Tedvin; birleştirip, kitap haline koymak demektir. Hadislerin yazılması, Allah Resulü'nün (sav) döneminde başlamış bir faaliyettir.
Bu yazılı vesikaların tedvin işlemi Emevi halifesi Ömer b. Abdulaziz döneminde hicri I. asırda başlamıştır. Ömer b. Abdulaziz bu maksatla devrin büyük bilginlerinden Ebu Bekir b. Hazm'ı hadisleri toplamaya yöneltti. Ve kendisine şöyle yazdı: "Hz. Peygamberin (sav) senin eline geçen hadislerini yazıya geçir de bana getir. Çünkü alimler ölür gider de ilim kaybolur diye korkuyorum". Ömer b. Abdulaziz bunun yanı sıra bütün ilim adamlarına başka işlerden kendilerini alarak bu işe versinler diye maaş verilmesini kararlaştırdı. Halifenin emriyle taşrada yazılan hadisler defterler halinde merkeze gönderilmekte, orada çoğaltılarak tekrar İslam beldelerine yollanmaktaydı. Bu mühim hususu teşvik eden bir rivayet Zühri'den gelmektedir: "Ömer b. Abdulaziz sünnetin cem edilmesini emretti. Biz de onu defter defter yazdık. Ömer b. Abdulaziz üzerinde hâkimiyeti bulunan her bir yere bunlardan bir defter yolladı".*** Cenab-ı Hak, İslam'ın temel taşlarından olan hadisleri hafıza ve zeka bakımından benzersiz, ilim ve takva hususunda eşsiz bir nesille koruma altına almıştı. İmam-ı Buhari, Ahmed b. Hanbel, İmam-ı Şafii, Ebu Hatim er-Razi, Mesudi bu büyük alimlerden yalnızca bir kaçıdır. Bunlar o dönemin şartlarında büyük yollar kat ederek hadis yazmışlar, hadis nakli ile ilgili kişilerin ahval ve halini büyük titizlikle incelemiş ve ancak ondan sonra bu kimselerin rivayetlerini almışlardır. İmam Veki büyük bir hadis alimi idi. Ama babası devlet hazinecisi idi. Bundan dolayı kendisinden rivayet yapmak durumunda kalınca onu destekleyen bir başkasını muhakkak eklerdi. Yani yalnız babasının rivayetini gerçek kabul etmezdi. Bu tedbirli oluşun ve dürüstlüğün bir sınırı var mıdır?Bu hadisçiler topluluğu soy bakımından son derece temiz, sabır ehli, ilim yolunda güçlük ve eziyetlere katlanan, hafızaları çok güçlü kısaca üstün yaradılışlı kimselerdi.
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
Bu yazılı vesikaların tedvin işlemi Emevi halifesi Ömer b. Abdulaziz döneminde hicri I. asırda başlamıştır. Ömer b. Abdulaziz bu maksatla devrin büyük bilginlerinden Ebu Bekir b. Hazm'ı hadisleri toplamaya yöneltti. Ve kendisine şöyle yazdı: "Hz. Peygamberin (sav) senin eline geçen hadislerini yazıya geçir de bana getir. Çünkü alimler ölür gider de ilim kaybolur diye korkuyorum". Ömer b. Abdulaziz bunun yanı sıra bütün ilim adamlarına başka işlerden kendilerini alarak bu işe versinler diye maaş verilmesini kararlaştırdı. Halifenin emriyle taşrada yazılan hadisler defterler halinde merkeze gönderilmekte, orada çoğaltılarak tekrar İslam beldelerine yollanmaktaydı. Bu mühim hususu teşvik eden bir rivayet Zühri'den gelmektedir: "Ömer b. Abdulaziz sünnetin cem edilmesini emretti. Biz de onu defter defter yazdık. Ömer b. Abdulaziz üzerinde hâkimiyeti bulunan her bir yere bunlardan bir defter yolladı".*** Cenab-ı Hak, İslam'ın temel taşlarından olan hadisleri hafıza ve zeka bakımından benzersiz, ilim ve takva hususunda eşsiz bir nesille koruma altına almıştı. İmam-ı Buhari, Ahmed b. Hanbel, İmam-ı Şafii, Ebu Hatim er-Razi, Mesudi bu büyük alimlerden yalnızca bir kaçıdır. Bunlar o dönemin şartlarında büyük yollar kat ederek hadis yazmışlar, hadis nakli ile ilgili kişilerin ahval ve halini büyük titizlikle incelemiş ve ancak ondan sonra bu kimselerin rivayetlerini almışlardır. İmam Veki büyük bir hadis alimi idi. Ama babası devlet hazinecisi idi. Bundan dolayı kendisinden rivayet yapmak durumunda kalınca onu destekleyen bir başkasını muhakkak eklerdi. Yani yalnız babasının rivayetini gerçek kabul etmezdi. Bu tedbirli oluşun ve dürüstlüğün bir sınırı var mıdır?Bu hadisçiler topluluğu soy bakımından son derece temiz, sabır ehli, ilim yolunda güçlük ve eziyetlere katlanan, hafızaları çok güçlü kısaca üstün yaradılışlı kimselerdi.
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden