalefet.Bir elleri daima bebek katilinin elinde olan adamların diğer ellerini tutmak, yaptıklarınızı unuttuk, yapmakta olduklarınızı onaylıyoruz demek değil midir? Bu devletin kuruluş felsefesine hakaret, toprağın altında kefensiz yatanlara, bu gün ellerinin kınaları solmadan toprağa düşenlere hakaret değil midir? Saygısızlık değil midir? Şehit analarının acılı suratlarına tokat atmak değil midir?Bir elleri daima bebek katilinin elinde olanların, bu ülkenin harici ve dahili düşmanlarının elinde olanların diğer ellerini tutmak, dolaylı da olsa onların tuttukları kırılası elleri tutmak değil midir? Şehit anaları, şehit babaları, şehit eşleri ve yetimleri tarafından uzatılan eli reddetmek anlamına gelmez mi? Bir insan hem katilin hem maktulün yakınlarına tebessümler dağıtabilir mi?Bir ülkede bir haftada tam on iki şehit olur da o ülkenin Başbakanı, İçişleri Bakanı çıkıp bir başsağlığı dilemez mi, katillere ve destekçilerine lanetler yağdırmaz mı?Sayın Başbakan, Hz. Ömer'e atfedilen; "Kenar-ı Diclede kurt kapsa bir koyunu/Adl-i İlahi gelir Ömer'den sorar onu" mısralarını çok sık kullanırdı konuşmalarında. Şimdi hatırlatırız; siz başbakansınız ve kurtların-çakalların, katiller sürüsünün kapıp götürdükleri koyun falan da değil, insan? İnsan? İnsaf sayın Başbakan insaf?Altı yıldır Başbakanlığını yaptığın ülkenin neyine sahip çıktın ki Mehmetçiğine sahip çıkasın.Ülkenin çiftçisi feryad ediyor, esnafı figan ediyor, üretici kepenk kapatıyor, tüketici çöplerden ekmek kırıntıları, ezilmiş domates-salatalık kırıntıları topluyor, siz çıkmışsınız, fert başına düşen milli gelirin dokuz bin dolara çıktığından dem vuruyorsunuz.Altı yılda sattığınız vatan toprağı miktarı, seksen yılda satılan miktarın iki katını aşmış, siz çıkmış istikrardan bahsediyorsunuz.Altı yılda milletin boğazına sardığınız borç doksan yıllık borcu ikiye katlamış, siz her fırsatta ekonomik büyümeden söz ediyorsunuz.Altı yıldır dost ve müttefik diye yutturduğunuz haçlı dünyasından mayınlar geliyor çocuklarımızı paramparça ediyor, bir diyeceğiniz yok mu? En modern silahlar geliyor, katiler sürüsünün ellerline tutuşturuluyor ve çocuklarımız katlediliyor, bir sözünüz yok mu?Sahte dostlarınızın, ikiyüzlü müttefiklerinizin sizi getirdiği nokta; şehit olan askerlerinizin ardından bir açıklama dahi yapamıyorsunuz.Milletin sabır taşı çatlamadan, görevinizi yapın sayın Başbakan, sayın iktidar ve muhalefet.