Günümüzden tam 612 yıl evvel bugün Moğol İmparatoru Timurlenk, tarihin en eski kentlerinden Diyarbakır'ı işgal etti. Yavuz Sultan Selim ise, 123 yıl sonra Çaldıran Meydan Savaşı'nı kazanarak Diyarbakır'ı geri aldı
Tarih bize engin ve zengin bir hazine kaynağı. Hele Türk tarihi... Övüneceğimiz, gurur duyacağımız o kadar hazine var ki geçmişimize ait. Her biri ibret vesikası, her biri apayrı bir gurur kaynağı...Çaldıran kahramanı Yavuz Sultan SelimOsmanlı mazisinde cereyan eden gelişmelerden en önemlileri şüphesiz Yavuz Sultan Selim han zamanında meydana gelmiştir. Kudreti ve şöhretiyle cihan hükümdarı konumuna yükselince, Müslümanların "İslam'ın hakimi" iltifatını "İslam'ın hadimi"ne tebdil eden padişah, geçmişten aldığı bütün ecdat mirasını şanına yaraşır biçimde güçlendirmiş ve gelecek nesillere yine bir miras olarak devretmiştir.Yavuz Sultan SelimBüyük insan, Osmanlı padişahlarının dokuzuncusudur. Amasya'da doğmuştur. Küçük yaştan itibaren Kur'anı Kerim, tefsir, hadis, ve fıkıh dersleri yanında yüksek fen ilimlerini de öğrendi Yavuz... Çok çevik ve zeki olup ok atmak, güreş tutmak ve kılıç kullanmak hususunda maharet sahibiydi. Arabi ve Farisi'yi mükemmel bir şekilde konuşurdu. Babası ikinci Bayezid padişah olduktan sonra, askeri sevk ve idare ile devlet yöneticiliğini öğrenmesi için Trabzon'a vali tayin olundu.Yavuz Sultan Selim Trabzon valisi iken, Şah İsmail'in (15021524) siyasidini faaliyetleri ile Osmanlı Devleti için çok büyük bir tehlike arzettiğini görüyor ve ona göre tedbirler düşünüyordu. Hatta zaman zaman bu devlet üzerine küçük çapta akınlar da yapıyordu. Nitekim, 24 Nisan 1512'de babasının yerine geçince de ilk seferini, Osmanlı Devleti'ni önce bölüp parçalama, sonra da yıkma emelleri güden Safeviler üzerine yaptı. İstanbul'da Eyüp Sultan Hazretleri'nin ve diğer mübarek zatların kabirlerini ziyaret ederek zafer duaları yaptıktan sonra ordusuyla harekete geçen Selim Han günlerce yol aldıktan sonra nihayet 23 Ağustos 1514'de Çaldıran ovasında Safevi ordusuyla karşılaştı. Yavuz ve ordusunun kudreti ile ateşli silahların üstünlüğü sayesinde Osmanlılar parlak bir zafer kazandı. İran ordusunun büyük bölümü imha edilirken bir çok safevi kumandanı ile Şah İsmail'in zevcesi esir alındı. İran'ın başşehri Tebriz'e giren Yavuz Sultan Selim Han, şehirdeki camileri tamir ettirdi ve halka huzur verdi. Bu zafer ile Osmanlı hududu Fırat'tan Azerbaycan'a ve İran içlerine kadar uzandı.Mekke ve Medine'nin hizmetçisiYavuz Sultan Selim ikinci seferini Memlukler üzerine yaptı. Bu seferin asıl sebebi Memluklerin Osmanlı Devleti'nin kuvvetlenmesinden endişe ederek şii Şah İsmail ile ittifak içerisine girmesi idi. Şah İsmail'i bir dar bede saf dışı bırakan Cihangir padişah bu defa da yıldırım sürati ile, Mısır ordularını, 24 Ağustos1516 da Mercidabık ve 26 Mart 1517'de Ridaniye'de kazandığı zaferler ile perişan etti. Artık Memluk devleti kalmamış, bütün arap ülkeleri Osmanlı hakimiyetine girmişti. Artık ona Hakim'ül Harameyn; yani, Mekke ve Medine'nin hakimi gözüyle bakılıyordu. Ancak o kul Yavuz, Hakk'ın kölesi Yavuz, mukaddes Mekke ve Medine şehirlerin anahtarlarını "Hadimü'l Haremeyn; yani, Mekke ve Medine'nin hizmetçisi" şekline çevirerek alıyor ve evladlarına böyle miras bırakıyordu. 'Sen bizi kiminle bilirdin?'