Yaşadığımız dünyada, çepeçevre kuşatıldığımız çevrede, kötülerin ve kötülüklerin çığ gibi büyüdüğü bu ortamda şu güzelim fotoğrafı artık hayal bile edemiyoruz:
"Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı-pazarı güldür gül."
Bu medeniyetin bir devrinde, bir zaman diliminde bu fotoğraf yaşanmamış olsaydı bu kadar net görüntü verilemezdi.
Gülden terazi tutan elleri artık çırayla arıyoruz, çarşı-pazarı gül olan kasabaları, şehirleri ve toplumları artık sadece eski kitapların sayfaları arasında bulabiliyoruz.
Ebu Leheb'in karısının mesleğini meslek edinmiş, geçtiği her yola dikenler döken, dikenler eken, Müslümanların ellerinin ve ayaklarının kan-revan içinde kalmasından zevk alan o kadar çok sözde müslüman var ki...
'Gül Medeniyetinin' bütün imkanlarını kullanarak, o devrin söylemlerini diline vird edinerek yalan ve dolanlarını saklamaya çalışan o kadar çok bülbül görünümlü kargalar var ki...
İslam coğrafyasında, özellikle de Anadolu coğrafyasında bülbül taklidi yaparak insanların tarlasına konan, bahçesini viraneye çeviren, meyve ağaçlarını daha tomurcuk aşamasında yok eden kara kargalardan geçilmiyor.
Ahiret inancından, hesap şuurundan, her nefsin işlediği zerre haksızlığın hesabını vereceğinden söz eden, ısrarla altını çizen onlarca ayeti sadece okuyup geçen, sadece seslendirerek ibadet yaptığını zanneden kitleler; "hayat budur, keyfimizce yaşarız ve ölümle her şey biter" inancında olanların hayat tarzlarını hayatlarına sindirmiş durumdalar.
Elinden ve ayağından sadır olan her şeyi kaydeden Katip Melekler varmış, bu katiplerin tuttukları amel defteri yarın "Oku kitabını, hesap görücü olarak sana yeter" denilerek herkesin önüne sürülecekmiş, eller konuşturulacakmış ve ayaklar da şahit olarak dinlenecekmiş... Bütün bunları bilgi olarak depolayıp her hangi bir tartışma sırasında karşı tarafı susturmak için malzeme olarak kullanan Müslüman tipi oluştu bugün.
Bu tip, bu karakter, bu mizaç hangi iklimde, hangi bataklıkta yetişti, hangi 'sam' yelleri eşliğinde büyüyüp boy verdi de dosdoğru yolu kapatma gücüne erişti?
Sorular çok ama kendisinde sorma cesareti gösterenler ve cevap arayanlar günden güne azalıyor.
Üzerimizden nice üç aylar geçiyor, nice Ramazanlar gelip geçiyor da Kur'an'ın aydınlığı bir türlü hayatımıza vurmuyor ve Müslümanların hayatındaki 'karanlık noktalar' artarak devam ediyor.
Bir yanda Kur'an gibi eşsiz bir ışık kaynağı ve o ışık kaynağını hayata yansıtan son elçi, son Peygamberin örnek hayatı diğer yanda da duvarlara toslamaktan, birbirlerine toslamaktan ötürü, çukurlara yuvarlanmaktan ötürü kafası-gözü yara-bere içinde kalmış iki milyarlık İslam alemi...
Birbirlerinin hak ve hukuklarına tecavüz ederek yaşamayı alışkanlık haline getirmiş olan kitleler, gün geliyor yok olası menfaatlerine dokunulduğu zaman da bir birlerinin hayatlarına, yaşama haklarına tecavüz etmekten kaçınmıyorlar.
Şimdilerde ne yazık ki dostların yoluna diken dökmek, diken ekmek Müslümanlar arasında en gözde meslek, yazık.
"Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı-pazarı güldür gül."
Bu medeniyetin bir devrinde, bir zaman diliminde bu fotoğraf yaşanmamış olsaydı bu kadar net görüntü verilemezdi.
Gülden terazi tutan elleri artık çırayla arıyoruz, çarşı-pazarı gül olan kasabaları, şehirleri ve toplumları artık sadece eski kitapların sayfaları arasında bulabiliyoruz.
Ebu Leheb'in karısının mesleğini meslek edinmiş, geçtiği her yola dikenler döken, dikenler eken, Müslümanların ellerinin ve ayaklarının kan-revan içinde kalmasından zevk alan o kadar çok sözde müslüman var ki...
'Gül Medeniyetinin' bütün imkanlarını kullanarak, o devrin söylemlerini diline vird edinerek yalan ve dolanlarını saklamaya çalışan o kadar çok bülbül görünümlü kargalar var ki...
İslam coğrafyasında, özellikle de Anadolu coğrafyasında bülbül taklidi yaparak insanların tarlasına konan, bahçesini viraneye çeviren, meyve ağaçlarını daha tomurcuk aşamasında yok eden kara kargalardan geçilmiyor.
Ahiret inancından, hesap şuurundan, her nefsin işlediği zerre haksızlığın hesabını vereceğinden söz eden, ısrarla altını çizen onlarca ayeti sadece okuyup geçen, sadece seslendirerek ibadet yaptığını zanneden kitleler; "hayat budur, keyfimizce yaşarız ve ölümle her şey biter" inancında olanların hayat tarzlarını hayatlarına sindirmiş durumdalar.
Elinden ve ayağından sadır olan her şeyi kaydeden Katip Melekler varmış, bu katiplerin tuttukları amel defteri yarın "Oku kitabını, hesap görücü olarak sana yeter" denilerek herkesin önüne sürülecekmiş, eller konuşturulacakmış ve ayaklar da şahit olarak dinlenecekmiş... Bütün bunları bilgi olarak depolayıp her hangi bir tartışma sırasında karşı tarafı susturmak için malzeme olarak kullanan Müslüman tipi oluştu bugün.
Bu tip, bu karakter, bu mizaç hangi iklimde, hangi bataklıkta yetişti, hangi 'sam' yelleri eşliğinde büyüyüp boy verdi de dosdoğru yolu kapatma gücüne erişti?
Sorular çok ama kendisinde sorma cesareti gösterenler ve cevap arayanlar günden güne azalıyor.
Üzerimizden nice üç aylar geçiyor, nice Ramazanlar gelip geçiyor da Kur'an'ın aydınlığı bir türlü hayatımıza vurmuyor ve Müslümanların hayatındaki 'karanlık noktalar' artarak devam ediyor.
Bir yanda Kur'an gibi eşsiz bir ışık kaynağı ve o ışık kaynağını hayata yansıtan son elçi, son Peygamberin örnek hayatı diğer yanda da duvarlara toslamaktan, birbirlerine toslamaktan ötürü, çukurlara yuvarlanmaktan ötürü kafası-gözü yara-bere içinde kalmış iki milyarlık İslam alemi...
Birbirlerinin hak ve hukuklarına tecavüz ederek yaşamayı alışkanlık haline getirmiş olan kitleler, gün geliyor yok olası menfaatlerine dokunulduğu zaman da bir birlerinin hayatlarına, yaşama haklarına tecavüz etmekten kaçınmıyorlar.
Şimdilerde ne yazık ki dostların yoluna diken dökmek, diken ekmek Müslümanlar arasında en gözde meslek, yazık.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024