İki büyük seferin zaferle neticelenmesinden sonra bilhassa donanma faaliyetine hız veren Yavuz, devrin büyük alimi Kemalpaşazade'ye niyetinin fethi Efrenciye yani Avrupa olduğunu bildirmişti. Ancak yüce Hakan'ın yine Eyüp türbesini ziyaretle başladığı bu seferine yakalandığı amansız şirpençe hastalığı mani oldu. Vefat etmeden önce musabihi Hasan Can kendisine hakka teveccüh etmesini söyleyince, "Bunca zamandan beri bizi kiminle biliyordun. Cenabı Hakka teveccühde bir kusur mu gördün?" buyurarak Yasini Şerif okumasını istedi. Kendiside okurken ruhunu teslim etti. Naşı kendi adı ile anılan camiin avlusundaki türbesindedir. Osmanlı Devletinin topraklarını iki buçuk mislinden fazla genişletti. Babasından devr aldığı 2.373.000 km2 olan ülke toprakları, 6.557.000 km2'ye çıktı. Bir veliye bende olmak cümleden âlâ imişDevlet işlerinde kesin niyet ve kati programla hareket eden Selim Han, herhangi bir devlet işini fiiliyata koymadan evvel, muhtelif yollarla onun hakkında alim vezir ve sair ilgililerin fikirlerinden istifade eder ve günlerce düşünür, nihayet son kararını verdikten sonra ondan dönmez ve bu kararın aleyhinde söz söyleyenleri en şiddetli şekilde cezalandırırdı. Muntazam bir haber alma teşkilatı vardı. Bu sayede gerek memleket dışından ve gerek içeriden devamlı bilgi alırdı. Mühim işlerde bizzat tahkikat yapardı. İhtişam ve debdebeye ehemmiyet vermez, sadeliği sever ve sade giyinirdi. Kendisi için fazla para sarfıyla köşk ve lüks şeyler yapılmasını istemezdi. Bir defasında oğlu Şehzade Süleyman çok süslü bir elbise ile huzuruna girince; "Süleyman, annen ne giysin?" diyerek sitem etmişti. Hazinenin devamlı dolu olmasına dikkat ederdi. Sultan Selim Han evliyaya rağbet eder onların sohbetlerine katılmayı bulunmaz bir nimet sayardı. Devamlı;Padişahı alem olmak bir kuru kavga imişBir veliye bende olmak cümleden ala imiş Buyururdu. Yavuz Sultan Selim'in Şam'da Salihiyye'de Muhyiddini Arabi'ye yaptırdığı cami, imaret ve türbeden ve bir de Konya'da Mevlevi tekkesine getirdiği sudan başka bir hayır yapmasına vakti ve zamanı müsaid olmamıştır. Hatta başlattığı camiinin bile yanlız temellerini attırabilmiş fakat tamamlayamamıştır.
Oğuz KÖRO?LU / İNCELEME
Tarih bize engin ve zengin bir hazine kaynağı. Hele Türk tarihi... Övüneceğimiz, gurur duyacağımız o kadar hazine var ki geçmişimize ait. Her biri ibret vesikası, her biri apayrı bir gurur kaynağı...Çaldıran kahramanı Yavuz Sultan SelimOsmanlı mazisinde cereyan eden gelişmelerden en önemlileri şüphesiz Yavuz Sultan Selim han zamanında meydana gelmiştir. Kudreti ve şöhretiyle cihan hükümdarı konumuna yükselince, Müslümanların "İslam'ın hakimi" iltifatını "İslam'ın hadimi"ne tebdil eden padişah, geçmişten aldığı bütün ecdat mirasını şanına yaraşır biçimde güçlendirmiş ve gelecek nesillere yine bir miras olarak devretmiştir.Yavuz Sultan SelimBüyük insan, Osmanlı padişahlarının dokuzuncusudur. Amasya'da doğmuştur. Küçük yaştan itibaren Kur'anı Kerim, tefsir, hadis, ve fıkıh dersleri yanında yüksek fen ilimlerini de öğrendi Yavuz... Çok çevik ve zeki olup ok atmak, güreş tutmak ve kılıç kullanmak hususunda maharet sahibiydi. Arabi ve Farisi'yi mükemmel bir şekilde konuşurdu. Babası ikinci Bayezid padişah olduktan sonra, askeri sevk ve idare ile devlet yöneticiliğini öğrenmesi için Trabzon'a vali tayin olundu.Yavuz Sultan Selim Trabzon valisi iken, Şah İsmail'in (15021524) siyasidini faaliyetleri ile Osmanlı Devleti için çok büyük bir tehlike arzettiğini görüyor ve ona göre tedbirler düşünüyordu. Hatta zaman zaman bu devlet üzerine küçük çapta akınlar da yapıyordu. Nitekim, 24 Nisan 1512'de babasının yerine geçince de ilk seferini, Osmanlı Devleti'ni önce bölüp parçalama, sonra da yıkma emelleri güden Safeviler üzerine yaptı. İstanbul'da Eyüp Sultan Hazretleri'nin ve diğer mübarek zatların kabirlerini ziyaret ederek zafer duaları yaptıktan sonra ordusuyla harekete geçen Selim Han günlerce yol aldıktan sonra nihayet 23 Ağustos 1514'de Çaldıran ovasında Safevi ordusuyla karşılaştı. Yavuz ve ordusunun kudreti ile ateşli silahların üstünlüğü sayesinde Osmanlılar parlak bir zafer kazandı. İran ordusunun büyük bölümü imha edilirken bir çok safevi kumandanı ile Şah İsmail'in zevcesi esir alındı. İran'ın başşehri Tebriz'e giren Yavuz Sultan Selim Han, şehirdeki camileri tamir ettirdi ve halka huzur verdi. Bu zafer ile Osmanlı hududu Fırat'tan Azerbaycan'a ve İran içlerine kadar uzandı.Mekke ve Medine'nin hizmetçisiYavuz Sultan Selim ikinci seferini Memlukler üzerine yaptı. Bu seferin asıl sebebi Memluklerin Osmanlı Devleti'nin kuvvetlenmesinden endişe ederek şii Şah İsmail ile ittifak içerisine girmesi idi. Şah İsmail'i bir dar bede saf dışı bırakan Cihangir padişah bu defa da yıldırım sürati ile, Mısır ordularını, 24 Ağustos1516 da Mercidabık ve 26 Mart 1517'de Ridaniye'de kazandığı zaferler ile perişan etti. Artık Memluk devleti kalmamış, bütün arap ülkeleri Osmanlı hakimiyetine girmişti. Artık ona Hakim'ül Harameyn; yani, Mekke ve Medine'nin hakimi gözüyle bakılıyordu. Ancak o kul Yavuz, Hakk'ın kölesi Yavuz, mukaddes Mekke ve Medine şehirlerin anahtarlarını "Hadimü'l Haremeyn; yani, Mekke ve Medine'nin hizmetçisi" şekline çevirerek alıyor ve evladlarına böyle miras bırakıyordu. 'Sen bizi kiminle bilirdin?'İki büyük seferin zaferle neticelenmesinden sonra bilhassa donanma faaliyetine hız veren Yavuz, devrin büyük alimi Kemalpaşazade'ye niyetinin fethi Efrenciye yani Avrupa olduğunu bildirmişti. Ancak yüce Hakan'ın yine Eyüp türbesini ziyaretle başladığı bu seferine yakalandığı amansız şirpençe hastalığı mani oldu. Vefat etmeden önce musabihi Hasan Can kendisine hakka teveccüh etmesini söyleyince, "Bunca zamandan beri bizi kiminle biliyordun. Cenabı Hakka teveccühde bir kusur mu gördün?" buyurarak Yasini Şerif okumasını istedi. Kendiside okurken ruhunu teslim etti. Naşı kendi adı ile anılan camiin avlusundaki türbesindedir. Osmanlı Devletinin topraklarını iki buçuk mislinden fazla genişletti. Babasından devr aldığı 2.373.000 km2 olan ülke toprakları, 6.557.000 km2'ye çıktı. Bir veliye bende olmak cümleden âlâ imişDevlet işlerinde kesin niyet ve kati programla hareket eden Selim Han, herhangi bir devlet işini fiiliyata koymadan evvel, muhtelif yollarla onun hakkında alim vezir ve sair ilgililerin fikirlerinden istifade eder ve günlerce düşünür, nihayet son kararını verdikten sonra ondan dönmez ve bu kararın aleyhinde söz söyleyenleri en şiddetli şekilde cezalandırırdı. Muntazam bir haber alma teşkilatı vardı. Bu sayede gerek memleket dışından ve gerek içeriden devamlı bilgi alırdı. Mühim işlerde bizzat tahkikat yapardı. İhtişam ve debdebeye ehemmiyet vermez, sadeliği sever ve sade giyinirdi. Kendisi için fazla para sarfıyla köşk ve lüks şeyler yapılmasını istemezdi. Bir defasında oğlu Şehzade Süleyman çok süslü bir elbise ile huzuruna girince; "Süleyman, annen ne giysin?" diyerek sitem etmişti. Hazinenin devamlı dolu olmasına dikkat ederdi. Sultan Selim Han evliyaya rağbet eder onların sohbetlerine katılmayı bulunmaz bir nimet sayardı. Devamlı;Padişahı alem olmak bir kuru kavga imişBir veliye bende olmak cümleden ala imiş Buyururdu. Yavuz Sultan Selim'in Şam'da Salihiyye'de Muhyiddini Arabi'ye yaptırdığı cami, imaret ve türbeden ve bir de Konya'da Mevlevi tekkesine getirdiği sudan başka bir hayır yapmasına vakti ve zamanı müsaid olmamıştır. Hatta başlattığı camiinin bile yanlız temellerini attırabilmiş fakat tamamlayamamıştır.
Oğuz KÖRO?LU / İNCELEME
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.